Suriye iç savaşı Türkiye’ye sıçrama temayülü gösterince, muhtemel tehlikelere karşı füze savunma sistemimizin olmadığının farkına vardık. NATO çerçevesinde patriot siparişi verdik ve sınırlı etki alanı olabilecek mahallere yerleştirdik. Bu patriotların sadece İncirlik Amerikan üssü ile ABD kontrolündeki Kürecik Radar Üssü’nü korumaya yönelik olduğu, tehlike altındaki şehirleri ve ilçeleri korumaktan uzak olduğu iddiaları gündeme geldi.
Suriye’ye karşı konuşlanan patriotların aslında kimi koruyacağı teknik bir konudur. Ancak bu gibi durumları açıklayacak çok güzel bir atasözümüz vardır: El Eliyle yılan tutulmaz!
Jeostratejik bakımdan en önemli bölgede olup çevresi global güçlerin rekabet alanı olan Türkiye’nin füze savunma sisteminin olmaması büyük bir eksikliktir. Ancak bu sistemi kurmak birçok alandaki ileri teknolojinin bileşkesine sahip olmayı gerektirmektedir. O halde parayı bastırıp bir yerlerden satın alınması ilk akla gelen çare. İhaleyi en uygun şartları öneren Çin’in kazanmasını ABD müttefikimiz hiç mi hiç hazmedemedi. ABD’li borsa şirketi Merril Linch tereddüt etmeden cezayı kesti!
NATO müttefiki Türkiye’nin bu savunma gereçleri için parasını NATO’nun patronu ABD’ye değil de Çin’e aktarması beklenmemekteydi. Burada Washington’un arzu etmediği şey sadece Türk parasının Çin’e gitmesi değildir. Fakat yapılan sözleşme gereği sözkonusu teknolojiye Türkiye’nin sahip olması da arzu edilmiyor. Öte yandan Washington’un izni, onayı olmadan böyle bir girişimde bulunan bir ülkenin yarın ne yapacağı belli olmaz. Bu mantık çerçevesinde Türk halkının niçin ABD’ye güvenmediği de aslında Washington’dakilerin aynaya bakmasıyla anlaşılacak bir konu.
Silah sektörü ve ticareti küresel güçlerin az gelişmiş ülkeler üzerindeki önemli kelepçesidir. Çevremizdeki birçok yönetici, ülkesini silah deposu haline getirirken aslında bu patronlara rüşvet vermektedir. Bu sayede yöneticiler, şeyhler, krallar yerlerini sağlamlaştırmaktadırlar. Nüfusu Türkiye’nin onda birinden az İsrail ise maruz kaldığı tehlikeye karşı savunma sistemi “Demir Kubbe”yi kendi imkanlarıyla kurdu. İsrail’in ABD ve küresel ayağı elbette Türkiye ile mukayese edilemez. Ancak asıl önemlisi kendi insanına güvenmesi, imkanlarını bu yönde kullanmaktan çekinmemesi.
Seçim atmosferindeki ülkemizin Çin ile füze sistemi ihalesi yürüdüğü halde ABD’den üstü kapalı tehditler yolda iken ASELSAN beklenmedik bir çıkış yaptı. Genel Müdür Cengiz Ergeneman fırsat verildiği takdirde bu sistemi kendilerinin yapacağını söyledi. Halen dünyada dört sistem bulunduğunu, ancak sisteme sahip her ülkenin teknolojik sırlarını diğerleriyle paylaşmadığını ekledi. Bunun anlamı füze savunma sistemi barış zamanında kurulabilir, fakat savaşta sistemi aldığınız ülkenin çıkarlarına bağlısınız, demektir. Değerli müdür çareyi de söylüyor: “Biz her şeyine hakim olmak istiyorsak milli olarak yapmalıyız”
Türkiye çapında bir ülkenin her sektörde yerli üretimi hedeflemesinin faturası ağır olabilir. Ancak savunmanın her sektöründe kendi uzman ve altyapısını kurması ve üretime geçmesi zaruridir. Çünkü uzun vadeli plan ve program ile bu alanda dışarıya ödenecek paranın genellikle yarısı dahi yerli üretime yetebilecektir. Bir adım sonra ihracatçı olmak hiç de zor değildir. Türkiye-ABD ilişkileri tarihinde ABD’nin yaptığı en büyük iyiliğin 1975 Silah Ambargosu olduğunu kabul ederim. Bu sayede Türkiye, aklını başına topladı ve silah sanayi için her türlü fedakarlığı göze aldı. ASELSAN, Havelsan, Roketsan ve daha nice yatırımlar bu sürecin ürünüdür.
Füze savunma sistemimizi ABD dışındaki bir ülkeden, Çin’den aldığımızda ABD’den gelecek tepkilere karşı bu ülkeyi yanımıza alıyoruz. Fakat doğrudan kendimiz yapmaya kalkarsak mesela Çin en azından yanımızda olmayacaktır. İran’ın yaşadığı sıkıntıların temelinde bu gerçek vardır.
Türkiye’nin kendi savunma sistemi ile silah sanayiindeki sektörel altyapılarını kurması ve geliştirmesi yolunda hiçbir masraftan kaçınmaması gerek. Aslında bu politika, sanılanın aksine döviz tasarrufu ve ekonomik iyileşmenin de gereğidir. Birçok alt sektörden oluşan füze savunma sisteminde beş yıl sonra patriotla eşdeğer sistem üretemeyebiliriz. Fakat hiç şüpheniz olmasın geliştirilecek bu teknoloji birçok bakımdan patriottan daha üstün olabilir, elbette bazı yönleriyle patriotun gerisinde kalacaktır.
Son yüzyılda romanlara konu olan teknoloji savaşlarının hedefinde büyük beyinler bulunmaktadır. Her türlü imkan verilerek yetiştirilen dâhiler düşman ülkelerce adım adım izlenmekte, suikaste kurban gitmektedirler. ASELSAN dâhilerinin uçak kazasında veya başka şekilde ölümleriyle ilgili iddialar kesinlikle komplo teorisi değildir. Fakat işin aslını soruşturmak ve sorumluları cezalandırmak da öyle kolay değildir.
Birçok devlet ve özel sektör kurumları ile üniversitelerin içinde yer alacağı milli füze savunma sistemimizi kurma yolunda unutulmaması gereken önemli bir husus: Bu sektörlere yıllarını ve beynini verip kimsenin ulaşamadığı sonuçları elde edebilecek olan çekirdek kadro elemanlarının çok iyi korunması. Maddi bakımdan tatmin bu korumanın en alt basamağıdır.
Konuyu büyük bir cesaretle gündemimize taşıyan ASELSAN Genel Müdürü’ne binlerce teşekkür. Yeterli ilgiyi görmese de.