1980'Lİ YILLAR:

Ama ne yazık ki, yarası çok ağır olan ve çok kan kaybeden bu örgüt elemanı, hayatını kaybetmişti. İşte bu gerçeği görmezden gelen aynı örgüte mensup olanlar; kim olduğuna, ne yaptığına bakmadan, sadece hayat kurtarmak için o örgüt militanının hayatını kurtarmak için ameliyatı yapan doktoru, operasyonda ihmali var diyerek acımasızca oturduğu evde katletmişlerdi, hem de küçücük kızının gözleri önünde… Ruhu şad olsun. O ettiği Hipokrat yemininin gereğini yerine getiren bir doktor ve dönemin görev şehidi olarak, hem gönlümüzde, hem de tarihin yaşayan o sayfalarında kahramanca yerini aldı…)

1982-1985 yılları arasında İstanbul'un önemli bir ilçesinin sokaklarında görev yaptığım o dönemde; Askerin emrinde, sonrasında ise harekât kontrolünde olan polisimizin; bölgesinde yaşanan bir terör olayına, anında müdahale edebilmesi neredeyse imkânsızdı!  Çünkü o süreçte; bölgesinde cereyan eden bir terör olayına günümüzdeki gibi anında müdahale edebilecek ne motorize bir güçleri, ne çevik güçler, ne de özel timler vardı! (bugünkü çevik kuvvetler daha sonra kurulmuş ve teçhiz edilmiştir)

Her ilçe emniyet amirliği bölgesinin asayişi; görevli yaya devriyeler, ya da o bölgede motorlu devriye görevini yerine getiren yetersiz bir polis aracıyla kontrol edilmeye çalışılıyordu.

İşte bu ortamda gelişen olayların birisinin faillerinin bulunduğu yere yapılacak bir operasyonu icra edebilmek için görev aldığım o gün; bölgedeki polis karakoluna giderek, karakol amirine operasyona katılacak polis ekiplerinin kimlerden oluşacağını, benimle birlikte hangi polislerin geleceğini sorduğumda; aldığım yanıt, o günün çarpıcı gerçeklerine çok uygundu!

Zira karakol amiri başkomser; operasyon yapılacak bölgenin, sol görüşü temsil eden bölgede olduğunu, bu nedenle operasyona milliyetçi görüşün hâkim olduğu Pol-Bir'li polislerce gidilmesinin uygun olacağını ifade edince çok şaşırmıştım.  Üstüne, üstlük bir de böylesi operasyonlara; Pol – Der ve Pol – Bir'li polislerin oluşturduğu timlerle katılmanın, hem riskli olduğunu söylüyor, hem de böylesi bir görevde bu iki ayrı görüşü temsil eden polisler bu timlerde aynı anda görev almak istemiyorlardı!

 Bir diğer önemli husus da; karakolun bu görevi icra edeceği yeterli aracı da yoktu, araç takviyesine ihtiyaç vardı. O gün, bu görevimi yerine getirdim; hem de o karakoldan, hiçbir ayrım yapmadan kendi seçtiğim polis arkadaşlarla. Bu polis arkadaşlarımın içinde Pol-Der'lisi de vardı, Pol-Bir'lisi de! Ama o gün, ben onlara görevlerini hatırlatarak;  vatanın birlik ve beraberliğini tehdit eden bu tür eylemleri yapanları yakalamanın, özellikle güvenlik kuvvetlerimizin asli görevi olduğunu söylemiş ve bu görevi yerine getirirken; hiçbir ideolojik görüşün etkisinde kalınmaması gerektiğine dikkat çeken oldukça hamasi bir konuşma yapmıştım.

O dönemin toplumsal olaylarında her gün pek çok genç evladımızı kaybediyorduk, hem de birbirlerine sıktıkları kurşunlarla…

Böylesi bir kara tablo, ülkemiz için gerçektende çok acıydı. Ayrıca ülkemizde böylesine bir ortamın yaşanmasını kabul etmek mümkün de değildi. Yıllardır iç, içe kardeşçe yaşayan; bağımsızlık mücadelesini verdiğimiz kurtuluş savaşı yıllarında, hiçbir inanç, köken ve ideolojik saplantısı olmadan, aynı amaç uğruna cephede kucak, kucağa şehit olan ülkemin evlatları, böylesine acımasız bir şekilde birbirlerine kıyamazlardı/kıymamalıydılar…

Görev yaptığım o yıllarda, bir dönem fabrikaların ağırlıklı olduğu İstanbul'un büyük bir sanayi bölgesinde de görev yapmış, işçi hareketinin, kendi ekmek tekneleri olan bu üretim merkezlerine nasıl yansıdığını da yakinen görmüş, burada yaşanan toplumsal olayları yatıştırmak adına çok gayret sarf etmiştim.

Toplumsal olayların temelinde, bu olayları organize eden kişiler vardır! 12 Eylül öncesinin öncesinde pek çok toplumsal olayda bu görevi alenen yerine getirenler oluyordu! Günümüzde ise; böylesi bir hareket ortaya konulduğunda; halkın içine sızan kışkırtıcı denen kişilerin,(günümüzde provokatör deniyor…) bu olayları nasıl organize ettiklerini bizzat tespit etmiş, bu kişileri, adaletin pençesine tespit etmiştim. Bu tür olaylarda, toplum psikolojisi çok önemli rol oynamakta ve bu kışkırtıcılar; bu psikolojiyi çok iyi yönlendiriyorlardı.