Toplam 1212 idam cezası..
Gerekçesi, “Askeri darbeyi protesto eylemlerinde 1 polisin öldürülmesi, dört polisi öldürmeye teşebbüs ve bazı kamu mallarının tahrip edilmesi.”
Küreselleşen dünyamızda Minye Mahkemesi’nin bu gerekçeye dayanarak verdiği 1212 idam cezası insanlık vicdanıyla bağdaşmıyor; tepkilere, protesto gösterilerine neden oluyor.
İnsanlık tarihinin en görkemli uygarlıklarından birinin yaratıldığı Mısır’ın Batı’yla tanışıklığı yüzyıllar öncesine dayanır. O nedenle Mısır’daki gelişmeler, dünya gündeminin ilk sıralarında yer alıyor, tartışılıyor. Mısır, eski Yunanlılardan beri, Doğu Batı kültürünün harmanlandığı bir coğrafyadır. Mısır potasında harmanlanan Doğu ve Batı kültürünün bilgi ve birikimleri, insanlık tarihine yön veren buluşların doğmasını, yeni yeni bilgi ve değerlerin üretilmesini sağlamıştır.
Bereketli Nil topraklarında sırlarını hala çözemediğimiz görkemli Mısır uygarlığının doğup geliştiği bu coğrafyada, tarihin her döneminde, tarihin akışına yön veren gelişmeler yaşanmıştır. Mısır’ın Türk ve Osmanlı tarihinde de önemli bir yeri vardır.
Mısır coğrafyası, Hz. Musa’nın asasıyla Kızıldeniz’i yardığı mucizeyle, dinler tarihinin en unutulmaz tablolarından birinin yaşandığı kutsal bir coğrafyadır.
İnsanlık tarihinin en görkemli, en özgün uygarlıklarından birinin doğduğu Mısır, ne yazık ki, firavunlar döneminden bu yana, iktidar kavgalarının neden olduğu zalimliklerle de anılmaktadır. Son günlerde, Minye Mahkemesi’nin 1212 kişiyi ölüme mahkum eden kararları da, kökleri firavunlar dönemine uzanan despotik kültürün devamı olarak değerlendiriliyor. Batı’yla yüzyıllar boyunca içiçe yaşamış olmasına rağmen, Mısır’da sanayi de, ekonomi de, bilim de, demokrasi de Batı’ya paralele bir gelişme gösterememiştir. Despotik kültür Mısır’ın her döneminde egemen olmuştur. Bu nedenle, Minye Mahkemesi’nin 1212 idam kararı, insan vicdanının çağdaş hukuk kurallarıyla bağdaştıramadığı kararlar olarak değerlendiriliyor. 429’u müebbet hapse çevrilmiş olsa da, Minye kararları, dünyanın pekçok ülkesinde vicdani tepkilere neden oluyor.

“ARAP BAHARI” RÜZGARLARI ORTADOĞU’YA BAHAR GETİREMEDİ

Batılıların ABD öncülüğünde, “Kuzey Afrika’dan Afganistan’a uzanan coğrafyaya demokrasi ve insan hakları götürmek” gerekçesiyle estirdikleri “Arap Baharı” rüzgarları, maalesef söz konusu ülkelerin kaosa ve iç savaşa sürüklenmelerine ya da  parçalanmalarına neden oldu. “Arap Baharı” rüzgarları bu ülkelerden yalnızca Tunus’ta demokrasi ve insan haklarının gelişmesinde yararlı oldu. Bunda da, Tunus’un kuruluş döneminde önemli rolü olan Atatürk hayranı Habip Burgiba uygulamalarının payını unutmamak gerekir. Günümüzde de, Tunus’un değerli düşünürlerinden Raşit Gannuşi’nin yönlendirmesiyle, İslamcı El-Nahda Hareketi’nin laiklerle ve liberallerle uzlaşma sağlanması, Tunus’un sancısız bir geçiş dönemi yaşamasını sağlamıştır. Hazırlanan yeni anayasa toplumun her kesiminde kabul görmüştür. Gannuşi’nin “yargı bağımsızlığına saygı” vurgulaması, anayasa konusundaki uzlaşmanın temelini oluşturmuştur.
Mısır’ın en köklü, en saygın dini kurumlarından biri olan El Ezher, toplumun çeşitli kesimlerini anayasa konusunda uzlaştırmada Raşit Gannuşi kadar başarılı olamamıştır. Mısır’da Müslüman Kardeşler Anayası’nın oylanmasına katılımın çok düşük olması nedeniyle, meşruiyet tabanı sorgulanır bir anayasa doğmasına neden olmuştur. 17 Aralık 2012’de yapılan anayasa oylamasına seçmenlerin yalnızca yüzde 33’ü katılmış, yeni anayasa bu yüzde 33’lük katılımcının yarısından biraz fazlasının oyuyla (yüzde 68) kabul edilmişti.
Ekonomisi büyük ölçüde ordu tarafından yönetilen Mısır’da yapılan bu demokratik (!) oylama gerilimin daha da artmasına neden olmuş, darbeye davetiye çıkarmıştı. El Ezher “olur”, Şeriatçı Selefiler ve Suudiler de destek verdi ve General Sissi, Batılıların hala “darbe” diyemedikleri bir askeri operasyonla seçimle gelen Cumhurbaşkanı Mursi’yi görevinden alarak hapsetti. Bugün Mısır’ı, General Nasır döneminde olduğu gibi,  yeniden Rusya’nın kanatları altına sokan General Sissi’nin kurduğu Minye Mahkemesi önce 529, sonra da 628 kişiyi ölüme mahkum etti.
İdam kararlarının birçok ülkede tepkiyle karşılanmasının nedeni, ölüm cezalarının gerekçeleri: “Askeri darbeyi protesto eylemlerinde 1 polisin öldürülmesi, dört polisi öldürmeye teşebbüs ve bazı kamu mallarının tahrip edilmesi.”

YAKIN GEÇMİŞTE YAPTIĞIMIZ  HATALAR, TARİHİMİZİN UTANÇ SAYFALARIDIR


Bu gerekçelere dayanılarak verilen ölüm cezaları siyasi bir karardır, despotik kültürün günümüze yansıması olan bir kıyımdır. Şer’i hukukun bu gerekçelerle ölüm cezası vermeyeceği inancı yaygındır.
Müslüman Kardeşler Anayasası da, Tunus Anayasası da “Hakimiyet milletindir, devletin dini İslam’dır” der, ama Tunus Anayasası yargı bağımsızlığını esas alırken, Mısır Anayasası Şer’i hukuk’a ve “Sünni Fıkıh’a dayanır. Fakat, Minye Mahkemesi kararlarını çağdaş hukuk kurallarıyla da “Şer’i hukuk”la da bağdaştırmanın mümkün olmadığı inancı giderek ağırlık kazanmaktadır. Bu nedenle dünya kamuoyunda tepkilere neden olmaktadır.  
Bu ölüm cezalarının yerine getirilmesi Mısır’a bir şey kazandırmayacaktır. General Sissi’nin de bu gerçeği görerek yetkilerini kullanacağına, cezaları, en azından müebbete çevireceğine inanmak  istiyoruz.
Yakın geçmişte bu yönde yaptığımız hatalar, tarihimizin ibret alınması gereken utanç sayfalarıdır.