Bundan on yıl önce gittiğim Japonya’da; Japonların disiplinli çalışmalarına şahit oldum. İşe nasıl başlıyorlarsa aynı şekilde devam ettirdiklerini ve bitirdiklerini gördüm. Biz Türkler genellikle işe iyi başlarız da devamını aynı şekilde sürdüremeyiz çoğu zaman. Japonlar ile aramızda sıcakkanlılık, mütevazılık, hoşgörü ve yardımseverlik gibi hasletlerimizin kesiştiğini, asimile konusunda ise bizim aksimize Japonların asimile kabiliyeti yüksek bir toplum olduğunu gördüm. Japonya’nın başkenti Tokyo’da yükselen Türk Kültür Merkezi ve Camii görenleri büyülüyor. Türk mimar Hilmi Şenalp eseri olan muhteşem Cami’yi günde binlerce Japon akın akın ziyaret ediyor. Japon işadamları Türkiye’ye yaptıkları bir iş gezisinde bizimkilerden biri ‘Japon Mucizesi (!)’ denen şeyin formülünü sorar. Japon sanayici: “Mucize diye abartacak bir şey yok. Sadece sözlüklerimizden bir kelimeyi çıkardık ve başardık” deyince bizimkiler meraklanır: “Nedir o kelime bize de öğretin.” Japon misafir şöyle der: “Boş vermek!Evet, boş vermek kelimesini sözlüklerimizden de, beynimizden de attık.Hiç bir Japon çevresinde olanlara karşı boş vermişlik yapamaz!.” Bizlerde sorumlu bireyler olarak etrafımızda cereyan eden olaylara karşı ‘boş ver’, ‘adam sen de!..” diyemeyiz. Meselemize ve neslimize sahip çıkmak, onlara yol göstermek zorundayız. Değilse geleceğimize ümitle bakamayız. İçinde bulunduğumuz 2010 yılı “Japonya Yılı” olarak Türkiye’de çok çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Osmanlı İmparatorluğu’na ait Ertuğrul Firkateyni’nin Japonya’yı ziyareti ve ardından yaşanan felaket ile başlayan Japonya ve Türkiye arasındaki dostluk 120. yılına ulaştı. Gerek Ertuğrul Faciası gerekse İran-Irak savaşı sırasında THY uçağının Japonları kurtarması gibi iki ülkenin dostluğunu sembolize eden ünlü tarihsel sahneler sık sık ele alınmaktadır. Her iki olayda da ortak olan, zor şartlar altında hiçbir paye ve karşılık beklemeksizin, yakınındaki insanları gönüllü olarak kurtaran her iki ulusun atalarının gösterdikleri cesaret ve vefadır. Atalarımızın çabaları ve daha sonraları iki halk arasındaki karşılıklı etkileşimin tesis edilmesi sayesinde iki ülke siyasi, ekonomik, kültürel değişimler başta olmak üzere her alanda ilişkilerini adım adım geliştirmiştir. Japonya’dan Türkiye’ye gelen turistlerin sayısı her yıl artarak 160 bine ulaşmış olup Japon yatırımcıları da Türkiye’ye gelerek faaliyetlerini arttırarak sürdürmektedirler. Ayrıca Demiryolu Boğaz Tüp Geçişi Projesi, Kaman Kalehöyük Arkeoloji Müzesi’nin inşası projesi gibi geleceğe yönelik sembolik projelerin de sayısı artarak devam etmektedir. Yıldız Üniversitesinde İlk Sempozyum! 2010 Türkiye’de Japonya Yılı Etkinlikleri’nin ilk sempozyumu İstanbul’da gerçekleştirildi. Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü’nün ev sahipliğinde 5 Şubat Cuma günü Yıldız Kampusu’nda gerçekleşen sempozyum, “II. Dünya Savaşı Sırasında Orta Doğu ve Mihver Devletleri” arasındaki ilişkinin karşılaştırılmasına yönelik hazırlanan araştırma projesi üyeleri tarafından organize edildi. Savaş dönemi öncesi ve sonrası günümüze kadarki uluslar arası ilişkiler kapsamında ele alındı, Japonya’dan ABD’e uzanan geniş perspektifte Ortadoğu-Avrupa-Asya ekseni değerlendirildi. Türk-Japon ilişkilerinin farklı konuları ele alındı. Bizim için I.Cihan Harbi’nin değeri ne ise Japonlar içinde II. Cihan Harbi’nin değeri ve önemi odur. Japonya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.Akira Usuki liderliğinde sürdürülen proje, Yıldız Teknik Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü’nden Yrd.Doç.Dr.Göknur Akçadağ ve Tokyo Üniversitesi’nden Prof.Nobuo Misawa tarafından yürütülmekte olup, ayrıca Japonya Eğitim, Kültür, Spor, Bilim ve Teknoloji Bakanlığı Bilimsel araştırma fonu tarafından destekleniyor. Kokteyl ve sergi açılışlarıyla başlayan organizasyonda; Göknur Akçadağ tarafından “Türk-Japon İlişkilerine Yönelik Seçilmiş Arşiv Dokümanlar ve İzlenimler” sergisi hazırlandı. Bir başka sergi Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nin geçen yıl ilk kez açılan fon tasnifinden ilk kez sunuma hazırlanan “Osmanlı Arşivi’nden Global ve Bölgesel Haritalar” sergisiydi. Bu sergiyi de Göknur Akçadağ Arşiv’de yoğun bir çalışma ile anlatımlı sunuma hazırladı. Doç.Dr.Nobuo Misawa’nın “İstanbul Japonya Ticaret Müzesi Fotoğraf ve Belgeleri” sergisi ve Doç.Dr.Merthan Dündar’ın hazırladığı “Japonya’da Bulunan Türk-Tatar Topluluğu” adlı sergiler ziyaretçilerle buluştu. Sempozyum da Japonya Başkonsolosu Katsuyoshi Hayashi’nin ve Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.İsmail Yüksek’in de katılımı ile resepsiyon ile başladı. Açılış konuşmalarının, Proje Lideri Prof.Dr.Akira Usuki’nin proje tanıtımı ve bildiri sunumu gerçekleşti. Sempozyumun ilk oturumu, “Dünden Bugüne Ortadoğu’da Bölgesel Güvenlik ve Asya Gerçeği” konusundaydı. Oturum Başkanı Kültür Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Prof.Dr. Mensur Akgün, konuşmacılar ise; Prof.Dr.Nurşin A.Güney, Gazeteci-yazar Cengiz Çandar, Dr. Vişne Korkmaz, Yrd.Doç.Dr.Salih Bıçakçı ve Doç.Dr.Ahmet Han katıldılar. İkinci oturum Yıldız Teknik Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölüm Başkanı Prof.Dr.M.Sait Özervarlı başkanlığında yürütüldü. “İki Dünya Savaşı Arasında Avrupa ve Müslümanlar” konulu üçüncü oturumu ise Prof.Dr.Akira Usuki yönetti. “Savaş Zamanında Türkiye ve Japonya” oturumunda bildirileri, Prof. Katsumi Nakao, Prof.Dr. Hirofumi Tanada, Doç.Dr.Merthan Dündar sundular. “II. Dünya Savaşı Döneminde Avrupa ve Müslümanlar” oturumunda, Doç.Dr.Hiroaki Nagata, Prof.Dr. Yasuhiro Fukasawa, Prof. Dr. Ken Ishida yer aldılar. Japonya yılı etkinliği kapsamında yapılan ve Yıldız Teknik Üniversitesinde ilk defa Japonya konulu sempozyumda birbirinden önemli tebliğler sunuldu. Bu tebliğlerden anladığım şu ki, Japonya ile Türkiye arasında başlayan sıcak ilişkinin ardından 120 yıl geçmiş. Ancak ilişkiler daha fazla ileriye götürülmemiş. “Japonya Yılı” iki ülke arasındaki mevcut dostluk ve işbirliği ilişkileri ile “dost ülke Türkiye”yi bir kez daha ele almak, ilişkileri yeniden yapılandırmak için büyük bir fırsattır. Önemli olan, dostluğun çapını genişletmek, işbirliğini geleceğe taşımak ve her iki ülkenin güzelliklerini yakınlaştırmaktır. Ayrıca, “Japonya Yılı” vasıtasıyla, Japon ve Türk halkları arasındaki karşılıklı anlayış, dostluk ve etkileşimin daha da derinleştirilmesi, bunun gurur duyulacak yeni bir değer olarak her iki ülkenin de geleceği olan genç nesillere aktarılması öngörülmektedir. Her ne kadar ilişkimizin mevcut temposu memnuniyet verici olmasa da iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da gelişmesi için gerekli potansiyelin var olduğu bir gerçektir. İki ülkenin, yüzlerini birbirlerine dönerek yeni keşifler ve karşılıklı güvene dayalı ilişkileri temelinde daha fazla alanda ortak hedeflere doğru ilerleyebilecek potansiyel mevcuttur. Yeter ki karşılık bu irade ortaya konsun. Asya, Avrupa ve Orta Doğu’nun kavşak noktası olan stratejik bir konumda bulunan Türkiye, bölgenin istikrarında büyük rol oynayan bir ülkedir. Bunu Japonlar biliyor ve ona göre hareket ediyorlar. Biz de artık gücümüzü ve büyüklüğümüz idrak edelim ona göre yeni hedefler ve stratejiler belirleyelim.