Ahmet Kenan Evren , Türk asker, devlet adamı. Türk Silahlı Kuvvetlerinin 17. Genelkurmay Başkanı, 12 Eylül Darbesi sonrası 1980-1982  yılları aralığında Türkiye'nin  Devlet Başkanı ve Kurucu meclis  ile yapıla yeni anayasaya göre 1982-1989 yılları arasında seçilmiş. 7. Cumhurbaşkanıdır. Ayrıca 1982 yılında  MEHMETÇİK VAKFI  Kenan Evren tarafından kurulmuştur.

Kenan Evren Hayrullah Evren ile Naciye Evren'in dört çocuğundan  dördüncüsü olarak dünyaya geldi. Kayıtlarına göre resmiyette 1 Ocak 1918'de Alaşehir'de doğduğu yazmaktadır. Evren, sonrada yaptığı araştırmalarla elde ettiği bilgilere göre 17 Temmuz 1917 tarihinde Kula'da dünyaya geldiğini kanıtlamıştır.

Babası Hayrullah Evren Düyun-u Umumiye (Genel Borçlar) Teşkilatında aşar kontrol memuru olarak görev yapmıştı. Annesi ise Bulgaristan'dan  Soma'ya yerleşmiş bir ailenin kızıdır. Yunanlılar Osmanlı topraklarını işgale başladığında Evren ve ailesi Alaşehir'deydi. Yunanlar Alaşehir'e yaklaştıklarında Evren'in ailesi Alaşehir'den  Denizli'ye göç etti. Denizli'ye yerleşti. Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasından sonra Evren'in babası Bergama'ya, sonra Muğla'ya tayin edildi.

1998 Maltepe Askerî Lisesi, Kara Harp Okulu, Topçu Okulu ve Kara Harp Akademisini başarı ile bitirdi. Türk Silahlı Kuvvetlerinin çeşitli kademelerinde görev yaptı. Ordu Komutanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığından sonra 7 Mart 1978 ‘de Genelkurmay Başkanı oldu. Genel Kurmay Başkanlığı döneminde 12 Eylül 1980 günü Devlete ve Hükümete el koyarak gerçekleştirdiği askerî darbeyle Devlet Başkanlığı ve Millî Güvenlik Konseyi Başkanlığı görevlerini de üstlendi.

12 Eylül Harekatı olarak tarihe geçen darbe ile Türkiye’de yaşanan kardeş kavgasına son verildi, her gün onlarca insanın öldüğü çatışmaların yaşandığı bombaların patladığı adeta hızla büyük bir iç savaşa sürüklenen Türkiye’de her türlü olumsuzluk bir anda kesildi Okullarda işyerlerinde akla gelebilecek her yerde çatışmalar can kayıpları sürerken yapılan kanlı 12 eylül harekatı ile yüzlerce kişi idam edildi Kenan evren’in  idamları kastederek ‘’Bir sağdan bir soldan ‘’ cümlesi tarihe geçen bir cümle olmuştur.

1982'de kendisi ve diğer Millî Güvenlik Konseyi üyesi komutanlarla   Mehmetçik Vakfını kurdu. Evren, 2011 yılında vakfın kendisiyle yaptığı söyleşide şunları söyledi:

"Beni davet ettiğiniz hâlde toplantılarınıza katılamadım tabii. Ama her zaman kalbimde yaşattım. En büyük yaptığım işlerden, hayırlı da yaptığım işlerden birisi de budur. İyi ki yapmışız. Mehmetçik Vakfını çok başarılı buluyorum. En başarılı vakıfların başında gelir. Benim izlenimim bu. Kurban bağışlarımı da hep Mehmetçik Vakfına yaptım. Vatandaşın askere karşı, Mehmetçik’e karşı olan sevgisini hepimiz biliyoruz. İçinde yaşadık bunun. Türk milleti askerini sever, hele Mehmetçik’i çok fazla sever."


7 Kasım 1982'de halkoyuna sunulan Yeni Türkiye Cumhuriyeti Anayasası  %91,37 oy oranı ile kabul edildi ve  yeni anayasa ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti'nin yedinci cumhurbaşkanı olarak göreve başladı. Okuma yazma oranının yükseltilmesi, kız çocuklarının mutlaka okutulması, nüfus artış hızının azaltılması, okul yapımının çoğaltılması için başlattığı "Kendi okulunu kendin yap." Kampanyasının mimarı oldu bu kampanya için çalıştı. Türkiye’de Cumhuriyetten sonra En büyük Okuma yazma seferberlikleri onun döneminde yapıldı 9 Kasım 1989'da görev süresini tamamlayarak Ankara’dan ayrılıp, Marmaris'e yerleşti.

Cumhurbaşkanlığı görevinden ayrıldıktan sonra  sonra anılarını ve diğer kitaplarını yazarak yayınladı, özel yeteneği olan resimler yaparak, kişisel resim sergileri açtı, ziyaretçileri kabul edip ziyaretlerde  bulundu, balolara katılarak yaşamını sürdürdü  Talimatı ile kurulan  "Kenan Evren Eğitim, Kültür ve Doğayı Koruma Vakfı" ile ilgilenerek günlerini geçirdi. 1990'da Atatürk Uluslararası Barış Ödülü'ne layık görüldü. kendi yazdığı ve 6 ciltten oluşan Kenan Evren'in Anıları adlı otobiyografisini 1991 de yayımladı. Kenan Evren eserlerinden elde edilen tüm gelirini Mehmetçik Vakfına bağışlamıştır.

18 Haziran 2014 tarihinde Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından; 12 Eylül 1980'de başbakan Süleyman Demirel'e muhtıra vermek, Anayasayı ve TBMM ortadan kaldırma ve görev yapamaz hale getirmeye teşebbüs suçlarından müebbet hapis cezası verilmesine ve orgenerallik rütbesinin erliğe düşürülmesine karar verildi. Ankara 10. Ceza Mahkemesi'nin mahkumiyet hükmü temyiz edilmiş ancak 24 Kasım 2014 itibarıyla Yargıtay sürecine henüz başlanmamıştı. Evren'in bu süreçte hayatını kaybetmesi sonucu  Yargıtay da devam eden kamu davası düşmüş oldu, böylece kararlar kesinleşmedi.

Kenan Evren, Muğla'da ilkokula başladı. Birinci sınıfı burada okudu. İlkokulun diğer sınıflarını Alaşehir'de, ortaokulu Manisa'da okudu. Bu dönemde yaşanan Menemen Olayı kendisini çok etkiledi, ilk portre resmini Menemen Şehidimiz halk kahramanımız Kubilay'ın resmi olarak yaptı.

Evren, liseyi Maltepe Askerî Lisesinde okudu. 1938'de Kara Harp Okulunu bitirip topçu asteğmen oldu. Topçu Okulunda iken Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümü kendisini derinden etkiledi. Anıları'nın ilk cildinde Atatürk'ün ölümünden şöyle bahsetti:

"10 Kasım tarihi gelip çatmıştı. Birinci dersten çıkmış, ikinci derse girecektik. Okuldaki bayrağın yarıya indirilmiş olduğunu gördük. Ölüm haberi hemen yayılmıştı. Kimse konuşamıyordu. Etrafı bir sessizlik kaplamıştı. Ders zili çaldı. Dershanelere girdik. Hiç unutmam, dersimiz hayvan bakımı idi, veteriner olan hocamız hiçbir şey olmamış gibi ders anlatıyordu. Aralarında benim de bulunduğum birkaç arkadaş hıçkırarak ağlamaya başlayınca hıçkırıklar bütün dershaneyi kapladı, öğretmen de dayanamayıp dersten çıkıp gitti. Şu satırları yazarken yine o anı yaşıyor ve gözlerim yaşarıyor. Bütün okulda dersler paydos edilmişti. Gazinodaki radyonun başında toplandık. Haberleri anında alabilmek için hiçbirimiz radyodan ayrılamıyorduk. Günlerce o radyo başında hep beraber ağladık, ağladık. İkinci gün İsmet İNÖNÜ'nün cumhurbaşkanlığına seçilme haberini alınca yüreğimize biraz olsun su serpildi. İstanbul'da o büyük kurtarıcının katafalkı önünden geçmeyen insan kalmadı. Bu geçiş bir hafta devam etti. Cenazenin kaldırıldığı gün top arabasının hemen önünde okulumuz çelengini taşıyanlar arasında olduğum için top arabası geçerken yedisinden yetmişine bütün İstanbulluların çığlıklarını yakinen görebiliyordum. O manzarayı görmeyenlerin bunu tahayyül etmeleri bile mümkün değil. Ana caddeye açılan yollar, bütün binalar insan seli; yola taşmayı önlemek için itfaiye arabaları halkın üzerine su sıkıyor, halk yine de dağılmıyor. Hatta bir kısım kadın-erkek vatandaşlar göğüslerini açarak, 'Sık suyu. Öldürsen de gitmem.' diye haykırıyordu. Karaköy'den geçerken bir binanın üçüncü katındaki pencereden bir kadın kendisini top arabasının üzerine atacak iken yanındakiler geriye çekerek kurtardılar. Bu ne sevgi idi ya Rabbi! Bu ne bağlılıktı! Hangi devlet adamına böyle bir sevgi nasip olmuştur? Atatürk'e küfür eden, heykellerine saldıran o sapıklar, o yobazlar bu sahneleri görmediler."

1939'da teğmen oldu. 1940'ta Topçu Okulunu bitirdi çeşitli askeri birliklerde görev yaptı. 1942'de üsteğmenliğe yükseldi. 1946 yılına kadar topçu birliklerinde Batarya Takım Komutanı ve Batarya Komutanı olarak görev yaptı. Kara Harp Akademisini 1949 yılında kurmay yüzbaşı olarak başarı ile  bitirdi.

Sonra Genelkurmay Eğitim Şubesi kısım amirliği, 1. Ordu Harekât Dairesi başkan yardımcılığı görevlerini ifa etti. 1958-1959 yılları arasında , Güney Kore'de konuşlanmış olan Türk Tugayında harekât ve eğitim komutanı  ve kurmay başkanı olarak görev aldı.

1959-1961 arasında ( ORDONAT ) Ordu Donatım Okulu kurmay başkanlığı ve 2. Ordu harekât eğitim başkanlığı görevlerini üstlendi. Sırasıyla  227. Piyade Alayı komutanlığı, 9. Kolordu kurmay başkanlığı, Kara Kuvvetleri Okullar Dairesi başkanlığı yaptı. 1964'te tuğgeneral, 1967'de tümgeneral oldu. 58. Er Eğitim Tümeni komutanlığı ve 2. Ordu kurmay başkanlığı görevlerine atandı.


1970'te korgeneralliğe yükseldi. 1970-1972 arası Trabzon'da 11. Kolordu komutanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Denetleme Kurulu başkanlığı görevlerinde bulundu. 1974'te orgeneral olarak Genelkurmay İkinci Başkanlığına getirildi. 1976 ile 1977 yıllarında Ege Ordusu komutanlığı görevinde bulundu.

5 Eylül 1977 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanı oldu. 1977-1978 yıllarında Kara Kuvvetleri Komutanlığı yapan Evren, 6 Mart 1978'de Genelkurmay Başkanlığına atandı.

Evren, Genelkurmay Başkanı olduktan sonra 17 Mart 1978 tarihli emriyle 1 numaralı direktifini orduya yayımladı. Kamuoyunda ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde olumlu karşılanan bu direktif maddeleri şöyleydi:

1. Savurganlıktan vazgeçilecektir. Her kademedeki komutan her hususta tasarrufa azami riayet edecektir.

2. Gittiğim garnizonlarda komutanlar ancak bir yemek verecek. Bu yemek de çok basit, mümkünse tabildot yemeği şeklinde olacak. Diğer yemek paraları ve orduevindeki yatak ücretleri mutlaka alınacak. Zira geçici görev yolluğu bunun için veriliyor.

3. Garnizonlara gittiğimde komutanlar beni şehir dışında il hududunda değil, garnizonda merasim bölüğü ile karşılayacak.

4. Emniyet mülahazası ile yollara asker dizilmeyecek. Zira bu erler saatlerce, bazen yağmur altında soğukta arazide kalmakta, hiç de yararı olmamaktadır. Kaldı ki zaten komutan arabasının arkasından bir koruma aracı takip ettiği gibi önde de eskort aracı bulunmaktadır.

5. Bayramlarda tebrik kartları ancak iki üst makama kadar gönderilecek, aynı garnizon içinde ve karargâh dâhilinde subay ve komutanlar arasında tebrik kartı teati edilmeyecektir.

6. Yurt dışı ve yurt içine kurs, gezi ve geçici görevle gönderilen personel miktarında azami ölçüde tasarrufa uyulacaktır.

Evren, 27 Aralık 1979'da kuvvet komutanlarıyla birlikte imzalayarak Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e gönderdiği Muhtıra da siyasi partilerin ve diğer anayasal kuruluşların ülkenin sorunlarının çözülmesinde uzlaşmaya varmalarını istedi.

"Türk Silahlı Kuvvetleri, ... ülkemizin bugünkü hayati sorunları karşısında siyasi partilerimizin bir an önce millî menfaatlerimizi ön plana alarak anayasamızın ilkeleri doğrultusunda ve Atatürkçü bir görüşle bir araya gelerek anarşi, terör ve bölücülük gibi devleti çökertmeye yönelik her türlü hareketlere karşı bütün önlemleri müştereken almalarını ve diğer anayasal kuruluşların da bu yönde yardımcı olmalarını ısrarla istemektedir."

 

Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, askerlerin muhtırasını 2 Ocak 1980 tarihinde TBMM ye hükûmete ve siyasi partilere gönderdi. Evren, 30 Ağustos 1980'de Zafer Bayramı dolayısıyla radyo ve televizyonda yayımlanan konuşmasında, halkın ve Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının bayramını kutladıktan sonra ülkenin ve devletin içinde bulunduğu durumdan bahsederek şöyle dedi:

"Yurtta doğmasını düşledikleri kargaşa ile demokratik düzenin ve ülke bütünlüğünün yok edilmesini amaçlayan anarşinin idrakten yoksun vatan haini yaratıcıları, elbette layık oldukları cezayı bulacak, tarihimizde bir zamanlar türemeye yeltenen benzerleri gibi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kahredici yumruğu altında ezilerek akıttıkları kardeş kanlarının günahları içinde boğulup gidecekler ve Yüce Türk Ulusu, bağrından doğan Türk Silahlı Kuvvetlerinin yarattığı güven ortamı içinde sonsuza kadar birçok bayramları refah ve mutlulukla kutlayacaktır."

Kenan evren böylece Hem bu bayram mesajı ile ve hem de Muhtırası ile kısa sürede yapılacak olan askeri hareketin sinyalini vermiş oluyordu.

Kenan Evren'in 12 Eylül 1980 günü saat 03.00'te  adı "Bayrak Harekâtı" olan müdahale Türk Silahlı Kuvvetlerinin emir-komuta zinciri içinde başladı. Yasama ve yürütme yetkilerini kullanmak üzere Evren'in liderliğinde Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun'dan oluşan Millî Güvenlik Konseyinin ilk bildirisi olan 1 numaralı bildiri, tüm hedeflerin sorunsuz olarak birer birer ele geçirilmesi sonucu saat 04.00'te TRT radyolarından yayımlandı:
 

"Yüce Türk Milleti,

Büyük Atatürk'ün bize emanet ettiği, ülkesi ve milletiyle bir bütün olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti son yıllarda izlediğimiz gibi dış ve iç düşmanların tahriki ile varlığına, rejimine ve bağımsızlığına yönelik fikrî ve fiziki haince saldırılar içindedir. Devlet, başlıca organları ile işlemez duruma getirilmiş, anayasal kuruluşlar tezat veya suskunluğa bürünmüş, siyasi partiler kısır çekişmeler ve uzlaşmaz tutumları ile devleti kurtaracak birlik ve beraberliği sağlayamamışlar ve lüzumlu tedbirleri almamışlardır. Böylece yıkıcı ve bölücü mihraklar faaliyetlerini alabildiğine artırmışlar ve vatandaşların can ve mal güvenliği tehlikeye düşmüştür. Atatürkçülük yerine irticai ve diğer sapık ideolojik fikirler üretilerek sistemli bir şekilde ve haince ilkokullardan üniversitelere kadar eğitim kuruluşları, idare sistemi, yargı organları, iç güvenlik teşkilatı, işçi kuruluşları, siyasi partiler ve nihayet yurdumuzun en masum köşelerindeki yurttaşlarımız dahi saldırı ve baskı altında tutularak bölünme ve iç harbin eşiğine getirilmişlerdir. Kısaca devlet güçsüz bırakılmış ve acze düşürülmüştür.

Aziz Türk Milleti,

İşte bu ortam içerisinde Türk Silahlı Kuvvetleri, İç Hizmet Kanunu'nun verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni kollama ve koruma görevini yüce Türk milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke yönetimine bütünü ile el koymuştur. Girişilen harekâtın amacı; ülke bütünlüğünü korumak, millî birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve demokratik düzenin işlemesine mâni olan sebepleri ortadan kaldırmaktır. Parlamento ve hükûmet feshedilmiştir. Parlamento üyelerinin dokunulmazlığı kaldırılmıştır. Bütün yurtta sıkıyönetim ilan edilmiştir. Yurt dışına çıkışlar yasaklanmıştır. Vatandaşların can ve mal güvenliğini süratle sağlamak bakımından saat 05.00'ten itibaren ikinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı konulmuştur. Bu kollama ve koruma harekâtı hakkında teferruatlı açıklama bugün saat 13.00'teki Türkiye Radyoları ve Televizyonun haber bülteninde tarafımdan yapılacaktır. Vatandaşların sükûnet içinde radyo ve televizyonları başında yayımlanacak bildirileri izlemelerini ve bunlara tam uymalarını ve bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetlerine güvenmelerini beklerim."

Kenan Evren, genelkurmay ve Millî Güvenlik Konseyi başkanlığının yanı sıra devlet başkanlığını da üstlendi.Tüm Ülkede sıkıyönetim ilan ederek TBMM ve hükûmeti feshetti, 20 Eylül'de eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Emekli Oramiral Bülent Ulusu'ya hükûmeti kurma görevi verdi. Devlet Başkanı olarak yurt gezilerine çıkarak 12 Eylül Darbesi'nin gerekçelerini ve amaçlarını halka anlattı. Gittiği yerlerde halktan büyük destek gördü. 23 Ekim'de açılan Üyeleri MGK tarafından seçilen Danışma Meclisi, yeni anayasayı hazırlamaya başladı. Danışma Meclisince hazırlanan ve MGK'ce denetlenen anayasanın kabul edilmesi için yoğun propaganda kampanyası yürüttü. Birçok ilde mitingler yaptı 1982 Anayasası, 7 Kasım 1982 tarihinde yapılan referandumda %91,37'lik "evet" oyuyla Türk Halkı tarafından kabul edildi. Kenan Evren, yeni anayasaya göre 1. geçici maddesi uyarınca yedi yıllık bir süre için Türkiye'nin 7. Cumhurbaşkanı sıfatını kazanmış oldu

Evren 21 Kasım 1982'de Ordu’da, Anayasa oylaması sonuçlarını şöyle değerlendirdi:

"Bu reyler Orgeneral Kenan Evren'e verilmedi. Bu reyler bizlere, Konsey üyelerine verilmedi. Bu reyler şunun için verildi: Millet huzur ve güven istiyor, huzur ve güven için verildi! Bu oylar devlet otoritesinin sağlanması için verildi! Bu oylar Atatürkçülük için verildi! Ve yine bu oylar birbirleriyle kavga eden, her gün birbirlerinin kirli çamaşırlarını ortaya döken ve değil selamlaşmak, el sıkmayı bile yapamayan kişilerden memnun kalınmadığını belirtmek için verildi. Bu millet artık kavga değil, kardeşlik ve huzur bekliyor."

12 Eylül Darbesi'nin başlıca gerekçesi olarak "anarşi ve terör" dü. 12 Eylül 1980'den önce 5000'den fazla insan ölmüş, ülke adeta bir iç savaşın eşiğine sürüklenmişti. Kenan Evren liderliğindeki 12 Eylül Yönetimi, ilk hedef olarak "anarşi ve terörün yok edilip can ve mal güvenliğinin sağlanacağını" açıkladı. Evren, bu hedefe ulaşmak için sıkıyönetim komutanlarına "bütün yetkilerini kullanmaları ve olayların üzerine cesaretle gitmeleri" emrini verdi. Bu husus, Millî Güvenlik Konseyinin 2 numaralı bildirisiyle ülkeye duyuruldu.

"Sıkıyönetim Komutanlıkları; ülkede devlet otoritesinin tesisi, asayiş, emniyet, huzur, can ve mal güvenliğinin sağlanması için lüzum görecekleri her türlü tertip ve tedbiri almaya yetkili kılınmışlardır. Bütün vatandaşlar; devlet otoritesinin tesisi, asayiş, emniyet, huzur, can ve mal güvenliğinin kısa sürede sağlanması için Sıkıyönetim Komutanlıklarının aldığı ve alacağı kararlara, tedbirlere ve yayımlanacak bildirilere titizlikle uyacaklardır."

"Silahlı saldırı ve çatışma olaylarının sayısı 12 Eylül'den önceki 80 günlük dönemde 1609 iken, darbeden sonraki 80 günlük dönemde 305'e inmiş,Patlayıcı madde atma olaylarının sayısı darbe önceki 80 günlük dönemde 704 iken, 12 Eylül sonrası 80 günde 288'e inmiş,Anarşik olaylardaki ölen sayısı 12 Eylül'den önceki 80 günlük dönemde sadece sıkıyönetim ilan edilen 20 ilde 680 iken; 12 Eylül'den sonraki 80 günde, 67 ilimizde, 137'ye inmiştir."

12 Eylül’ün 6 aylık süre içinde işlenen suçları ve son ayla mukayesesi şöyle açıklandı:

"12 Eylül ile 12 Ekim 1980 arasında 1146 suç tespit edildiği hâlde son ay içerisinde %75 azalma kaydedilerek bu rakam 292'ye düşmüştür.Ölü sayısı 69'dan %87 azalma göstererek 9'a düşmüştür.Yaralı sayısı 151'den 28'e düşerek %80 azalmıştır.Silahlı saldırılarda %80 azalma olmuş, 138'den 32'ye düşmüştür.

Son bir aylık dönemde yapılan arama ve operasyonlar sonucunda 1596 sol eylemci, 318 sağ eylemci, 444 bölücü ve 3979 henüz yönü belirlenemeyen olmak üzere toplam 5937 sanık yakalanmış ve haklarında yasal işlemlere başlanmıştır. Yine bu süre içerisinde 1377 tüfek, 70 av tüfeği, 767 patlayıcı madde ele geçirilmiştir."

Kenan Evren, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün doğumunun 100. yılı olması nedeniyle kanun çıkartarak 1981 yılını "Atatürk Yılı" ilan etti. 5 Ocak 1981 de Türkiye Büyük Millet Meclisinde tören başladı. Törende eski cumhurbaşkanları Celâl Bayar, Cevdet Sunay ve Fahri Korutürk de yer aldılar.

Evren her gittiği ilde yaptığı konuşmalarda Atatürk’ü anlatıyordu 17 Ocak 1981'de Gaziantep'te yaptığı konuşmada şöyle diyordu:

"Biliyorsunuz: Yalancı devrimciler, 'Tek yol devrim!' diye ortaya atıldılar; duvarlara, şuraya buraya yazdılar. Evet, devrim vardır ama bu tek yol Atatürk devrimidir! Onun yoludur. Atatürk'ün koyduğu ilkeler komünizme de faşizme de kapalıdır."

Evren, bu dönemde yapılanlar için 1998 yılında yayımlanan 12 Eylül belgeselinde şöyle dedi:

"Biz Atatürk'ün döneminde yetiştik. Atatürk'ün neler yaptığını yakinen biliyoruz. Onun içindir ki Atatürkçülüğün üzerinde ne kadar dursak az olduğuna inanıyoruz. Belki şu olmuştur, bir şeyi çok söylerseniz gına getirir. Ama ben ona dikkat etmeye çalıştım."

Kenan Evren,12 Eylül'den sonra yine kanun çıkararak "Devlet Mezarlığı" yapımını başlattı."Anıtkabir'in Mustafa Kemal Atatürk için yapıldığını, orada sadece Atatürk'ün mezarının bulunması gerektiğini, Anıtkabir'in mezarlık hâline gelmemesi gerektiğini" düşünüyordu.

Cumhurbaşkanlığı döneminde, 30 Ağustos 1988, Devlet Mezarlığı'nı törenle açtı.

İsmet İnönü'nün mezarı Anıtkabir'de bırakılırken diğer mezarlar Anıtkabir'den kaldırılıp başka yerlere nakledildi. Eski cumhurbaşkanları ve Kurtuluş Savaşı kumandanlarının naaşları da Devlet Mezarlığı'na nakledildi Devlet Büyükleri için Anıt Mezarlar yapımı da böylece başlamış oldu.

Evren, sivil idareye geçildikten sonra 3 Ekim 1984'te Muş'a yaptığı gezide, önceki gece yaşanan bir olayı örnek göstererek şöyle dedi:

"Dün gece Şemdinli civarında yine böyle bir olay oldu. Aranan anarşistlerden bazıları, gece vakti vazifeden dönen bir askerî araca ateş ediyorlar ve bir subayımızla bir erimizi şehit ediyorlar. Şimdi ben bunu yakaladıktan sonra mahkemeye vereceğim ve ondan sonra da idam etmeyeceğim! Ömür boyu ona bakacağım! Bu vatan için kanını akıtan bu Mehmetçiklere silah çeken o haini ben senelerce besleyeceğim! Buna siz razı olur musunuz?"

Evren, Anıları'nı yayınladığı kitabının lk cildinde idam konusuna bakış açısı şöyleydi;

"... suçsuz ve masum insanları bile tavuk keser gibi öldüren ve ülkeyi kan gölüne döndüren insanların da Avrupa Konseyi ülkelerine hoş görüneceğim diye idam edilmemelerini vicdanım kabul etmiyor. Bu hainler 5000 civarında insanın canına kıydılar. Bunların içerisinde kahvede oturup birbirleriyle güzel güzel muhabbet edenler, otobüsle evine gidenler; sokakta dolaşan, parkta oturan vatandaşlarla toplumun güvenliğini sağlamaya çalışan polis, jandarma, asker, subay, astsubaylar da var."

Kenan Evren, 27 Mayıs 1983 de Türkiye'de kürtaj yasağını kaldırdı, kürtaj yasal hâle geldi.

1983 genel seçimlerinde iktidara gelen Turgut Özal'ı ve Özal'ın kurduğu hükûmeti "irticaya karşı gidişatın iyi olmadığını" söyleyerek  İrtica ile mücadele edilmesi gerektiğini çeşitli defalar belirtti. 25 Temmuz 1986 günü Bakanlar Kurulu toplantısında şöyle konuştu:

"Fethullah Hoca isimli bir adam türedi. Bana, Atatürk'e ve tüm ilericilere küfrediyor. Yakalandı, mahkemeye verildi. Fakat mahkeme kendisini serbest bıraktı. Ayrıca ortalıkta Mahmut Hoca diye bir şahıs daha görülmeye başladı. Mahkeme onu da serbest bıraktı. Bu gelişmeler, bu gibi mürtecileri cesaretlendiriyor."

Anılarını yayınladığı kitabında ise irtica ile mücadele konusunda şöyle diyordu;

"Ben irticanın yurt sathında tehlikeli boyutlara ulaşmaya başladığını; bir taraftan Süleymancıların, diğer taraftan Nurcuların yurtlar açarak buralarda çocukların taze beyinlerini yıkadıklarını ve yurtlara zeki çocukları alarak gerekli eğitimden geçirdikten sonra bunları Askerî Liselere soktuklarını, Bursa Askerî Lisesi ile Kuleli Askerî Lisesinde bu şekilde yetiştirilmiş öğrencilerin meydana çıkarıldığını, bu duruma mâni olunması gerektiğini, böyle yurtların idaresinin devlete ait olmasını gerektiğini, eğer mevcut kanunlar buna imkân vermiyorsa icap ederse yeni kanun çıkarmak suretiyle bu şekil yurtların idaresinin Millî Eğitim Bakanlığına bağlanmasını istedim.

7.Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in yayınlanmış eserleri şunlardır;

1. Kenan Evren'in Anıları (6 Cilt) (1990-1991)

2. Zorlu Yıllarım (2 Cilt) (1994)

3. Unutulan Gerçekler (1995)

4. 12 Eylül'den Önce ve Sonra: Ne Demişlerdi? Ne Dediler? Ne Diyorlar? (1997)

5. Seçme Konuşmalar: 12 Eylül 1980-6 Kasım 1989 (2000)

9 Mayıs 2015 tarihinde beyin ölümünün gerçekleşmesiyle Gülhane Askerî Tıp Akademisinde (GATA) 98 yaşında hayatını kaybetti. Ölümünden bir hafta önce kalça kırığından dolayı hastaneye kaldırılarak ameliyata alınmıştı. 12 Mayıs 2015 tarihinde Genelkurmay Başkanlığında askerî tören düzenlendi, törene sivil olarak sadece ailesi katıldı. Cenazesi Ahmet Hamdi Akseki Camisi'nde kılınan öğle namazını müteakip Devlet Mezarlığı’nda toprağa verildi.

   

Ülke Çapında birçok okula, yola, caddeye, parka, kışlaya, bulvara adı verildi hatıra posta pulları basıldı heykelleri, anıtları, büstleri dikildi TBMM'deki tüm partiler 25 Kasım 2019 tarihinde Evren’in adının okul, cadde, sokak, mahalle, köy ve kışlalardan silinmesi konusunda anlaştılar Kenan Evren adı Türk Büyükleri listesinde ebediyete kadar yaşayacak şekilde tarih sayfalarımızda yerini almıştır.