15 Temmuz darbe girişiminin ardından sokak nöbetine çıkan halk, 7 Ağustos günü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yenikapı mitingine “Ne olur nöbetleri bitirme!” diyerek gitti.

Mitinge Başbakan Yıldırım’ın yanı sıra, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin de katılması “Ulusal konsensüs”  için son derece önemliydi.

Mitinge, darbe gecesinin mağduru Genel Kurmay Başkanı Akar’ın da katılması halkın hoşuna giden bir durumdu. Konuşmasının beğeni topladığını söyleyebiliriz.

FETÖ darbesi bizim nasıl bir millet olduğumuzu dünyaya göstermemize vesile oldu. 

“Saraya gitmem” diyen siyasiler sarayda biraraya geldi.

Cumhurbaşkanı’nın ev sahipliğinde iktidar ve büyük muhalefet partilerinin biraraya geldiği, dünyanın en büyük mitingi yapıldı.

 Ve bu mitingi insanlar şehirlerin meydanlarında izledi, tempo tuttu.

Mevlana Meydanında ekranda Erdoğan’ı görünce ayağa fırlayan ihtiyarlar vardı, etrafındakilere “Durmayın, Başkomutan çıktı” uyarısını yapan.

Sakat arabasında oturamayan, refakatçisine “Beni ayağa kaldır” diyen özürlü kardeşlerimiz vardı, annelerinin babalarının omuzlarında, kollarında bayrak sallayan.

“Haydi cepheye” dense, kucağındaki çocukla en önde koşacak, taze anneler vardı.

Hatta, final mitinginde olmasa da, önceki hafta sonu, cepheye gelir gibi, kendi düğünlerinden çıkıp meydana koşan gelin ve damat vardı.

Bu tabloları görünce “Nene hatunların soyu sürüyor” dedik.

Gelelim asıl konuya;

Darbe girişimi 15 Temmuz gecesi bastırılmış olsa bile, tehlikenin henüz geçmediğini herkes kabul ediyor.

Herkes şimdi yeni hamlenin ne şekilde olacağına yönelik teori üretiyor.

Kayıp generaller ve diğer rütbeli subaylar bu noktada kafa karıştırıyor.

Onların yönetiminde bir takım girişimlerin olabileceği şüphesi öne çıkıyor.

Bu arada, kayıp askerlerin PKK’ya sığındığı şeklindeki bilgiler “PKK-FETÖ bugüne kadar el ele miydi?” sorularını da güçlendiriyor.

Bunu güçlendiren başka durumlar da olmuştu.

Bazı Işık evlerinde bombacıların yakalanması işbirliğinin bir örneği olarak görülebilir. 

Yakalanan bir subayın “Operasyonları PKK’ya bildiriyordum” itirafında bulunduğu paylaşımları sosyal medyada dolaşıyor. Ve bu paylaşımlar nedeniyle darbeci FETÖ’nünPKK’yı ayakta tuttuğu, bitirilmesine fırsat vermediği izlenimi doğuyor.

Darbenin savuşturulduğu ilk günlerde bir dostumuz, arazide gizli yığınaklar olduğu ve bunların tehdit oluşturduğu paylaşımında bulunmuştu.

Geçen süreçte, arazide var olduğu düşünülen yığınakların durumu ne oldu bilemeyiz.

Ama FETÖ’cülere yönelik operasyonların yolunda gitmediği gibi bir izlenime sahibiz.

Darbe girişiminden sonra bütün dikkatler Adana’daki İncirlik Üssü’ne çevrilmişti. Buradaki aramalardan ele geçen önemli şeyler var mıydı bilemeyiz.

Ama darbe girişimine katılan Üslerin NATO Üssü olmasından yola çıkılsa ki, öyle olduğunu düşünüyoruz; Türkiye’de birçok NATO Üssü var. Bazıları yedek statüde. 

Buraların da en ince ayrıntıya kadar araştırılması gerekirdi. Bunun yapıldığına dair bir bilgiye sahip değiliz. 

Bu yapılmasıysa, tehdit unsurları tam olarak gözden geçirilmemiş olur!

Zira, kayıp envanter veya yurt dışından sokulmuş envanter, buralarda bekletiliyor olabilir.

Ayrıca, kayıp şahısların bu yedek meydanlarda yeni bir kalkışma için hazırlık yapıp, uygun zamanı beklemeleri de mümkündür.

İmamlar olarak bir liste ortaya çıktı ve bu listedeki isimlerin birçoğu yakalandı. 

Bu listenin gerçek imamları gizlemek maksatlı bir liste olup olmadığını da teyit etmek lazımdır. 

Yıllara malolan bir yapı kendini bu kadar kolay açığa çıkarmaz diye düşünmek lazım.

Tehlikenin bertaraf edilmesi, yakalanan isimlerin gerçek imamlar olup olmadığı teyitten sonra mümkündür.

Bir de AK Parti’nin kendi içini temizleme meselesi var. 

Bu konuda kamuoyunu tatmin edecek adımlar henüz görülmedi. 

Teşkilatlarda yürütülen FETÖ ile ilgili çalışmalarda bu kişilerin orada bulunmaları malum yapı için önemli bir istihbarat kaynağıdır. 

FETÖ’cü olduğu düşünülen sendikaya, derneğe üye olan memurları görevden almakla temizlik yapılmış olmaz diye düşünmek gerekir.