Türkiye, yeni bir dirilişi, yeniden doğuşun arayışları içerisinde çıkış yolları arıyordu. Bu amaçla yatırımlar ülkenin dört bir yanında hızla yükseliyordu. Demokrasi yeniden tanımlanıyor, her kesim için özgürlük alanları genişliyor, vesayet geriletiliyordu. Milletimizin bütün unsurları hem birbiriyle, hem de devletiyle buluşuyordu.
Türkiye; mazlumların sesi oluyor, yeryüzündeki bütün mağdurların haklarını cesaretle savunarak coğrafyasında yıldızını daha güçlü parlatıyor, küresel bir umut ışığı haline geliyordu. Ne oldu dersiniz? Bu yaşananların sebebi nedir? Neden rahatsız oldular?
Rahatsızlıklarını anlamak için aşağıdaki projelerin boyutlarına bakmak yeterli ipuçları veriyor diye düşünüyorum.
Sinop Nükleer Santralı: 22 milyar dolar, Ak kuyu Nükleer Santralı: 20 milyar dolar, İstanbul-İzmir Otoyolu: 16 milyar dolar, Taarruz Uçağı (JSF): 16 milyar dolar, Kanal İstanbul: 15 milyar dolar, 3. Havalimanı: 36,3 milyar Euro, Marmaray: 5 milyar dolar, Haydarpaşa Limanı: 5 milyar dolar, Ankara-İstanbul YHT: 4 milyar dolar, Sivas-Kars YHT: 4 milyar dolar, Ankara-İzmir YHT: 4 milyar dolar, 3. Köprü: 4,5 milyar lira, ATAK Helikopteri: 3,3 milyar dolar, Yeni tip denizaltı: 2,7 milyar dolar, Ankara-Sivas YHT: 2,5 milyar dolar, Ulaştırma Uçağı: 1,7 milyar dolar, Avrasya Tüneli: 1,3 milyar dolar, M60 Tank Modernizasyonu: 687 milyon dolar, Mayın Avlama Gemisi: 625 milyon dolar, Sea Hawk Deniz Helikopteri: 557 milyon dolar, Altay Milli Tankı: 500 milyon dolar. Ve daha sayamadığım sayısız proje ve yatırımlar.
Üçüncü köprüden uluslararası taşımacılık devleri rahatsızlar. Dünyanın en büyük havalimanı olacak İstanbul’un üçüncü havalimanı projesinden (özellikle Almanya başta olmak üzere) batılı hava yolu şirketleri rahatsızlıklarını gizlememenin yanı sıra bu projenin tamamlanmaması için tezgâh üzerine tezgâh kurmaktan, ellerine geçen her fırsatı değerlendirmekten geri durmuyorlar, durmayacaklar.
Kanal İstanbul’dan rahatsızlar çünkü Montrö ile boğazlarımızı bedava kullanmayı garanti altına almış olanların hesapları siyasi bir deha hamlesiyle bypass ediliyor ve bütün hesapları altüst oluyor.
Irak Kürdistan’ı ile Türkiye arasında bölge petrolünün uluslararası piyasaya gönderilmesine ilişkin 50 yıllık anlaşma imzalandı. Bu anlaşma ekonomistler tarafından “cumhuriyet tarihimizin en kârlı anlaşması” olarak tarihe geçti.
Dün nasıl Selçuklu Devletini içeriden çökerten tapınakçıların torunları olan sabetayist Yahudi Cemaati asıl kimliğini, Müslüman-Türk maskesi altında gizleyerek, Osmanlı Devletini yine aynı yöntemle içeriden yıktılarsa; Emperyalist güçler, Siyonist şebekeler, gizli ve açık kâfirler asla ve asla vazgeçmeyecekler, geçemezler. Ellerindeki bütün kozları kullanarak bu kırılmayı engellemeye çalışacaklar, çalışmaktadırlar. Aslında haksız da sayılmazlar. Çünkü Türkiye onların hesaplarını bozabilecek tek güçtür. Bugün bütün bölge halklarının huzurlu Osmanlı günlerini hayırla, özlemle anması, Batı emperyalizmine alternatif görebildiği tek çıkış yolu, yeniden Osmanlı hinterlandın da güçlü, lider bir Türkiye'dir. Türkiye sahip olduğu birikimiyle; Avrupa, Balkanlar, Orta Doğu, Orta Asya, Kafkasya ve hatta Afrika üzerindeki nüfuzu ile dünyanın doğal lideri olmaya namzet büyük bir güçtür.
“Yeni Türkiye” adı altında devlet politikasına dönüşen süreç bu zümre oligarşisini tasfiye edip, Siyonist vesayete son verildikten sonra asırlık tarihi kırılmayı restore ederek, Selçuklu- Osmanlı İslam Medeniyetinin devamı olan Yeniden “Büyük Türkiye” projesini 2023’e kadar hayata geçirme hedefine yöneliktir.
Yeni Türkiye’den rahatsızlar çünkü “Yeni Türkiye” iç ve dış politikası ile Dünya Siyonizm’inin ve yerli işbirlikçilerinin asla hiçbir şekilde kabul edemeyecekleri, dahası tahammül dahi edemeyecekleri bir doğrultuda hareket etmektedir.
Neden rahatsız olmasınlar ki dümen suyundan çıkmaya çalışan bir Türkiye var karşılarında. Sizce kendi rızalarıyla yolunuz açık olsun derler mi? 
Deseler de demesinler de onların ne kadar planları olursa olsun. Bütün hesapları altüst edecek olan Allah’ın da bir hesabı vardır.
“Onlar bir tuzak kurarlar, ben de bir tuzak kurarım. Kâfirlere mühlet ver, onları biraz kendi hallerine bırak (pek yakında desteğimiz gelecek)” Tarık/11-12
Bu aziz millet basiret ve ferasetiyle nice kirli oyunları bozdu. Dün nasıl Bizans entrikalarını bozarak hala hazmedemedikleri “İstanbul’u Fetheden” atalarımız gibi bizler de aynı dayanaklardan güç alarak, maddi ve manevi vesilelere tutunarak, Allah’ın izni, milletimizin güçlü iradesiyle yine bütün bu oyunları bozacağız. Aydınlık geleceğimizin destanını birlikte yazacağız inşallah.
Türkiye; Dünyadaki dengelerde söz sahibi olmak için dış gücünü, iç barışından, halkının çalışkanlığından alacaktır. Bütün benliğimizle inanıyoruz ki halkımız arasında ayrımcılık çıkarmaya çalışanların çabaları boşa çıkacaktır. Art niyetli çevrelerin çabalarına karşılık halkımız; "Büyük Millet" olduğunu kanıtlayacaktır. Milletimizi millet yapan dinamik, güçlü değerleri ile birbirine daha sıkı sarılacaktır. Büyük, güçlü Türkiye'mizi el ele, kardeşçe birlikte geleceğe taşıyacağız. . "Milli Duruş" bilinciyle , "Milli Menfaatlerimizi" ön planda tutacağız. Bunun için çalışmalı, çalışmalı ve çalışmalıyız.