Şu hayatta bir insanın sahip olmak isteyebileceği en kıymetli şey; ilim ve irfan sahibi olmasıdır. Bu anlamda hayatımıza giren her bir birey aslında bizlere, sahip olmamız gereken en kıymetli şeyin bilgi olması gerektiğini aktarıyor. Ne kadar sürede bu gerçekle yüzleşir, ne kadar sürede hayatımıza alırız bilmiyorum. Ama bildiğim en keskin bilgi; doğru yolu keşfettiğimiz noktada, bilginin önemini fark ettiğimiz noktada, hayatımızın iyileşecek olduğudur.

Olumsuz süreçlerden geçiyoruz, zaman zaman asla-larımız ve yanlış-larımız oluyor. İnsanız olmaması zaten tehdit uyandırıyor. Ancak burada önemli olan, farkına vardığımız durum ve olayların düzeltmesini yapabilme kabiliyetimizdir. Bize iyi gelen şeyleri doğru sürede ve doğru noktada fark etmemiz gerektiğidir. Hayat çok kısa ne kadar erken uyanırsak, ne kadar erken fark edersek bizlerin o denli lehine olacaktır. Geç kaldığımız her bir zaman dilimi için bize muhakkak ki bunun diyeti öğretilecektir. Bilgi ile harmanlanarak bir sonraki adımı atmamız gerekir. Peki biz fark etmek istiyor muyuz ya da bizler iyi gelme adına çaba sarf ediyor muyuz? Pek sanmıyorum. Burada önemli olan şey her daim ilme olan ihtiyacımızdır. Eğer bunun farkındaysak hiçbir problem yaşamayacağız. Ne zaman ki bunun farkında olmaktan uzaklaşırsak; işte o zaman kaybetmekle karşı karşıya kalacağız.

Büyüklerimizin dilinde bir cümle vardı. “Doğru olan Allah’ın kesesinden yer, yanlış olan kendi kesesinden bile yiyemez.” diye bu aslında çok enteresan bir şey neye inandığınızın hiçbir önemi yok bu noktada eğer siz doğru iseniz tüm kainat size hizmet etmek adına her şeyi yapıyor. Belki kısa vadede kaybediyorsunuz. Ama uzun vadede inanın her daim kazanan siz oluyorsunuz. İşte bunu fark ediyor olmak. Bunun aydınlanmasını yaşıyor olmak müthiş bir konfor. Peki biz, konfor alanımızı genişletmeyi gerçekten istiyor muyuz? Bizler konfor alanımıza ihanet etmek yerine; daha fazla mutlu olmak adına çaba sarf ediyor muyuz? İşte bu çerçeveden bakmak gerekiyor. Bu da bilgi ve becerimizi ne kadar doğru kullandığımızla orantılıdır.

Bazen durup düşünmek lazım! Bazen kabul etmek lazım. Evet. Olumsuz bir şey yaşayabiliriz. Her an hayatımızın tüm dengeleri alt-üst olabilir. Ama o dengeleri tekrar kurmak bizim elimizde değil midir? İyileşmek ve  iyileştirmek adına yapılacak bütün hamleler bizim elimizde değil mi? -Ben ne olsun istiyorum, ben ne sunuyorum, ben bana yapılmasını istemediğim şeyleri yapıyor muyum?- Sorular bunlar ise, benim de görmek istediğim gibi  davranmam gerekir. Her hamle bir sonrakine ortam hazırlıyor. Eğer bizler bilgimizi bir elbise gibi giyebiliyorsak. Yani eğitim düzeyimize göre davranabiliyosak şartlar ne olursa olsun, bir yolunu bulabiliriz.

          Son dönemde ne yazık ki empati duygumuzu bir hayli yitirdik. Birbirimizin mutluluğuna neden olmak varken; mutsuzlukla beslenmek ne kadar doğru! Bu anlamda bakacak olursak evlerimizi genişletmek yerine kelime dağcığımızı genişletmenin, kendimizi süslemekten önce zeka yeteneğimizi süslemenin ve en önemlisi cüzdanımızdan önce vicdanımızın önemini fark edeceğiz. Unutmayalım zaman sadece iyileşmemizi istiyor.