Geçtiğimiz sezonun 37. haftasında Galatasaray’ın ev sahibi olduğu maç sonrası, Fenerbahçe başkanı Ali Koç, yönetici Selahattin Baki ve beraberindeki bazı kişilerin, maç bittikten sonra sahaya girmesi ve bu duruma engel olmak isteyen stat müdürü Ali Çelikkıran ve görevliler arasında yaşananlar hukuka taşınmıştı.

Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, Metin Öztürk ve Erden Timur'un avukatları savcılığa başvurmuş ve olayın içinde olduğunu beyan ettikleri futbolcular Oosterwolde’yle Mert Hakan Yandaş, doktor Ertuğrul Karanlık, eski yönetici Hulusi Belgü’yle birlikte teknik direktör İsmail Kartal'ın oğlu Emre Kartal hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurunda bulunmuştu.

Her nedense, takvim olarak üzerinden üç ay geçtikten ve yeni sezonun ilk hafta maçları oynandıktan sonra yapılan soruşturma tamamlandı!

İstanbul 3. Asliye Ceza Mahkemesi söz konusu isimler için, ‘kemik kırığı veya çıkık oluşturacak şekilde kasten yaralama’ ile ‘spor sahalarında taşkınlık yapmak ve tesislere zarar vermek’ suçlarından 2 yıl 3 aydan, 6 yıl 9 aya kadar hapis istemiyle iddianame düzenledi.

Bir kere kameralar önünde gerçekleşen ve tüm medyanın çarşaf çarşaf yayın yapıp çizdiği bir olayın soruşturmasının bu kadar uzaması anlaşılır bir iş değil. Hadise, kapalı kapılar ardında oluşan ve lokal bir hadise değil ki, detaylara ulaşılması için uzunca bir süreye ihtiyaç olsun. Galatasaray ve Fenerbahçe gibi arkasından milyonları sürükleyen iki dev yapılanmanın, bazı elementlerinin içinde yer aldığı aleni bir vakadan söz ediyoruz.

Bu durum, adli birimlerin olayın açıklığa kavuşması için yaptığı çalışmanın gecikmesi ve her an patlamaya hazır iki yanardağın harekete geçip, kitlesel anlamda karşı karşıya gelinmesi anlamı taşıması kadar, aynı zamanda yeni başlayan sezonun da fitilini ateşlemek manası içeriyor.

Ayrıca tüm bunları bir tarafa bırakırsak, 2 yıl 3 aydan, 6 yıl 9 aya kadar hapis cezası nedir? Ne oldu adam mı öldü, katliam mı yapıldı da biz göremedik?

Açıkçası şaşkınlığımı ifade edecek kelimelerden oluşan cümleler kurmakta zorluk çekiyorum. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de her insan hukukun gücü ve adalet kavramına inanır.

Adalet ‘adil’ olmak kökünden gelmiyor mu? Olayların hepten çığırından çıkmasını, gerilimin tırmanmasını sağlayacak kararların alınması, hangi hukuk ve adalet ilkesine dayanıyor öğrenmek istiyor ve soruyorum; “Adalet gerçekten adil mi? Yoksa adamına, yerine ve ortamına göre değişkenlikler gösteren bir kavram mı?”. Doğrusu bunu çok merak ediyorum.

Tabi ki bu yalnızca bir iddianame ve henüz netleşmiş bir karar değil. Muhtemelen bu cezalar böyle onanmayacak. Sembolik seviyeye inip belirli para cezalarına dönüşecek. Ancak söylem boyutunda dahi kalsa, kırılgan bir yapıya sahip toplumun hassas dengelerine dokunan böyle anlamsızlıklardan kaçınmak gerektiği düşüncesindeyim. Bu düşüncemde ne kadar haklı olduğumu İzmir’deki Göztepe Fenerbahçe maçında, yaşananlar sonuna kadar kanıtlıyor.

Eğer herkes üzerine düşen sağduyulu olma misyonundan böylesine uzaklaşırsa, bu olayların dahi son derece basit sayılacağı, ‘adalet’ arayacağımız günlerin çok uzak olmadığı kesin. Benden hatırlatması efendim…  

Kalın sağlıcakla.