Hiçbir şey bizim gördüğümüz gibi değildir. Madde enerjidir, enerjiden oluşur ve enerji sayesinde mevcut durumunu korur. Enerji yoksa madde yoktur. Her düşünce, saf enerjidir ve kendisi de enerjiye etki eder. Enerji, maddeyi oluşturuyorsa ve düşünceler saf enerji ise, çevremizde sürekli bizim maddeleştirdiğimiz şeyler olmaktadır. Çünkü biz sürekli düşünürüz. 
Temel olan, etrafımızdaki gerçeklerin çok küçük bir parçasını duyu organlarımız ile algılayabildiğimizdir. Biz, bununla kendi resmimizi çizeriz. 
Algılayabildiğimiz azıcık şeye eklemeler yaparak, kendimize bir resim yapar ve sonra da bunun gerçek olduğuna inanırız. Peki, bu resmi hangi kriterlere göre biçimlendiririz? Gerçekten algılayabildiğimiz “ufak bir miktar” olan yüzde sekiz ile ne yapıyoruz? Bunun hepsini algılayabiliyor muyuz?
Her şey atomlardan oluşur; Atomlar temel taneciklerden ve bunlar da muazzam enerji birikimleridir. Ancak bu dünyadaki her cismin, her insanın ve her durumun, sadece enerjisinin değişik formları olduğunu anlarsak, maddeyi nasıl etkileyebileceğimizi kavrayabiliriz. 1933 yılında Fizikçi Marie ve Pierre Curie çifti, “hiçbir şey”den nasıl madde elde edilebileceğini gözlemlemişlerdi. Enerjinin kütleye dönüşebileceğini bilimsel olarak keşfetmişlerdi.
Enerji, yönlendirilebilir ve bu düşünce gücüyle yapılır. Düşüncelerimiz, enerjiyi bir noktaya yönelten bir lazer tabancası gibidir. Bir lambanın ışığı ile bir lazerin ışığı arasındaki en önemli fark, yayılmadadır; birinde fotonlar, her bir yöne uçuşur, diğerinde ise bir noktaya yoğunlaşır. 
Aynı bu şekilde, düşünce gücümüz de her zaman ve her yerde mevcut olan enerjiyi yönlendirir ve bu enerjinin belli bir biçimde sıkılaşmasını sağlar. 
Fizikte, bütün hayatımızın üzerine kurulu olduğu temel bir kanun vardır. Sabit her görüntü biçimi enerjiden oluşur ve başka bir biçime dönüşebilir. Bu yasa ayrıca enerjinin hiçbir zaman kaybolmadığını, sadece şekil değiştirebileceğini söyler. Enerji değiştirilebilir, nakledilebilir ama hiçbir zaman yok edilemez. Doğa filozofu Demokrit (M.Ö 460-371); dünyadaki hiçbir şeyin gerçekten kaybolmadığını, sadece değiştiğini keşfetmişti. Bugünün fizik bilgisi bu teoriye dayanır.