ATTAR'LA SEÇİME DOĞRU
Hüseyin DAYI
Genel seçimlere sadece dört gün kaldığı bugünlerde, siyasî hayatımızda CHP'nin gelenekleştirdiği gerginlikleri bütün iğrençliğiyle yaşıyoruz. Yerli-yersiz suçlamalar arasında maalesef 1946 yılından beri alıştığımız, "yolsuzluk" ve "vatana ihanet" gibi ithamlar gırla gidiyor.
Asılsız yolsuzluk ithamlarından sonuncusu, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün kardeşi ile babasının, reklâm panoları yapımıyla ilgili olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden ihale aldığı, şeklinde yapılan haberlerdi. Sonunda bu haberlerin uydurma olduğu açığa çıktı. Haberin yalan haline kanarak yaklaşım gösteren Akşam Gazetesi köşe yazarı Yavuz Semerci, gerçeği öğrenince büyük bir dürüstlük örneği göstererek dünkü köşesinde Gül ailesinden özür diledi.
Bu ve benzeri örneklerde görüldüğüne göre, önceki seçimlere kıyasla tahsil bakımından adayların taşıdığı üstün niteliklere rağmen, nutuk ve beyanlarda kalite farkı pek yok, hatta daha da düşük, bile denebilir.
* * *
Problemlerimize çözüm yönünde üretilmiş fikir açısından ise, durum yine iç açıcı değil. Konuşmacıların çoğu, Batı demokrasisinin ilk örneği diye gösterilen, antik dönem Atina'sının "Hakikat diye bir şey yoktur" diyen Sofistlerinin retorik sanatından(?) örnekler sergilemekle yetiniyor: İçi boş ama ustaca sarf edilen sözler.
Vatandaşlar arasında kök salacak kutuplaşmalar, kimin umurunda.
Böyle bir dönemde en çok ihtiyacımız olan kardeşliği arayacağımız yer ise, her zamanki gibi kendi medeniyetimizdir.
* * *
12. yüzyılın son yarısı ile 13. yüzyılın başlarında yaşayan Nişaburlu Ferideddin-î Attar, "Mantık Al-Tayr" isimli eserinde bizlere yol gösteriyor:
Hiçbir ülkenin yöneticisiz olmadığını gören kuşlar, bir araya toplanarak kendilerinin de bir yöneticilerinin olması gerektiğine karar verirler. Yöneticisiz kalındığında düzenin sağlanamayacağında hemfikirdirler. Aralarına katılan ve Hazreti Süleyman'ın elçisi olan Hüthüt kuşu, yöneticiyi bulmakta onlara rehberlik eder. Hüthüt'e göre zaten var olan Simurg isimli yönetici, binlerce nur ve zulmet perdeleri arkasındadır, bulunması gereken odur.
Hüthüt'ün sözlerinin doğruluğuna kanaat getiren kuşlar, Simurg'u aramak üzere onun peşine takılırlar. Kiminin telef olduğu, kiminin yem arzusuyla yoldan çıktığı bu yolculukta, Hüthüt'ün tavsiyesi şu vadilerin aşılmasıdır:
İstek, aşk, marifet, istiğna (tokgözlülük), tevhit (birlik), hayret, fakr-u fena (şahsî ihtiraslardan sıyrılmak).
Oldukça çileli geçen yolculuktan sonra artakalan otuz kuş, Simurg'un tecellisiyle mükâfatlanırlar. "Simurg" diye tecelli eden de yine kendileridir aslında. Simurg onlara şöyle seslenir:
"Siz buraya otuz kuş geldiğiniz için otuz kuş olarak göründünüz. Daha fazla yahut daha az gelseydiniz, geldiğiniz kadar görünürdünüz. Burası bir aynadır."
* * *
Kendi zamanının en büyük bölücülüğü olan Sünnî-Şiî ayırımcılığını şiddetle kınamış olan Attar'ın bu hikâyesinden alacağımız dersler var:
Adaylar ve seçmenler olarak bir bütünün parçaları olduğumuzu unutmamalıyız. Bu bütünlük için yönetici aramaktayız. Seçilecek olanlar da aynı bütünlüğün yöneticileri olacaklardır.
Seçim yapmaktan maksat, tercih farklılıklarından dolayı ayrışmak değil, en çok tercih edilene razı olarak bütünlüğümüze sadık kalmaktır.
[email protected]
Yorumlar