Biliyorsunuz Erdoğan; Ülke TV’deki programda Mısırlı İhvan liderlerinden Biltaci”nin şehit olan kızı Esma”ya yazdığı mektubu izlerken gözyaşlarını tutamadı. “Ben de kendi çocuklarımı gördüm” dedi.
Ya benim ülkemdeki Esmalar? Sokak ortasında öldürülen onca kadın? Can güvenliği için, koruma isteyen ancak bir türlü cevap alamayan kadınlarımız?
Ya şeriat kanunlarına göre linç edilerek, toprağa canlı canlı gömülerek öldürülen kadınlar? Suriye’de, Irak’da, Türkmenistan’da tecavüz  edilen Müslüman kadınlar? Ve biliyor ki o zulüm gören insanlar gene Müslümanlar tarafından bu zulme mahküm ediliyor. 
Çok uzak değil, daha birkaç yıl önce, Irak’da kadınlara Amerikan askerleri tarafından zulüm edilmedi mi? 
Bu ülkede Esmalar hep aşağılandı. Konmaya çalışan adlarını silmeye çalışmadılar mı? Bedenine, emeğine, kimliğine el konulmadı mı? Doğuracak çocuk sayısını, doğum biçimini, kıyafetini, içeceği içkiyi, hep onlar belirlemeye çalışmadı mı? Hatta bir kadının en kutsal hali, gebeliğine bile dil uzatılmadı mı? Demedi mi usta; ‘Kadınlar gebeyken dışarı çıkmasın, iğrenç görünüyorlar.’ diye.
Akıllarınca, kadınları evlere hapsetmenin her türlü yol arayışına girdi bu zihniyet.
‘Çocuk Gelinleri’n giderek sayılarının arttığının farkında mısınız? Ben unutmadım, orta öğretimde ki evlilik yasağının kaldırıldığını.
4+4+4 ile, binlerce kız çocuğunun eğitimden evlere çekildiğini biliyoruz değil mi? 
Namus cinayetleriyle mücadele etmek, caydırıcı, ağırlaştırılmış cezalar getirmek yerine, Anakara Büyük Şehir belediye başkanı; televizyonlardan tecavüze uğramış kadınlara yol göstermedi mi? ‘İntihar  edin ki, babalara, ağabeylere iş düşmesin…’ diye.
Ben gene unutmadım… Şimdinin meclis başkanı, yıllar öncesinin kadın bakanı Cemil Çiçek; ‘Flört eden genç kız, fahişedir.’ dememiş miydi?
Daha yeni, Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Birleşmiş Milletler’e (BM) seslenerek, “Kadına karşı şiddetle uğraşacağınıza önce insanlığa karşı cinayetleri önleyin” demedi mi? 
Nasıl görmezden gelir, ülkemizde ki kadın cinsiyetine yönelik katliamın var olduğunu… Kaldı ki, kadın hakları dünyada ilk kez Fransız ihtilali sonrası gündeme gelmiştir. Neden? Çünkü insan hakları, cinsler arasında eşit dağılmamıştır.
Benim ülkemde gene kadınlar, türban üzerinden ayrıştırılmadı mı? Son Mısır olaylarında bile gene kullanılan kadın, kadın üzerinden yürütülen politika… 
Öyle ki, kadını küçülten hatta yok sayan Mursi’ye gene ‘Rabia’ söylemleriyle kadının öncelikle sahip çıkması sağlanmıyor mu? Hal bu ki Rabia’nın anlamı sadece 4 dür. Çünkü Rabia babasının dördüncü kızıdır. Yani adam isim verme gereği bile duymamış. 
Mursi değil mi, erkeklere ölen karılarıyla sekiz saat daha cinsel ilişkiye girebileceğini söyleyen, Mursi değil mi kız çocuklarının evlenme yaşını 9’a indiren, Mursi değil mi, kadınların pazardan muz almalarını yasaklayan?
Ve Esmalar… Benim ülkemdeki nice Esmalar; karanlık bir düzene doğru adım adım götürülmek isteniyor.
Benim adım da Esma. Ben gezi direnişinde öldürülen beş gencimizin anasıyım. Ben Reyhanlı’da katledilen masumların bacısıyım. Benim adımda Esma… Ben onca şehidimizin büyük annesiyim.