İnsan, içine doğduğu hayatı anlamaya, çözmeye ve yaşamaya, var olmaya çalışır. Hayat ise insanı düşünmeye zorlar, düşünmek akıl gerektirir ve akıl insanı her zaman doğru yere götürmez. Günümüzün hayat şartları insanı hızlı ve çabuk davranmaya mecbur etmesine rağmen doğru düşünmeye vakit ayırmakta acele etmez. Yaşamın her anında yeni seçimlerin, yeni eylemlerin ve yeni sonuçların nedeni verilen karara bağlı olsa da doğru düşünmeyi en son plana atar.
Düşünmek harekettir. Aynı zamanda bir tutkudur, anlamaya çalışma tutkusu. Belki de en basit tanımıyla "neden?" sorusunun cevabını aramaktır ve aynı zamanda "neden?" diye bir soru üretebilmektir. Bunu başarabilen tek canlı, insandır ama o da kendisini geçindirmekten geliştirmeye zaman bulamaz.
İnsan dünya ile ilişkisini uyumlu kelimelerle kurar. Günde aklımızdan 60 bin ile 80 bin arası düşünce geçer. Doğup büyüdüğümüz dünyanın ve kültürün kelime ve kavramlarıyla düşünür ve yaşarız. Şayet bizden beklenen düşünmeyi kendi özgür irademizle kullanmazsak, bizim dışımızda bize rağmen hareket edenler düşünmeyi bizden zorla alacaklardır. Bu geçiş süreci öyle çabuk ilerler ki kullanılmayan organ zamanla körelir. Geriye kaybettiklerimizle vedalaşmak kalırı çok güzel özetlemiş usta kalem alıntısında:
“Bir gün insan virgülü kaybetti, o zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı; cümleleri basitleşince düşünceleri de basitleşti.
Sonra ünlem işaretini kaybetti; alçak bir sesle ve ses tonunu değiştirmeden konuşmaya başladı. Artık ne bir şeye kızıyor, ne bir şeye seviniyordu. Hiç bir şey onda en ufak bir heyecan uyandırmıyordu.
Bir süre sonra soru işaretini kaybetti ve soru sormaz oldu, hiçbir şey onu ilgilendirmiyordu. Ne evren, ne dünya, ne de kendi apartmanı umurundaydı.
Birkaç yıl sonra iki nokta üst üste işaretini kaybetti ve davranış nedenlerini başkalarına açıklamaktan vazgeçti.
Ömrünün sonuna doğru elinde yalnız tırnak işareti kalmıştı. Yani kendine özgü tek düşüncesi yoktu, yalnız başkalarının düşüncelerini tekrarlıyordu. Sonunda düşünmeyi unuttu ve böylece en son noktaya geldi.”