“Çocuklarınızı kendi zamanınıza göre değil, onların yaşayacakları zamana göre yetiştirin.”Hz. Ali 
Geçmiş yüzyıllarda sırasıyla tarımın ve sanayinin egemen olduğu ekonomilerde maddi unsurlar önem kazanmışken günümüzde bilginin egemenliği görülmektedir. En iyi stratejiyi takip edenler, bilgi üretme, pazarlama, tedarik vb. sistemlerini en iyi kuranlar ve entellektüel sermayeden en iyi yararlananlar rekabette öndedirler. 
İşletmeler ve ülkeler için; insanların kas gücü değil, beyin gücü önemli konuma gelmiştir. Maddi sermayeden daha çok entelektüel sermayeye sahip olanlar söz sahibi olmaya başlamışlardır. Ekonomik yönden güçlü olan ülkelerin bilgi sektörlerinin toplam istihdamda yer aldıkları paylara baktığımızda bilgi sektörünün ve bilgi işçilerinin dünya platformunda ne kadar önemli bir konuma geldiği açıkça görülmektedir. Bu cümleden yola çıkarak gerek işletmelerin gerekse ülkelerin güçlü olabilmesi için yapması gereken iş hiç şüphesiz bilgi çağının gerektirdiği şekilde beyinleri yönetebilmek olacaktır.
Gelişmeyi hedefleyen organizasyonların, kurum-kuruluş ve/veya ülkelerin, BT- “Bilgi Toplumu”ve bilgi teknolojilerinin dinamizmini canlandırıcı “Yenilikçi Strateji”ye geçmeleri ve bu amaçla politikalar geliştirmeye yönelmeleri gerekmektedir. Eğer böyle yapılırsa önümüzdeki kısa ve orta vadeli (on ya da yirmi yıl içinde) şaşırtıcı   ekonomik mucizelerin yer alması, üçüncü dünyanın yoksul ve geri ülkelerinin bile kendilerini değiştirmesi, göz açıp kapayıncaya kadar hızla büyüyen ekonomik güçler haline gelmeleri de mümkün olabilecektir. Bu hayal değil.(Yaşanmış örneklerini daha sonraki yazılarımda yeri geldikçe paylaşacağım.)
Dünyada üretimden ekonomiye, politikadan iletişime tüm alanlarda yeni paradigmaların yerleşmeye başladığı günümüzde eğitim de dönüşüyor, değişiyor. Adeta eğitimin şifreleri değişiyor.  Üretimden, tüketime, iş yapma şekillerinden günlük hayatın rutinlerine her şey değişiyor. Şu bir gerçek ki dünkü güneşle bugünkü çamaşırların kurutulamayacağı gibi, geleceğin bireylerini geçmiş yüzyılın eğitim anlayışıyla yetiştirmek de mümkün olmayacaktır.Nesillerimizi 21. Yüzyılın koşullarına hazırlamamız gerekiyor. Ama nasıl?
21. Yüzyıl İçin Nasıl Bir Eğitim Sistemi Olmalıdır?
Şu bir gerçektir ki gelecek vizyonu olmayan organizasyonlar yerinde saymaz, hep geri kalırlar. Dünyanın önde gelen kurum, kuruluş ve fikir öncülerinin “21. Yüzyıl için nasıl bir eğitim olmalıdır.” sorusuna cevap bulabilmek için oluşturulan P21;(İng. Partnershipfor 21 Century Skills / Tr. 21. Yüzyıl Becerileri Ortaklığı)21. Yüzyıl becerilerinin neler olduğunu belirleyen ve eğitim sistemlerinin bu becerileri kazandırmak üzere nasıl düzenlenebileceğine ilişkin modeller önerir. P21’e Apple, Hewlett Packard, Lego, Cisco, Intel, Crayola, The Walt Disney Company gibi uluslararası firmalar da stratejik destek vermektedirler.
Öylesine önemli ve kaçınılmaz bir gerçek vardır ki; 21.yüzyılınaraştırmalarını, bilgi, iletişim ve teknoloji ile bütünleştiren, stratejik hedeflerini halkına benimsetebilmiş ve bunları ciddiyetle uygulamaya çalışan ülkelerin yüzyılı olacağıdır.
Dünyada ekonomik ve sosyal anlamda gelişmiş ülkelerin tümü (ABD, Japonya, AB üyesi birçok ülke) uzun dönemli toplumsal, ekonomik ve siyasi hedefleri ile uyumlu bir eğitim, bilim ve teknoloji vizyonu geliştirmişlerdir ve bu vizyonu güncellerken teknoloji öngörüsü çalışmalarını etkin bir araç olarak kullanmaktadırlar.
Vizyon 2023
Türkiye Cumhuriyetinin bütün kurum ve kuruluşlarına stratejik hedef olarak konulan Vizyon 2023 Projesi Ana Teması; Cumhuri- yetimizin 100. yılında, Atatürk’ün işaret ettiği muasır medeniyet seviyesine ulaşma hedefi doğrultusunda bilim ve teknolojiye hâkim, teknolojiyi bilinçli kullanan ve yeni teknolojiler üretebilen, teknolojik gelişmeleri toplumsal ve ekonomik faydaya dönüştürme yeteneği kazanmış bir “Refah Toplumu” yaratmak olarak belirlenmiştir.
Günümüzde herkesin kabul ettiği kaçınılmaz bir gerçek vardır. O da çocuklarımızın yaşayacağı zamanın bizim yaşadığımız zamandan çok farklı olacağıdır. Bu noktadan hareket ettiğimizde çocuklarımızın kazanması gereken bilgi, beceri ve tutumlar da mutlaka farklı olacaktır.
Teknoloji ve Tasarım
Gelecekte çok daha sık karşılaşacağımız iki kavram vardır. Birincisi teknoloji, ikincisi ise tasarımdır. Teknoloji; herhangi bir şeyi daha iyi, daha hızlı, daha kolay, daha ekonomik ve daha verimli yapma girişimidir. Tasarım; zihinde canlandırılan biçimdir. 
Bu tanımlamada zihinsel süreçlerin kullanımı ön plana çıkmaktadır. Farklılıkları bulma, hayal kurma, sorgulama, yaratıcı düşünme, eleştirel düşünme, akıl yürütme gibi üst düzey zihinsel süreçlerin tasarım yapmada önemli bir yeri vardır. 
Teknoloji ve tasarım birbirini doğrudan etkileyen kavramlardır. İkisi arasındaki ilişki özne ile nesne arasındaki ilişki gibidir. Bu ilişkide öncelikli zihinsel süreç olarak yaratıcılık, karşımıza çıkmaktadır.  Teknoloji ve tasarım ilişkisinin geliştirilmesi bireyin yaratıcılık düzeyinin geliştirilmesi ile mümkün olabilir. Yaratıcılığın geliş- tirilebilmesi dış uyarılara açık ve alıcı olmakla birlikte duygu, istek, hayal gücü ve iç tepkilerinin de bilincinde olmasını gerektirmektedir (Çellek T. 2003). 
Öğretim Programı’nın vizyonu, kendisinin ve toplumun yarınını daha yaşanabilir hâle getirmek için sorunların farkına varan, çözümler üreten, yaratıcı ve hayal gücü gelişmiş, düşüncelerini kurgulayan ve ifade eden, öğrenmeyi öğrenen, sorgulayan, girişimci, değişim ve gelişime açık sorumluluk bilinci gelişmiş bireyler yetiştirmek olmalıdır.
Gözlem, sorgulama, araştırma, değerlendirme ve yaratıcılık gibi tasarım ve teknoloji için gereken zihinsel süreçleri yeterince aktif hâle getirmeyen, tekdüze çalışmalarla, sadece el becerisini geliştiren yaklaşımlarla yarının dünyasında yaşayacak insanların beklentilerini karşılamak mümkün değildir. Bu amaçla çocuklar, ihtiyaçlar ortaya çıkmadan tahmin etme ve farklı sorunları yakalama, bunlara yaratıcı çözümler geliştirme, tasarım hâline getirme, tasarımın üretim aşamalarını belirleme ve üretme becerisi kazanmalıdır.
Gelecek Vizyonu Olan Bir Eğitim Sistemi
Yenilikçi Öğretim Programı’nı tamamlayan öğrencilerin; 1. Merak eden, soru sormaktan çekinmeyen, gözlem ve araştırma yapmaya hevesli bir kişiliğe sahip olmaları, 2. Çevresindeki olay ve mekânlar arasındaki ilişkiyi kendine has bir bakış açısıyla değerlendirmeleri, 3. Karşılaştıkları güçlükleri yenmek için özgün çözümler üretmeleri, 4. Öz güvenini, hayal gücünü ve estetik duygularını geliştirmeleri, 5. Kendisi ve çevresi ile barışık, rekabete ve yeni yaşantılar edinmeye açık olmaları, 6. Bağımsız olarak düşünebilme alışkanlığı edinmeleri, 7. Özgün tasarımlar ortaya çıkarmaları, 8. Aldığı kararları değerlendirmeleri ve sorumluluklarını taşımaları, 9. Gelecek ile ilgili kurgular yapmaları, 10. Teknolojik gelişmeler karşısında kendilerini yenilemeleri, 11. Duygu ve düşüncelerini farklı yollarla ifade etmeleri amaç- lanmalıdır.
Kendisinin ve toplumun yarınını daha yaşanabilir hale getirmek için sorunların farkına varan, çözümler üreten, yaratıcı ve hayal gücü gelişmiş, düşüncelerini kurgulayan ve ifade eden, öğrenmeyi öğrenen, sorgulayan, girişimci, değişim ve gelişime açık, sorumluluk bilinci gelişmiş bireylerin yetişebilmesi ancak gelecek vizyonu olan bir eğitim sisteminin ürünü olabilir. Bahsettiğimiz bu gelecek vizyonunu da ancak; Devlet/Kamu, Firmalar/Özel Sektör, Üniversiteler/Araştırma Kurumları üçgenindeki koordinasyonun sinerjisi şekillendirebilir.