Bu yazımızda, 24 Nisan 1983’de,Selçuk Üniversitesi Kurucu Rektörü iken kırk beş yaşında vefat eden Erol Güngör’ü ve fikirlerini kısaca tanıtmaya çalışacağız. 

Erol Güngör, Sosyal Psikoloji Profesörü olmasına rağmen asıl ününü 1957’den 1983’e değin sosyoloji, tarih, kültür, düşünce vb. sahalarda kaleme aldığı gazete ve dergi yazılarıyla elde etmiştir.

Erol Güngör’ün ele aldığı konuları 1850’li yıllara götürebiliriz. Ana eksenini “Türkleşmek, İslamlaşmak ve Muasırlaşmak”  üçlemesinde bulan ve bugün de devam eden tartışmalara Güngör, zamana göre yeni yorumlar katmıştır. Bu yorumlama çabalarında yer yer bu üçlemenin büyük ideologu, fikir adamı ve Türk Sosyolojisinin kurucusu Ziya Gökalp’e hem müracaat edecek hem de onu tenkit etmekten çekinmeyecektir. 

Erol GÜNGÖR, Gökalp’in Türk Tarihi’nde, Osmanlı’ya yer vermemesini hazmedememekle beraber onu; “Türk Tarihini yanlış yorumlayanların en kalitelisi” olarak ta övmektedir. 

O,Türk tarihinin hepsine sahip çıkmakla birlikte Osmanlıyı “yaratıcı gücümüzün en büyük sembolü”  olarak görmekte ve Osmanlı’nın; “milletimize sonsuz ilham kaynağı” olacağına inanmaktadır. 

 Erol Güngör kültür değişmelerinin sosyal yapımız üzerindeki tesirlerini özlü bir biçimde incelemiştir. Ayrıca Tanzimat’tan günümüze, Türkiye’de meydana gelen değişmelere milli kültürümüzün intibak eden ve direnen unsurlarını da ele almıştır. Yazdığı bütün yazılarının ana temasının; “çağdaş bir Türk Milli Kültürü kurmanın gereği ve bunun yolları” olduğunu belirtmektedir. Türkiye’de Cumhuriyet devrinin çağdaş bir Türk Milli Kültürü’nü oluşturamadığı ise ana problemidir. Bu açıdan bakıldığında Güngör’ün yazılarının büyük ekseriyeti Cumhuriyet Dönemi’nin bir kritiği ve eleştirisidir. Ancak bunlar yapıcı, mantıklı ve bilimsel eleştirilerdir. 

İdeal düzen olarak “demokrasiyi” savunan ve önemseyen Güngör; aynı zamanda “demokrasi” ile “inkılâpçılık” hareketinin bağdaşmayacağını, çünkü inkılâpçılığın yapısı itibarıyla anti-demokratik olduğunu iddia etmektedir. Ona göre; “İnkılâpçılar ve sonra onların devamı olan devrimciler yeni nesilleri bir milletin Batı’yı model edinmek zorunda bulunan çocukları olarak gördüler ve öylece yetiştirmeye çalıştılar. Kapitalist Batı Dünyası’na karşı bütün nefretlerine rağmen, Marksistlerde Batıcıdırlar; zaten onların çıkışı Batı kültürü içinde bu kültüre yine Batı’nın bir reaksiyonu olmuştur.”

Güngör; bir ideoloji olarak Marxsizm’e de onun önerilerine de karşıdır. Onun anti-Marksistliği ideolojik yönü ağır basan Marxsizmin Türk Milletinin meselelerini çözemeyeceği inancından kaynaklanmaktadır. Bu noktada Max Weber’i; “ilmi sosyolojinin akla gelen ilk piri” olarak selamlar.

Erol Güngör’ün sosyolojisinde, “milli kültür” kavramı çok önemli bir yere sahiptir ve milli kültürün kaynağı halktır. Bu yüzden de Güngör,milliyetçilik hareketlerini halkçılıktan ayırmaz. 

Güngör’e göre “milliyetçilik, bir sosyolojik veya felsefi doktrinin kalıpları içinde izah edilemeyecek kadar çok renkli bir takım kültürel ve siyasi harekete verilen genel bir isimden ibarettir. Her memlekette milliyetçilik, o memleketin kendine mahsus şartları içinde gelişmiş ve bir memlekette aldığı şekli çok defa başka yerdekiyle ihtilaf veya tezat halinde görünmüştür.” Bu açıklamalarıyla Erol GÜNGÖR, ideolojik milliyetçiliği, sosyolojik açıdan tanımlamıştır. Yine, 707 Başmakale yazdığı Ortadoğu gazetesinin çıkma amacını da10 Nisan 1974’teki “ Bu Gazete” isimli başmakalesinde Milliyetçilik ekseninde ifade etmekte ve: “Bizim politikamız ilme ve açık münakaşaya dayanan; dogmatik unsurlardan arındırılmış bulunan Türk Milliyetçiliği olacaktır. Türk Milliyetçiliği üzerinde şahıs otoritesi kabul etmediğimiz gibi herhangi bir resmi otorite de tanımıyoruz.” demektedir.

Erol Güngör görüşlerini Türk Yurdu, Klinik Sempozyum, Hisar, Türk Birliği Dergisi, Ülkücü Öğretmen, Töre, Türk Edebiyatı, Ziya Gökalp, Türk Kültürü, Milli Eğitim ve Kültür, Milli Kültür, Konevi, Toprak ve Diriliş dergileri ile Millet, Yeni Düşünce, Yeni Sözcü, Yol, Ayrıntılı Haber, Yeni İstanbul ve Ortadoğu gazetelerinde okurlarına sunmuştur. Bunlardan 5 Nisan 1974 - 17 Şubat 1977 tarihleri arasında başyazarlığını yaptığı Ortadoğu Gazetesi, onun Türk fikir hayatında yer edinmesi ve popülerleşmesine önemli katkı sağlamıştır. Ortadoğu’daki yazılarıyla Erol Güngör bir kuşağa, tek başına hocalık yapmıştır. 

Öneminden dolayı Erol Güngör’e önümüzdeki hafta da devam edeceğiz…