Okul müdürü takmıştır bir defa kafayı. Problem olan çocuğu gönderecektir. Çünkü müdürdür o. Koltuğu vardır. Makamı vardır. Hırsızlıktan en az on defa suçladığı çocuğu ve diğer çocukları nasıl okuldan gönderdiyse, iflah olmaz problem olan bu çocuğu da göndermeyi kafasına koymuştur.

Bir yıldır çocuğun velisi direnmektedir. Veli yazardır. Veli doktora yapmaktadır. Veli pedagojiyi bilmektedir. Veli çoklu zekâ kuramına göre kitap yazmıştır. Veli okul ortamının ve çocuğuna uygun yöntemin uygulanmamasının çocuğunu taşkın davranışa yönelttiğini düşünmektedir. Çünkü veliye göre bazı öğretmenlere göre çocukta en ufak bir sorun yoktur. Hatta bazıları çocuktaki özgüveni, problem çözmeyi ve kendini her şartta ifade edebilmesini hayranlık ve gıpta ile veliye anlatmaktadır. Çocuğunu okul ortamının bozduğunu düşünen veli, diğer isnat ve iftiraya maruz bırakılacak olan çocukları da korumak adına henüz yedinci sınıftaki çocuğunu ısrarla okuldan almaz.

Çünkü veliye göre okulun yönetiminde ve çocuklara yaklaşımda yanlışlık vardır. Okuldaki her hareketliliğin, her olayın ardında çapanoğlu gibi velinin çocuğu aranmaktadır. Tuvalette prezervatif bulunur. Mutlaka velinin çocuğunun ilgisi vardır. Başka bir çocuğun parası kaybolur. Mutlaka velinin çocuğu gasp etmiştir. Bu arada velinin çocuğunun müdürden ve bazı öğretmenlerden yediği dayak ve hakaretler de cennetten çıkmadır sanki..

Ama okul müdürü müdürlüğünü mutlaka yapacaktır. Kafaya takmıştır bir kere. Çocuğu atacaktır. Bazı öğretmenleri yanına alarak yaptığı çalışma sonuç vermeyince bu defa tanıdığı bazı velileri, atmaya çalıştığı çocuğun velisine karşı kışkırtmaya başlar.

Bir gün veliyi okula davet eder. Veli gider. Odasında başka bir veli vardır ve çok öfkelidir. Veli odadaki velinin kendisine karşı kışkırtıldığını hemen anlar. Velinin bir-iki olumlu ve teskin edici cümlesinden sonra öfkeli veli gevşer ve çok rahatlar. Öfkeli veli çıkmadan iki öğretmen odaya girer.

Bu defa olayın boyutu çok farklı ve hassastır. İddiaya göre iki ay önce her yanı kameralarla süslü okulda velinin çocuğu, altıncı sınıftaki başka bir çocukla, yine altıncı sınıftaki kız çocuğuna tehditle cinsel tacizde bulunmuş ve bunu videoya alarak okuldaki kız öğrencilere göstermiştir. Bu çirkin ve onur kırıcı iddia karşısında veli; “bu işi siz çözemezsiniz. İlçe milli eğitime bizzat ben yazacağım. Neyse ortaya çıksın” diyerek tepkisini ortaya koyar ve çocuğunu korumak amacıyla müdürden o gün için çocuğuna izin ister. Müdür bir yıl içerisinde belki 101. defa “al ama bir daha getirme” ifadesini bu defa da veliye söyler. 

Velinin hafızası ve vicdanı bu iddiayı almamaktadır. Çünkü okullarda düzenli nöbet zorunludur. Ders saatinde çocuklar derste olur. Üstelik kamera ile her yer gözlenmektedir. Kaldı ki iddia edilen olay iki ay önce olmuştur. Okulda dedikodunun ayyukaysa çıkması üzerine müdür, bu dedikoduları ivedilikle kafasındaki kılıfa uydurmaya çalışır. Senaryosu gereği çocuğu okuldan atacak  fırsatın kesin olarak eline geçtiğini düşünmektedir.

Önce kızı konuşturmak ister. Kız inkar eder. Böyle bir şey olmadı, dedikodu der. Bunun üzerine “elimizde kamera görüntüleri, video kayıtları var” tehdidi başlar. Kız baskılara dayanamaz ve istenilen ifadeyi verir. Bunun üzerine kızın babası okula çağrılır,ve çocuk ile velisine karşı öyle bir doldurulur ki,hemen kendisine verilen telefon numarası ile çocuğun velisini arar. Tehdit, küfür ve hakaretlerin arasında; “kızım saat birde eve gelecek.Şayet müdürün anlattıklarıyla onun anlatacakları örtüşürse sülaleni kaldıracağım” der. Öfkeli ve tehditkar veliyi de sakinleştirmek çocuğun velisine düşer. Çünkü çocuğun velisi, öfkeli velinin müdür tarafından doldurulduğunu söylediklerinden hemen anlamıştır. Öfkeli veliyi konuyu iyi bilen birisine ısrarla yöneltir. Bu yöneltme işe yarar.
Hemen çocuğun velisi okul müdürünü arar. Telefon numarasını verdiği veliyi kendisine ve çocuğuna karşı niçin kışkırttığını sorar. Müdür inkar eder. Bunun üzerine veli durumu özetleyen bir dilekçe ile okula müracaat ederek çocuğuna izin ister. Müdür dilekçeyi kendisine iftira atıldığı iddiasıyla işleme koymaz. Veli bu defa ilçe milli eğitim nezdinde müdürü de şikayet ederek dilekçeyi işleme koydurur.

Bu arada müdür kız çocuğunun velisini ikna ederek okuldan naklini sağlar. Esasında kızdan da kurtulmak istenmektedir. Bu senaryo ile kızdan kurtulur.

Kendisinin şikayet edildiğini öğrenen müdür kin, garez ve intikam duyguları kabarık bir halde neyin-ne olduğu henüz anlaşılmadan konuyu hemen adli makamlara intikal ettirir. Bir sonraki gün de kız ve velisi polis merkezine giderek müdürün kurguladığı şekilde şikayette bulunmak zorunda bırakılır.

Suça sürüklenen iki çocuk polis merkezine davet edilir. Çocuklardan birisi on iki yaşından küçük olduğu için işlem yapılamaz. Velinin çocuğu ise on üç yaşında olduğu için savcılıkça soruşturma başlatılır. Veli çocuğu hakkında dava açılmasının gerçeği ortaya çıkartacağını bilmektedir. Çünkü veli müdürün “ısrarla aman karıştırmayın” diyerek sakladığı çocukları da tanık olarak mahkemeye çıkartacaktır.

Bu arada “olmayan video ve kamera görüntüleri” tehdidi, baskısı ve telkiniyle öğrenci davranışları değerlendirme kurulunun yaptığı düzmece dosyaya dayanarak iki çocuk başka bir okula nakil cezası ile cezalandırılır.

Veli bütün bunlara yasal merciiler karşısında itiraz eder. Şikayet dilekçeleri verir. Bu nedenle iddialar her yönüyle soruşturulmaktadır.

Anlattıklarımız film senaryosu gibi. Ama değil. Bir eğitim kurumunda asla olmaması gereken şeyler. Bu kara tablo neredeyse 120 yıllık çınar olan Bakırköy İlköğretim okulunda yaşanmaktadır. Ve devam edecek gibi de görünmektedir.