PKK/PYD ortaklığının Ceylanpınar'ın hemen karşısında bulunan Resulayn'daki makarna fabrikasının bacasındaki "Özgür Suriye Ordusu" bayrağını indirip PKK bayrağı asması, Rojava'nın (Batı Kürdistan) da hayata geçirildiği anlamına geliyor. Bu, Ankara'yı çok rahatsız eden bir gelişme oldu.
I. Körfez Savaşı sonrasında, 36 paralel boyunca kesilip ana gövdeden koparılan Kuzey Irak'ta, Batılılar'ın yüzyıllık rüyası olan "Büyük Kürdistan"ın çekirdek devleti olan "Hevler" (Güney Kürdistan) Türkiye'de konuşlanan Çekiç Güç'ün desteği ile adım adım hayata geçirilmişti. Irak'ın işgali sırasında, tapu ve nüfus kayıtlarının bilinçli bir yağmalansı ve göç operasyonlarıyla  bölgenin demografik yapısı değiştirilmiş, binlerce yıllık Türk yurdunda "Büyük Kürdistan"ın çekirdek devleti kurulmuştu. Irak'ın kuzeyindeki bu oluşumun İran, Suriye ve Türkiye'yi mutlaka etkileyecek tehlikeli bir sürecin başlangıcı olduğu bir sır değildi. Türkiye'nin bütün gücüyle destek verdiği Esad'ı devirme politikasının Suriye'nin parçalanmasına ve ülkenin kuzeyinde, "Hevler"i (Doğu/Güney Kürdistan) Akdeniz'e bağlayacak  "Rojava"nın (Batı Kürdistan)  kurulmasına ortam hazırlayabileceği konuşulmuyor muydu? Rojova'nın kurulmasına "sürpriz bir gelişme" denilebilir mi?
Resulayn'ı ele geçiren Kürdistan Demokratik Birlik Partisi PYD Başkanı Salih Müslim, "Türkiye için Suriye sınırındaki en güvenilir bölgeler denetimimizde olan yerlerdir" diyor. Suriye'de işlerin kötüye gitmesi nedeniyle kendi yönetimlerini kurma kararı aldıklarını belirten Müslim, "Biz Suriye'de hiçbir zaman Türkiye karşıtı olmadık" diyor, ama PYD'nin Resuleyn'de çarpıştığı El Nusra, Türkiye'nin Suriye'de Müslüman Kardeşlerle birlikte destek verdiği bir gruptu.
Suriye'de PKK ile dirsek temasında olan PYD'nin El Nusra ile çatışması, Resulayn'da kontrolü ele geçirmesi, Irak'ın kuzey parseli gibi, Suriye'nin sınırımıza komşu olan bölgesinin ana gövdeden koparıldığının, "Büyük Kürdistan"ın adım adım hayata geçirilmekte olduğunun işaret fişekleridir. Hem bölgemiz açısından, hem Türkiye açısından tehlikeli bir gelişmedir.
Suriye'nin kuzeyinde kontrolü ele geçiren PYD, üç ay içinde geçici yönetim kurmayı ve altı ay içinde de geçici anayasa ile genel seçim yapmayı planlıyor. Yapabilir mi? Irak'ın kuzeyinde nasıl olduysa, nasıl yapıldıysa öyle yapılabilir.

SURİYE İÇ SAVAŞI “BATI KÜRDİSTAN” YOLUNU AÇTI

Suriye iç savaşı Batı'nın yüzyıllık "Büyük Kürdistan" rüyasını hayata geçirme fırsatı yaratmıştır. PKK/PYD ittifakıyla Irak'ın kuzeyindeki çekirdek Kürt devleti Suriye'nin kuzey parseliyle birleştirilerek Akdeniz'e ulaştırılacak ve Esad'ın kaybetmesi durumunda ortaya çıkacak tablo "Büyük Kürdistan"ın "Hevler"i ile "Rojova"sını birleştirmiş olacaktır. Buna İran ve Türkiye'den kopartılacak topraklar eklendiğinde, "Hoşgeldin Büyük Kürdistan!" ya da "Hoşgeldin Vaad edilmiş topraklar!"
Türkiye'nin doğusundan Akdeniz'e uzanacak bu büyük paravanın oluşması, bu coğrafyada PKK/PYD'nin egemen olduğu bir özerk yapılanmanın hukuken de kabul edilmesi anlamına geleceğinden bölge ülkeleri açısından çok sıkıntılı bir sürecin başlamasına neden olacaktır.
Ortaya çıkan fiili durum karşısında, Türkiye ne yapacak, nasıl bir politika izleyecektir?
Öcalan ve Barzani, peşpeşe düzenlenen "Barış ve Demokrasi" konferansları üzerinden verdikleri mesajlarda Kürt ulus birliği ve Kürt ulus devleti hedeflerini sıralarken dört parçalı Kürdistan dememeye özen gösteriyorlar ve "İki ya da üç parçalı Kürdistan Türkiye'nin zararına değildir. Türkiye Kürtlerle büyür" diyorlar, ama Erbil'de Ağustos ayında grçekleştirilecek Kürt Ulusal Konferansı"na İran, Irak, Suriye ve Türkiye temsilcileri davet ediliyor. Konjonktürel koşullara göre söylemleri renk değiştirse de, Güneydoğu'da özerklik isteklerinden geri atmış değiller. Nitekim,  "Kürt Ulusal Konferansı" dizisinin Ankara'da yapılan ikincisinin başlığı, "Kuzey Kürdistan"dı.

İRAN, RUSYA VE "BÜYÜK KÜRDİSTAN"

Hangi çıkarımız uğruna destek verdiğimiz hala tartışma konusu olan Esad'ı devirme operasyonu sürecinde karşımızda "Büyük Kürdistan"ın ikinci parseli çıkıverdi. Esad şu anda Irak'ın kuzeyinde kontrolü kaybetmiş durumda. Suriye'nin kuzeyinde "Büyük Kürdistan"ı Akdeniz'e bağlayacak Rojava parselinin otaya çıkması İran ve Rusya'yı da rahatsız edecek bir gelişmedir. Çünkü, "Büyük Kürdistan" Kırım Savaşı sonrasında Çarlık Rusyası'nın sıcak denizlere Kafkasya üzerinden uzanmasını engellemek amacıyla kurgulanmış bir plandı. Bugün de, enerji dağıtım yollarının kontrolü konusunda, Türkiye ve Rusya'yı saf dışı bırakmak gibi özel bir hedefi daha vardır. Bu nedenle, bu aşamadan sonra Rusya ve İran’ın Esad’a verdikleri destek daha da güçlenebilir. Fakat, Esad yerini korumuş olsa da, Batılılar, yüzyıllardır hayata geçirmek için uğraştıkları “Büyük Kürdistan” projesinden kolayca vazgeçmeyeceklerdir.
 “Büyük Kürdistan” projesi, küresel kriz sonrasında liderliğini enerji kaynakları üzerinden sürdürme kararlılığında olan ABD açısından hayati önemi olan bir projeye dönüşmüştür.
ABD/İsrail, Ortadoğu ve Kafkasya'nın hidrokarbon yataklarını ve dağıtım yollarını kontrol altına alabilmek açısından "Büyük Kürdistan"ı biran önce hayata geçirebilme telaşı içindeler. Yüzyıllık bir rüyayı hayata geçirirken, Haçlı Seferleri'nde olduğu gibi, Türk'le Kürt'ün yanyana durmaları Batılıların hiç işlerine gelmiyor. Önceleri PKK terörü üzerinden, daha sonraları da Öcalan ve Barzani'nin söylemleri üzerinden bu coğrafyada yüzyıllar boyu kader birliği yapmış insanlar arasına ayrılık tohumları serpiliyor. Ortadoğu giderek Balkanlaştırılıyor. Bölgemizde, belki onyıllar belki de yüzyıllar sürecek bir etnik ve mezhep kavgasının tohumları atılıyor.

“BÜYÜK KÜRDİSTAN” AYNI ZAMANDA NE DEMEK?

Hadi diyelim "Büyük Kürdistan” kuruldu.. Peki, Batılar göze aldıkları bunca çabayı, bunca masrafı bir kalemde unutup, "Gelsin benim Kürt kardeşlerim, bu petrol kaynaklarını istedikleri gibi yesinler" mi diyecek? Böyle birşey olmayacağına göre, Batılıların petrol hatlarına bekçilik yapmaktan başka ne kazançları olacaktır?
"Büyük Kürdistan" projesi, İsrail'in kurulması sonrasında, "Vaad edilmiş toprklar" projesine dönüşmüştür.
“Büyük Kürdistan” projesi, aynı zamanda, Ortadoğu ve Kafkasya petrollerini güvenli bir koridordan Akdeniz’e akıtma projesidir.
“Büyük Kürdistan” projesi, aynı zamanda, İsrail’i Ortadoğu’nun en güvenli enerji terminali yapma projesidir.
“Büyük Kürdistan” projesi, aynı zamanda, Türkiye ve Rusya’yı enerji dağıtım yollarının kontrolü konusunda saf dışı bırakma projesidir.
O "Büyük Kürdistan" denilen coğrafyada Kürtler, paraları olmadığı için, sonuçta, İsrail'in kontrolündeki küresel sermayenin insafına terkedilmiş birer Filistinli olacaklardır.
Türk'ün de Kürt'ün de fotoğrafın bütününü görmek zorunda olduğu bir süreçten geçmekteyiz. Batılılar ne Türk'ü ne de Kürt'ü severler; bu gerçeği asla unutmazsak, sorunlar sorun olmaktan çıkar.