Yaşayıp giderken ne çok muhataplıklarımız ne çok müdahil olduğumuz meseleler vardır. Ne bildiklerimiz ne de ezberlerimiz, her defasında mutlak aklımıza danışmamız gerek. Aklımız, bizim kullanmadığımız anlarda dahi güncellemeler ve yenilenmeler yapmakta, gelişmektedir. Sorulara sorunlara muhatap olduklarımız da, biriktirdiğimiz hazır cevapları ya da sunulan seçenekler arasından doğruyu bulmak değil, geniş açıyla ve o anki zaman diliminde ki doğruyu aramamız şart.

..

<< Papazın biri, uzun süredir ahbaplık ettiği Haham’a, “Bana Tevrat’ı öğretmenizi isterim” der.
Haham, olmazlanır: “Sen Yahudi değilsin, kafan da Yahudi gibi çalışmaz. Tevrat’ın kelamını anlaman mümkün değil.”
Papaz ısrar eder, Haham razı olur, ama bir koşulu vardır. “Soracağım soruya doğru yanıt verebilirsen, öğretirim” sözü verir.
Papaz, “Kabul” diye yanıtlar. “Sor bakalım!”
Soru gecikmez: “İki adam bir bacanın içine düşerler. Biri kirli, öteki tertemiz çıkar. Hangisi yıkanır?”
Papaz, “Bundan kolay ne var?” diye atılır. “Kirlenen yıkanır, temiz kalan yıkanmaz.”
Hamam içini çeker, “Sana Tevrat’ın kelamını asla anlamayacağını söylemiştim! Doğrusu tam tersi:
Temiz kalan adam ötekinin kirlendiğini görünce, kendisinin de kirlendiğini sanıp yıkanır.
Kirlenen adam ise karşısındakini temiz gördüğü için kendisini de temiz sanıp yıkanmaya gerek duymaz.”
Papaz, kafasını kaşır. “Bak bu aklıma gelmemişti. Bir soru daha sorar mısın?”
Haham aynı soruyu yeniden sorar: “İki adam bir bacanın içine düşerler. Biri kirli, öteki temiz çıkar. Hangisi yıkanır?”
Papaz, doğru yanıtı artık bildiğinden emin, “Temiz kalan ötekinin kirlendiğini görünce kendisinin de kirlendiğini sanıp, yıkanır.
Kirlenen, ötekini temiz gördüğünden kendisini de temiz sanıp yıkanmaz!”
Hamam, başını sallar. “Yine yanıldın! Sana söylemiştim, asla anlamayacağını. Temiz kalan adam aynaya bakar, temiz olduğunu görür, dolayısıyla yıkanmaz.
Kirlenen aynaya bakıp kirlendiğini görünce, gider yıkanır.”
Papaz itiraz eder: “Ayna nereden çıktı? Bana ayna var demedin ki…”
Haham, parmağını sallar: “Seni uyardım, bu kafayla Tevrat’ın kelamını kavrayamazsın. Tevrat’ı anlamak için her olasılığı düşünmelisin.”
“Peki, peki” diye inler Papaz. “İzin ver, bir kez daha şansımı deneyeyim. Başka bir soru sor!”
“Son kez soruyorum” der, Haham: “İki adam, bir bacadan içeri düşerler. Biri temiz, öteki kirli çıkar. Hangisi gidip yıkanır?”
Papaz, “Artık her olasılığı biliyorum” deyip, bir solukta sıralar: “Eğer ayna yoksa, temiz kalan ötekini kirli görüp kendisinin de kirlendiğini düşünerek gider yıkanır.
Kirlenen temize bak ıp kirlenmediğini düşünerek, yıkanmaz. Eğer ayna varsa, temiz kalan aynaya bakıp temiz olduğunu görür, dolayısıyla yıkanmaz.
Kirlenen aynaya bakıp kirini gördüğü için yıkanır!”
Haham başını sallayıp, cık cık yapar: “N’ayır, sana söylemiştim, kafan Yahudi kafası değil, Tevrat’a basmaz!
Söyle bana, aynı bacadan içeri düşen iki adamdan birinin kirlenip, ötekinin temiz çıkması mümkün müdür?” >>

Küvette ki suyu boşaltman için size seçenekler sunulur, kova, tas, bardak gibi, düşünmeye başlarsınız hangisini kullanırsam daha hızlı ve sorunsuz masrafsız uğraşsız boşalır diye. Seçenekler verilmiştir ve düşünmeniz dahi sınırlanmıştır. Anlatılan ve sunulan seçenek ne kadar hoş ve kolay gibi görünse de aklına danış, gerekliyse düşün, analitik düşün, duygusal düşün, çözümsel düşün, mutlak ve mutlak kendi aklınla düşün, tıpayı çekmek en kolay en verimli yöntem olabilir.

Mir Murat Demir