Mersin'de yapılan 'Nevruz Kutlamaları' sırasında, çok çirkin olaylar oldu.

Keza, Trabzon'da yine mâlûm kargaşalar yaşandı.

Bayraklar yere atılıp çiğnendi.

Bu olaylar, belli ki kandırılmış çocuklara yaptırıldı. Çocuklar buna âlet edildi.

Aziz okur! Mes'ele çocuk mocuk mes'elesi değil..

Çocuklara da yaptırılmış olsa, sonuçta Bayrağımızın haysiyet ve şerefi ayaklar altına alınmış.. Şerefli Bayrak, yerlerde çiğnenmiş ve sürüklenmiştir.

Bu olayı, maalesef, Bayrağa karşı, içlerinde soğukluk hissetmeye başlayan ve başlatılmış olan Batı güdümlü birkaç kişi de yapmış ve yaptırmış olabilir.

*

Şu bir gerçek ki, sözde dost Avrupa Devletleri ve güya müttefikimiz olan, hem de -nasıl bir şeyse- stratejik müttefikimiz olan ABD; Türkiye'yi karıştırmak için, bölüm bölüm bölmek için, küçük küçük, kolay yutulur lokmalara ayırmak için var güçleriyle gizli-açık ellerinden geleni artlarına bırakmıyorlar.

Vatan evlâtlarını sudan sebeplerle, hayâlî hedeflerle kandırıp, zihinlerini bulandırıp.. İçinde yaşadığı millete, devlete ve devleti devlet yapan Bayrak gibi kutsal diyebileceğimiz sembollere karşı kışkırtıyorlar.

Bu durum karşısında devletin; devlete sahip çıkmasından daha tabii ne olabilir? Halkın körletilmeye yüz tutan millî hassasiyetini galeyana getirmek, harekete geçirmek istemesinden, şu veya bu sebeple bundan daha tabii ve doğal ne olabilir?

*

Bu uyandırış; ya gerçekten olmuş bir olaydan kaynaklanır. Veya kimilerinin kasıtlı olarak yaptıkları sun'î yapay bir hâdise sebep ve vesilesiyle devlet; milleti kendine getirmek için resmî-sivil kuruluşlarla birlikte; birlik ve beraberliğin tazelenmesi ve kuvvetlenmesi için var gücüyle çalışır.

Bu, tıpkı ilerde yakalanılması muhtemel hastalıklar için, insanların aşıya tâbi tutulması gibi bir şey. Hani çocuklara belli zamanlarda aşı yapılır ya...

Aslında  kola şırınga edilen şey, aynı mikrob cinsinden başka birşey değildir.

Bu zayıflatılmış mikrobu şırınga ederler ki, vücut, bunları tanısın; daha sonra bunları; gerçek, yıkıcı, öldürücü mikroplara karşı savunucu olarak kullansın..

*

Evet devletler böyle durumlarda; Bayrağa, Devlete ve Devleti devlet yapan şiarlara saygısızlıkta bulunulduğu zamanlarda, sun'î/yapay olaylara tevessül ve tenezzül edenler karşısında; yıpratılmak ve hattâ söndürülmek istenen vatan bağını kuvvetlendirmek için, Halkla elele verip, Halkı millî uyanışa çağırırlar.

Hele bir de bayrağa saygısızlık yapılmışsa; Bayrak sevgisini zinde tutmak için, Vatana muhabbeti uyandırmak için, kanunlar çerçevesinde ele güne karşı, içteki hainlere, dıştaki düşmanlara gözdağı vermek için, meşru bir varlık gösterisinde bulunurlar.

Çünkü "Habbü'l-vatan mine'l-iman." Vatan sevgisi imandandır.

*

Bu olaylara şöyle de bakabilir ve yorumlayabiliriz:

Bazan ordu; kendisini vatan savunmasına daha iyi hazırlayabilmek için muhayyel/hayalî/varmış gibi gösterilen kuvvetler hazırlar: Mavi ve Kırmızı kuvvetler...

Biri saldırır gibi yapar, diğeri onu püskürtmeye çalışır. Böylece Ordu'nun manevra kabiliyeti artar. Gerçek bir düşman ve gerçek bir saldırı karşısında, vatan savunmasını çok daha iyi yapacak hale gelir.

*

Tarihte hükümdar ve kralların sürek avı tertip etmeleri de, kendilerini hakiki savaşlara hazırlamak için değil miydi?

*

Demek ki Devlet; sırasında, milletin birbirine daha iyi kenetlenmesi ve sarılması için; bu tip üzücü olayları fırsat bilerek; millet üstüne çöken veya çökmeye çalışan gaflet bulutlarını dağıtmak ister.

Bu şüphesiz çok nâdir hâllerde -geçenlerde yaşadığımız- Bayrağa saygısızlık gibi, çok hayatî durumlarda yapılan, yerinde bir faaliyet ve eylemdir.

*

Nitekim, aynı davranış biçimini bizler; İlahî tasarrufların seçim ve tayinlerinde bile görüyoruz. Yüce Allah, gaflete dalan, sefahete giren, günahlara dadanan veya ibadet ve taatlarında tembellik eden, gevşeklik gösteren kullarını; kendilerine getirmek, ölümü hatırlatmak, hesaba-kitaba çekeceğini bildirmek için, bâzı zâhîrî/görünür sebepleri perde yaparak; çeşitli hastalıklara yakalatmıyor mu? Başlarına musibetler getirmiyor mu?

Kulun aklı başına gelsin, asıl vazife ve görevini unutmasın diye, kaza ve belâlara uğratmıyor mu?

*

Bu tip vukubulan olaylara, şöyle bir açıdan da bakabiliriz:

Allahın Atmacayı, Serçeye musallat etmesi, Atmacayı Serçeye saldırtması; serçenin kerr ü ferr yani manevra kabiliyetini arttırması için değil mi? Serçenin savunma mekanizmalarını harekete geçirmek kasdiyle değil midir?

*

İşte bu gibi bakış açılarından olsa gerek "Vâkide/olanda hayır vardır" denilmiştir.

Türkiye, sıkıntılı bir cendereden, ağır bir buhrandan geçiyor.

AB ve ABD; Türkiye'nin geleceğini karartmak için ellerinden geleni yaparken en kötüsü de aynı milleti birbirine düşürmek isterken; Devletin, Milletiyle elele vererek; dünyaya birlik mesajları salarak, bunları önleyici tedbir ve önlemlere başvurmasından;

Millet-Devlet elele.

Bu birlikten kime ne?

mesajları vermesinden daha tabii ve doğal ne olabilir?

*

Türkiye'de, geçmişte de "Bayrağa saygı mitingleri" yapılmak zorunda kalınmadı mı? O zamanlar meydanlarda "Kızıl Bayraklar" taşınıyordu.

Bugün ise meydanlarda, nasılsa kandırılmış bir kısım insanlarımız; bölücü sözde bayraklar taşımıyor mu?

Bir kısım vatandaşlarımız, kendi vatanında, kendini vatansız saymıyor mu?

Kendi toprağında, kendini topraksız sanmıyor mu?

Kendi bayrağına karşı sanki kendi bayrağı değilmiş gibi davranmıyor mu?

Böylece tam bir gaflet içinde yüzdüklerini sergilemiyor mı?

*

Bütün bu manzaralar, devleti dehşete düşürmeye yetmez mi?

Onları gerekli tedbir ve önlemler almaya yöneltmez mi?

Hem yöneltmemeli mi?