Henüz Türk yemeklerini beğenmeyen bir Amerikalıya rastlamadım. Aperatiflerden çorbaya, ana yemeklerden tatlıya kadar hepsine bayılıyorlar. Ancak büyük bir sorunumuz var: Türk restoranları maalesef şubeleşemiyor. Binlerce restoran var ama şubeleşebilenlerin sayısı çok az. Uzaklarda, Miami'de zoru başarabilen bir restoranla tanıştırmak istiyorum sizi: El Turco!

Önce Florida’nın Miami şehrinde ardından da New York’un Hampton şehrinde ikinci şubesini açan El Turco’yu tebrik ediyorum. Adeta kültür elçisi olarak Amerikalılara, Türkiye’yi ve Türk yemeklerini sevdiriyorlar.

Geçtiğimiz günlerde kitap etkinliği için gittiğimiz Miami’de daha önce tanıştığımız mekânın sahipleri Gökhan Yüzbaşıoğlu ile Nurdan Yüzbaşıoğlu’nun mekânı El Turco’ya gittik. Haziran 2020’de yeme içme sektörünün dünyadaki en büyük otoritesi olarak bilinen Michelin ödülüne layık görüldüler. Geçtiğimiz yıl Miami’de açılan El Turco’yu Bib Gourmand ödülüne layık görüldü ve girilmesi zor olan Michelin restoran rehberine eklendi.

Mekânın ismi de hikayesi de oldukça muazzam. Uzun yıllar ünlü markalara yöneticilik yapan El Turco’nun kurucu ortağı Nurdan Gür Yüzbaşıoğlu ile El Turco’yu konuştuk.




Röportaj: Anıl Sural

Önce Vatan Gazetesi Miami – Florida



Öncelikle Nurdan Hanım sizinle başlayalım. Tebrik ediyorum. ABD’deki Michelin restoran rehberine giren nadir Türk restoranlarından birisiniz. Bu başarıdan bahsedebilir misiniz?

Çok teşekkür ederim. Bu ödül gastronominin Oscar'ı ve bilindiği üzere mekanlar çok detaylı incelendikten sonra veriliyor.

Ödülü aldığınızı öğrendiğinizde emeklerinizin karşılığını aldığınızı hissediyorsunuz. Michelin değerlendirmesi farklı kategorilerden oluşuyor; Yıldız, Bib Gourmand ve Guide’a girmek gibi değerlendirmeler var. Ödül restoranın kendisine veriliyor, şefe değil. Ödül alan işletmelerin şefleri de ödülle birlikte popülerlik kazanıyorlar. El Turco Michelin tarafından Bib Gourmand ödülüyle taçlandırıldı. Bu ödül uygun fiyatla yemek hizmeti sunan ama yüksek lezzet düzeyine sahip restoranlara verilen bir ödül. El Turco’yu açarken de hedefimiz tam olarak buydu, uygun fiyata en lezzetli yemeği sunmak ve ödülü alınca bu hedefi tutturduğumuzdan emin olduk.



Elbetteki bir iş yaptığınızda bunun maddi olarak karşılığını almak çok önemli ancak daha da önemlisi işinizin en üst otorite tarafından değerlendirilip ödüle layık görülmesi. Şunu da belirtmeliyim ki bir Türk restoranı olarak ödülü Amerika'da almış olmamız bizim için çok değerli. Takdir edersiniz ki ülkenizden bu kadar uzakta yemeğinizi ve kültürünüzü tanıtmaya çalışmak zor bir sınav. Malzemeyi bir araya getirmek, daha önce yemeğinizi tatmamış bir kesime yemeğinizi beğendirmek ve bunu sürekli kılmak ciddi bir meydan okuma.

Bu noktada avantajımız Türk mutfağının çok zengin ve lezzetli bir mutfak olması oldu.




Türk kadını olarak zor bir başarıya imza attınız gurur duyduk. Nasıl başladı restoran sektörü?

Uzun yıllardır bu sektörün içindeyim. Daha çok eğlence odaklı mekanlar işlettikten sonra işin içine yavaş yavaş yemeği katmaya başladım. İstanbul’un en iyi gece kulübü Redroom ardından Bodrum Tantra hayata geçirdiğim mekanlardan bazıları.

Tantra Bodrum Ortakent’de 4 dönüm mandalina bahçesinin içinde yer alıyordu. Deneysel bir mutfağımız vardı ve 22 sene önce bu Türkiye için fazla riskli bir girişimdi buna rağmen dönemin en iyi mekânı oldu. Hafızalara rüya mekân olarak kazındı. Cemiyet hayatının önde gelen isimleri özellikle yabancı misafirlerini İstanbul’dan Bodruma restoranımızı görmeye getiriyorlardı. Dönemin en popüler gece klübü olan Amsterdam Supper Club’in sanatçılarını Tantra'da sahne almaları için getirmiştik. Bali’den gelen ateş dansçılarının showuyla başlayan ve ağaçların altında açık hava sinemasında klasikler seyrederek devam eden bir eğlence vardı.



Redroom ise macerasına tasarım mağazası olarak The Ritz-Carlton otelinin altında başladı. İsmail Acar tabloları, Seçkin Pirim heykelleri, Bang and Oluffsen elektronikleri, Manolo Blahnik’den Marc Jacobs'a dönemin en popüler markalarının satıldığı ve şampanya barı olan bir mağaza idi ve sonra gece kulübüne dönüşerek İstanbul gece hayatında ciddi bir iz bırakarak yoluna devam etti.

Her iki mekanımızda da Sakıp Sabancı, Tarkan, Ali Koç, Sezen Aksu, Kenan Doğulu gibi cemiyet, iş ve sanat hayatının öne çıkan isimlerinin yanı sıra Pink, Arman Assante, Donatella Versace gibi dünyaca ünlü celebrity leri de ağırladık. Rahmetli çok sevdiğimiz Sakıp Sabancı ve Tarkan’ın doğum günlerini sadece bizde kutlaması da kısa sürede popüler olmamıza büyük destek vermiştir.

Aslında bir kadın olarak zor bir başarıya imza attığımı düşünmüyorum kadınlar gerçekten severek yaptıkları her işte başarılı oluyorlar ve bunu erkeklerden daha kolay yapıyorlar bence. (Gülüyor) Ben gastronomi konusunda eğitimli değilim yaklaşık 30 senelik profesyonel iş hayatımda iletişim ana konum oldu ve her işimi bunun üzerine inşa ettim diyebilirim.

Yeme içme sektörüne ilgim yurt dışı gezilerimde ve yaşadığım ülkelerde yeme içme ve eğlence mekanlarını yakından inceleyerek başladı. Pahalı ve popüler restoranlardan çok bulunduğum yerin local işletmelerine gitmeyi tercih ederim. Uygun fiyatlı ve lezzetli yemek yiyebileceğim mekanları arayıp bulmayı severim. El Turco da bu bakış açısıyla şekillendi, lezzetli ve kaliteli ürünlerle hazırlanan güzel sunulan yemeklerin uygun fiyata yeneceği bir yer olarak tasarlandı. Bu hedefi tutturduğumuza Michelin tarafından test edilip Bib Gourmand ödülü aldığımızda emin olduk.



Daha önce kariyerinizde neler yaptınız?

Daha önce kariyerimde yeme içme ve eğlence sektörünün dışında moda sektörü de yer aldı. Kurumsal iş hayatım Beymen’de kişisel stil danışmanı olarak başladı ve sonrasında DEMSA Holding’e ait lüks markaların iletişim, pazarlama, halkla ilişkiler (PR) departmanlarında yönetici olarak uzun yıllar devam etti.

DEMSA Holding bünyesinde yer alan Harvey Nichols, Galerie Lafayette, Brandroom gibi çok markalı ve köklü mağazaların Türkiyedeki iletişim çalışmalarını yönettim. Michale Kors, Elie Taharı, Diane Von Furstenberg , Roberto Cavallı, Salvatore Ferragamo ailesi gibi dünyanın en ünlü tasarımcıları ile birebir tanışma ve çalışma imkanım oldu. Bu çok önemli isimleri Türkiye’de çok kereler ağırladım mağazalarının açılışlarını organize ettim ve markalarının tanıtım faaliyetlerini yürüttüm.

Gerek DEMSA Holding’de edindiğim tecrübe gerekse dünyanın sektördeki bu çok büyük isimleriyle birebir çalışma ortamı bana çok farklı bilgi ve tecrübeler kattı. Yapı olarak detaycı bir kişi olduğumdan bu alışkanlığımın aslında başarıya giden yoldaki en önemli yapıtaşı olduğunu anladım. Çünkü çalıştığım tüm önemli isimlerin başarılarının arkasında detaylara verdikleri önem yatıyor.



Bize biraz konseptinizden bahsedebilir misiniz?

El Turco bulunduğu ortama göre şekil alabilecek bir marka. Şu anda Upper Buena Vista'nın içinde gayet bohem ve rahat bir atmosferdeyiz. O yüzden menümüzü ve dekorasyonumuzu da ona göre şekillendirdik. Geçtiğimiz yaz dünyanın en zenginlerinin yaşadığı Hamptons'da El Turco East Hampton’ı açtık ve çok ilgi gördük.

Ulusal ve yerel basın hemen hemen bütün yayınlarında markamıza yer verdiler, yemeklerimizden ve servisimizden övgüyle söz ettiler. Hamptons şubemiz ise Upper Buena Vista’yla kıyaslanırsa çok farklı bir konseptteydi. Hamptons şıklığını ve rahatlığını yansıtan ferah bir mekân olarak tasarlandı. İşin özünde geleneksel Türk mutfağını sunma çabamız ve bu konuya olan aşkımız değişmeyecek tek şey.




El Turco ile şubeleşme ya da franchise bayilik ile büyütmeyi düşünüyor musunuz?

Evet El Turco ile büyüme hedefimiz var. Daha önce de belirttiğim gibi farklı ortamlarda farklı konseptlerde mekanlar hedefliyoruz.

Bize hem Florida’dan hem de Amerika’nın farklı eyaletlerinden pek çok teklif geliyor. Ortadoğudan dahi teklifler alıyoruz. Markamız Amerika basınında 100’lerce yayında haber oldu bunun içinde NY Times, NY Post, Bloomberg gibi önemli yayınlar da var.

Türkiye’de de açıldığımız günden bu yana basının desteğini hissettik. Bu destek bizi tanımaları ve daha önce yaptığımız başarılı işleri bilmelerinden kaynaklanıyor olabilir ancak Miami de El Turco’yu gelip deneyimlemiş olanlar başarının tesadüf olmadığını bu konuda ne kadar hassas ve detaycı olduğumuzu görüyorlar.




Bundan sonra kişisel olarak ve El Turco olarak planlarınız nelerdir?

El Turco sadece bir restoran markası olarak düşünülmedi. El Turco Türk gastronomisini Türk insanının sıcaklığını misafirperverliğini servis kalitesini dünyaya tanıtmak için hayata geçirildi. Bu bazen bir restoran bazen bir otel bazen bir pastane bazen de sadece food truck veya dağıtım yapan bir formatta olabilir. Bunların hepsini planlıyoruz şu anda Türkiye’de de bulunmamız yönünde teklifler alıyoruz. Özellikle Michelin ödülünden sonra bu teklifler çok arttı.



Ben Türkiye’de yaptığı işlerle tanınan ve çevresi kuvvetli birisiyim. Ülkemde bir mekân açacak olursam iş yapıp yapmama gibi bir kaygım pek yok. Sadece acele etmek istemiyorum, kimlerle iş yapacağım ve nerede olacağım konusunda içim çok rahat olduğu noktada bunu da değerlendireceğim. Bu arada pek çok yayında moda ve yaşam stilleri konularında köşe yazmış birisi olarak bu konuda da teklifler alıyorum ve bu teklifleri de değerlendirmeyi düşünüyorum. Belki bundan sonra daha gastronomi ağırlıklı olabilir bu yazılar. Bunun için de acele etmiyorum doğru yayında doğru zamanda olmak için bekliyorum.



Aslında bir kültür elçisi gibisiniz. Türkiye’ye bakışı olumlu yönlendiriyorsunuz görüşleriniz nelerdir?

İnsanın ülkesinin kültür elçisi olabilmesi çok değerlidir. Bunu bir nebze olsun başarabiliyorsam ne mutlu bana. Sadece şunu söyleyebilirim ki bu konuda gerçekten çaba gösteriyorum. Öncelikle restoranımın sosyal medya hesaplarını TR tanıtımı için aktif bir şekilde kullanıyorum. Sadece Kapadokya Bodrum Çeşme Antalya gibi çok bilindik turistik yerleri değil Manisa’dan Kars’a Bolu’dan Siirt’e her ilimizin güzelliklerini paylaşmaya önem veriyorum.



Ülkemiz bu anlamda dünyanın en zengin ülkesi. Tarih, gastronomi, doğa, alışveriş, çok çeşitli spor ve sanat aktiviteleri gibi pek çok konuda dünyanın en güzel ülkelerinin başında geliyor. Tarih ve medeniyetin beşiği bir ülke ve bunu her fırsatta anlatmamız göstermemiz lazım. Benim uzun yıllar yönetici olarak çalıştığım Demsa’da patronum Demet Sabancı Çetindoğan bu konuda en örnek aldığım isimdir. Türkiye’yi tanıtmak için her türlü fırsatı gönülden değerlendiren ve çok ciddi çalışmaları olan Demet Hanım bu konuda benim mentorümdür.



Yine Demet Hanım’ın bir projesi olan ve yerel kadın girişimci ve üreticilerini desteklemek amacıyla kurduğu Shopsa ile de bir iş birliği yaparak bu kadınların ürettikleri tasarladıkları ürünleri Miami’deki Türk marketimde tanıtmaya tüketiciyle buluşturmaya hazırlanıyorum. Özellikle başka ülkelerde yaşayan vatandaşlarımız kültür elçisi gibi hissederek ülkemizin doğru tanıtımı için uğraşmalı, bunun bir vatandaşlık görevi olduğunu idrak etmeli.




Son olarak bize neden El Turco ismini seçtiniz ve bu ismin hikayesinden bahsedebilir misiniz?
El Turco çok kuvvetli bir isim. Arkasında bir hikayesi var; 1900 lu yılların başında Latin Amerika’ya göç eden Osmanlı azınlıkları birkaç parça eşya ve ceplerinde götürdükleri baharatlarla kendilerine bir yaşam kurdular. Onların bu ülkelerde El Turco olarak bilinmeleri orada kendi mutfaklarını ve kendi kültürlerini yaşatmaları ilginç bir hikâye ve bu hikâyeden yola çıkarak biz de kendi eşyalarımız ve kendi baharatlarımızla burada kültürümüzü yaşatmaya çalışıyoruz.