İnsanoğlu içinde bastırmaya çalıştığı ya da zaman zaman açığa vurmuş olduğu, duygu ve düşüncelerini psikolojisi oranıyla dış dünyaya nakşeder. Yeri gelir adı aksiyete (İnsanların günlük hayatta yaşadıkları olaylara karşı sürekli endişe duyma hali.) olur. Yeri gelir bipolar (Manik-Depresif bozukluk kişinin ruh hali, enerjisi, konsantrasyonu ve günlük yapılan aktivitelerini yerine getirme becerisini etkileyen bir psikolojik-psikiyatrik rahatsızlık.) Olur.

 

Enteresan süreç nasıl ilerlemiş olursa olsun her birinin temelinde bilinçaltı düzeyindeki süreci yatıyor. Kendi bilinçaltında iyileştirme yapamayan insanlar, başkalarının bilinçaltında da izler bırakıyor. Ne yazık ki eğitimin her türlüsüne karşı olduğumuz gibi bu anlamda da gerekli olan her şeye karşı bir toplum olmayı sürdürüyoruz.

 

Toplum yapımız gereği merhametli, güzel yürekli insanlara sahibiz. Ancak merhamet son dönemlerde insanları bir hayli yordu. Ruhlarını, zihinlerini ve yüreklerini...

 

Yorulmuşluğundan yorulan her birey bilinçaltında   kalıcı hasarlar kodladı. Bunu yaparken empati duygusundan uzaklaştı. Peki, bunun verdiği zarar neydi?

 

Bir açıklaması var aslında. Herkes kendini yüzde yüz haklı görmeye başladı. Oysa hayatta hiç kimse yüzde yüz haklı değildir. Baktığımız çerçeveler farklı olduğu için haklılık oranımız da bu ihtimal dahilinde, değişim gösterir. Tabii bu kişiye ve duruma göre farklı algılanabilir. Ancak bilinmesi gereken en temel faktör, her bir durumu saygıyla ve doğru bir  kalıpla incelememiz gerektiğidir.

 

Biz insanlar zaman zaman önceliğimizi kendimize vermemiz ile egomuzu dengeleyemiyoruz. Bu durumda yine bizleri zor durumlara hazırlıyor. Ama Nebi Yıldız’ın “ Zor Zamanlar Güzel Kapılar Açar” dediği gibi her zorluk beraberinde güzellikleri  getirmez miydi?

 

Zor kavramına bakışımız; mücadele ruhumuz ile  harmanlanmalı, hedeflerimizi bizim için vazgeçilmez kılmalı. Ne yaşamış olursak olalım, öz benliğimizin bilincine varalım. Bu sayede evren tarafından desteklenelim.