Târih kitapları, Anadolu’da pek çok milletlerin ve medeniyetlerin yaşadığını ve kaybolduğunu yazıyor. Eşsiz güzelliklere ve iklime sâhip olan Anadolu coğrafyasında güçlü olan milletler uzun, zayıflar ise kısa süreli olarak yaşayabilmişlerdir. Anadolu’da yaşayan kavimlerden biri de Ermenilerdir. Ancak onlar, bağımsız bir devlet olarak değil, bölgenin hâkim güçlerinin denetim ve gözetiminde, kendilerine sığınma hakkı tanındığı için dağınık olarak misâfir edilmişlerdir. Türkler, Anadolu coğrafyasını, Ermenilerden değil, Bizanslılardan, kazandıkları zafer üzerine vatan hâline getirmişlerdir. 1071’den sonraki 800 yıl içerisinde tek bir defa olsun, Anadolu toprakları üzerinde hak iddia etmemişlerdir.

Rusya, Boğazlardan sıcak denizlere açılma ümidini kaybedince, Kafkaslardan Akdeniz’e inebilmek için Ermenilerin önüne bir tutam havuç atıverdi: Osmanlı Devleti aleyhine çalışmaları hâlinde bağımsız bir devlet kurmalarına izin verileceği vaadinde bulundu. Böylece Ermenilerin asırlarca devam eden huzurlu ve güvenlikli hayatları sona erdi. Günümüzde, ‘Ermeni Meselesi’ olarak bölge barışını tehdit eden hâdisenin başlangıç sebebi ve iç yüzü budur.

Hitlerin sağ kolu ve Nazi Almanya’sının tanınmış siyâset adamı,Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı Paul Joseph Goebbels (1897-1945) diyor ki: ‘İnanılması zor boyutta bir yalan söylersen ve bunu devamlı tekrarlarsan, halk buna inanmaya başlar. Devlet, halkı bu yalanın doğurduğu siyâsî, iktisâdî ve askerî neticelerinden koruyabildiği süre için yalan geçerliliğini muhâfaza eder. Bu suretle bu yalanın kullanımı devlet için büyük faydalar sağlar. Çünkü bu suretle devlet bütün karşı görüşleri tesirsiz hâle getirir. Gerçek, yalanın ölümcül düşmanıdır ve yalanın devamlılığı sâyesinde, devletin en büyük hasmı olan ‘gerçek’ bertaraf edilir.’

‘Ermeni meselesi’ aslında Türkiye’nin problemi değildir. Ermenileri fakirliğe, azgelişmişliğe mahkûm eden bir insanlık dramıdır. Çarlık yönetiminin başlattığı, Sovyetler Birliği’nin benimseyip devam ettirdiği, günümüzde Rusya Federasyonu’nun ve Ermenistan dışındaki Ermenilerin desteklediği bir çirkin oyundur.

Ancak bu çirkin oyuna seyirci kalma lüksümüz yoktur. Mukabil hamlelerle yalanların içyüzünü, hakikatleri ortaya koyma mecburiyetimiz vardır. Anadolu’muzun hemen her şehrinde, kasabasında ve köyünde; Ermeni komşularla, 1970’li yıllara kadar devam eden iyi ilişkilerin hikâyeleri anlatılır. Bunların çok azı, yazılı olarak hikâyelere romanlara mevzu olmuştur. Dizi veya uzun metrajlı filmlerimiz yok denecek kadar azdır.

Bu konudaki eksikliğimizi tamamlamaya çalışan az sayıdaki yazarlarımızın başında Abdullah Ayata’nın adını zikretmek gerekir. O’nun Muhbir Mehmet isimli romanı, bu sayfada tanıtılmıştı.

Abdullah Ayata’nın Son Ermeni adını taşıyan romanı Türkiye’nin yakın târihine farklı bir açıdan yaklaşıyor; dilleri ve dinleri ayrı olan iki milleti ‘sevgi-saygı’ çemberinde buluşturan Ayata’nın romanı, ‘hâtıra’ kurgusundan dolayı ‘Kurtuluş Savaşı’nın şâhidi olma özelliğine de sâhip.

Son Ermeni; Gazer Efendi, İbiş Hoca ve köy halkının dramatik hayatlarını anlatıyor. Adanalı İbiş Hoca, parlak bir medrese eğitimi alarak hâfız olmuş; Arapça, fıkıh, siyer ve hadis ilimlerini öğrenmiştir. Kayserinin Tomarza ilçesine tâyin edilir. O’nun Tomarza’ya gönderilişinin asıl sebebi, bölgede yaşamakta olan yerli Hıristiyan Ermeni toplumu ile muhite Anadolu’nun çeşitli şehirlerinden gelip yerleşmiş olan Müslüman Türk halkı arasında dengeyi sağlamaktı. Öyle de olmuştur. İbiş Hoca kısa zamanda çevrenin sevilen-sayılan âlimi olmuş, Türkmenler, Avşarlar, Ermeniler tarafından otoritesi kabul edilmiş, anlaşmazlıkların çözüm mercii hâline gelmişti. Dönem, Osmanlı’nın son yıllarıdır. Roman, dinleri ayrı olan iki insanın birbirlerine duydukları aşkın hikâyesi ile başlar. İbiş Hoca’nın köylüsü olan genç Veli ile Hıristiyan olan güzel Horimsi, dinlerin farklılığını dinlemezler. İki gencin aşkı, bir zamanlar aralarından su sızmayan Ermeniler ile Türkleri karşı karşıya getirse de İbiş Hoca’nın tutumu ve davranışları, her iki tarafı da rahatlatacak, olay iki gencin evlenmesi ile yatışacaktır.

Romanın asıl örgüsü ise Gazer Efendi üzerine kuruludur; yıkılmakta olan Osmanlı, uzun yıllar birlikte yaşadığı ayrı tebaalardan halkları kendi can güvenlikleri için uzak diyarlara göndermektedir. Gazer Efendi ve köylüsü de kendi köylerini boşaltmak mecburiyetinde kalır. Toplanır ve Beyrut trenine yetişmek için yollara düşerler. Kafilenin yolu İbiş Hoca’nın köyünden de geçer. İki halk, tıpkı eski günlerde olduğu gibi kucaklaşır. Türkler, son Ermenileri ellerinden geldiğince ağırlamaya, gönüllerini hoş tutmaya, onları dostlukla uğurlamaya çalışırlar. Bu arada Gazer Efendi rahatsızlanır. Kafile hastanın iyileşmesini bekler. Ancak Gazer Efendi, bu uzun yolculuğa çıkabilecek durumda değildir. Beyrut trenine yetişmek mecburiyetinde olan Ermeni kafilesi, Gazer Efendi’yi göz yaşları içinde ibiş Hoca’nın güvenli ellerine teslim eder. Roman, dinleri, dilleri ve dünya görüşleri ayrı bu iki insanın dostluğu üzerine gelişir. Gazer Efendi, ‘Kurtuluş Savaşı’ yıllarının Son Ermenisi’dir. Bir kış boyunca kendi halkı kadar çok sevdiği İbiş Hoca ve köylüleri ile yaşar. Abdullah Ayata, Son Ermeni'de, geçmişten günümüze milletimizin sâhip olduğu değerleri anlatırken yaşadığımız birtakım problemleri de hoşgörü ile nasıl çözebileceğimizin ipuçlarını veriyor.

T.C. KALKINMA BAKANLIĞI, ORAN / ORTA ANADOLU KALKINMA AJANSI Mevlana Mahallesi, Mustafa Kemal Paşa Bulvarı, Nu:79, Kat: 5-6 Kocasinan, Kayseri. Telefon: 0.352-352 67 26 Belgegeçer: 0.352-352 67 33 e-posta: [email protected] internet: www.oran.org.tr

Roman, hayat hikâyesinden anlaşıldığına göre, târih ve kültür araştırmacısı yazar Emrah Bekçi tarafından uzun metrajlı film senaryosu hâline getirilmiş, fotokopi kitap hâlinde, film yapımcılarının istifâdesine sunulmuştur.

Senaryo eserin, ‘sinopsis’ başlığı altındaki takdim yazısında şu bilgeler yer alıyor: ‘Anadolu’da Kayseri’nin Tomarza ilçesinde başlayan bir aşk hikâyesi ölümle sonuçlanır. Üzüntüler ardı ardına gelir. Osmanlı Devleti tarafından yürürlüğe konulan ‘Sevk ve İskân Kanunu’ neticesinde yerini-yurdunu terke mecbur kalan Ermeni cemaatinin zor zamanları ile Müslüman Türk Milletinin asil duruşunu sergileyen günlerdir.’

Emrah Bekçi’nin, ‘Sevk ve İskân Kanunu’ tâbirini kullanması, O’nun ne kadar şuurlu bir Türk, işin özünü kavramış, künhüne varmış bir usta yazar olduğunu ortaya koyuyor. Millî dâvâmızla alakadar olanlar, milletine hizmet etmeyi düşünen yapımcılar; Emrah Bekçi’nin hayat hikâyesi bölümündeki iletişim kanallarından kendisine ulaşabilirler. Kendisi, maddî hiç bir karşılık beklemeksizin eserini, açık büfe gibi ihtiyaç sâhiplerine sunuyor.

ABDULLAH AYATA

1958 yılında Kayseri’nin Tomarza ilçesinde doğdu. Başladığı hiçbir okulu aynı şehirde bitiremedi, İlk ve ortaokulu iki, lise ve yükseköğrenimini üçer ayrı şehirde tamamlayabildi. Adıyaman, Giresun ve Erzurum illerinde öğretmenlik yaptı. Yazmaya lise yıllarında mahallî dergilerde başladı. İlk romanı Son Ermeni 2004 yılında yayınlandı. Daha sonra, Kartallar Kafese Sığmaz, Horkut, Keşke O Deli Ben Olsaydım, Erciyesin Gölgesine Sığmayanlar, Muhbir Mehmet, Rakka’nın Efendileri ve Küçük Dağların Gölgeleri isimli romanları yayınlanan yazarın, Son Ermeni isimli romanı Türkiye Yazarlar Birliği ve Aydınlar Ocağı ödüllerini aldı. 2008 yılında Frankfurt kitap fuarında yılın Türk romanı seçildi. Aynı roman Cumhurbaşkanlığı, Kültür Bakanlığı, Selçuk ve Ege Üniversiteleri, Kırşehir Valiliği ve birçok kaymakamlıktan ödül ve plâketlere lâyık görüldü. Kartallar Kafese Sığmaz isimli romanı ise Antalya Yazarlar Birliği 2009 yılında yılın romanı ödülünü aldı.

Rize, Samsun, İstanbul, Konya ve Kayseri de bazı dergilerde zaman zaman kültür makaleleri yazmakta olan yazar, ülke genelinde Ermeni Meselesi konulu birçok sempozyum, panel ve konferansa konuşmacı olarak katılmaktadır. Kayseri Yazarlar Birliği ve Yörük Türkmen Vakfı yönetim kurulu üyesi olan Abdullah Ayata, Barak Türkmenleri Kayseri temsilcisidir.

EMRAH BEKÇİ

1974 yılında Giresun ilinin Bulancak ilçesinde doğdu. Eğitimini Ankara’da tamamladı. İçişleri Bakanlığı’ndaki 13 yıllık memuriyetinden istifa ederek, Türk Kültür, Târih, San’at konularını araştırmaya başladı. 2006 yılında; Bulgaristan, Macaristan, Romanya, Kosova, Arnavutluk, Makedonya, Bosna-Hersek’te ve Bulgaristan’ın Deliorman bölgesi Razgrad vilâyeti merkezli, erken dönem Türk târihi ve kültür mirasları konusunda sâha araştırmaları yaptı Balkan-Türk İşâretleri isimli belgeseli çekti.

2009 senesinden sonra, Rusya Federasyonuna bağlı Sami-Komi klanları ve Mansi Türkleri hakkında bilgiler topladı. Aynı sâhada, Aleksandrovsk, Solikamsk ve Berezniki şehirlerinde saha çalışmaları ve araştırmaları yaptı. 2012 senesi sonuna kadar Orta-Asya ve Azerbaycan Zakatala vilâyetinde, Şeyh Şamil ve Dede Korkud hakkında bilgiler topladı. Daha sonra Türkiye’ye döndü.

Bulgaristan ve Moskova Eğitim kurumlarında Türk Târihi hakkında pek çok konferans verdi. Bu çalışmaları devam ediyor.

Türkiye’de zihin engelli çocuklara Yunus Emreyi, ney eşliğinde anlatan ilk kişidir. Yazarın, 470’e yakın kültürel makalesi, Yunus Emre, Mevlânâ ve Seyyid Burhâneddin isimli kitapları, Uzaktaki Emânet ve Son Ermeni isimli senaryo çalışmaları yayına ve çekime hazırdır. Ayrıca yurt dışında faklı lisanlara çevrilmiş 10 adet makalesi vardır. İletişim: [email protected] +90.544-465 46 19

KUŞBAKIŞI:

BOZKURTLARIN DİRİLİŞİ Türk Bilimkurgu Romanı:

Yaşanılan dönemde bilinmeyen bilim ve teknoloji unsurları kullanılarak yakın veya uzak bir gelecekle ilgili hâdiseleri ve mâcerâları konu edinen hikâye ve romanlar, bilimkurgu romanı olarak adlandırılıyor. Bilimkurgu romanlarının masallardan farkı, birincisinin gelecek, ikincisinin geçmişle bağlantılı olmasıdır. İkisinde de hayâl gücü başarının anahtarı olmakla birlikte bilimgurgu, masala nazaran daha üstün kabiliyet gerektirir. Bilimkurgu romanlarının ilk yazarı Jules Verne’dir. (1828-1905) Edgar Allan Poe, (1809-1849) önemli bir bilimkurgu yazarıdır. Jules Verne, hayâl ettiği teknolojilerle, birçok keşif ve icatlara zemin hazırlaması bakımından hayranlık ve takdirle hatırlanmaya değer bir şahsiyettir. Bilimkurgu sâhasında çalışan ilk Türk, Hezarfen Ahmet Çelebi’dir. (1609-1640) O’nun ilham aldığı kişi de 10. Yüzyılda yaşamış bir Türk âlimidir: İsmail Cevherî. (vefatı: 1010)

Türkiye’de ilk bilimkurgu romanı 1921 yılında Refik Hâlid Karay (1888-1965) tarafından yazılmış. Şu sıralarda Suriye taraflarında binbaşı rütbesiyle görev yapmakta olan Çağatay Demirel eserinde; gerçekleşmesini hiçbir zaman istemediğimiz fakat muhtemel bir durumda, kötülerin planlarının karşısında bir insanın başlattığı savaşı anlatıyor. İşin dikkat çeken tarafı, romanını yazmaya başladığı târihte Türkiye, Suriye’deki karışıklığa fiilen müdâhil olmamıştı. Eserinde; milletimizin kaderi ile oynanırken ne kadar sabırlı ve bilgili olmamız gerektiğini, fedâkârlığın önemini, ezelî kültür değerlerimizin / Türk Töresi’nin korunması için, ‘ahvâl ve şerâit’ ne olursa olsun kahramanlarımızın, kendilerini insânî ve ilâhî görevlere nasıl adadıklarını anlatıyor. İnanılması zor…

Sâdece iki gözü değil, gönül gözü de açık olan Çağatay Demirel Binbşımız; ‘Uyanmalıyız ve doğru tercihi yapmalıyız!’ Diyor. Kanlı ete mi koşacağız, yoksa ateş çemberinden mi atlayacağız? Bozkurtların Dirilişi’nde, doğru tercih kurgulanmıştır. 13,5 X 21 santim ölçülerinde 224 sayfalık kitap, Kasım 2017’de yayımlandı.

BİLGEOĞUZ YAYINLARI: Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu, İstanbul. Telefon: 0.212-527 33 65 Belgegeçer: 0.212-527 33 64 e-posta: [email protected] www.bilgeoguz.com.tr

Vatanı Dilinde CENGİZ DAĞCI KİTABI:

İbrâhim Şâhin ve Selim Çonoğlu’nun hazırladığı, 13,5 X 21 santim ölçülerinde, Mayıs 2017’de yayımlanan 360 sayfalık eser, 4 bölümden meydana geliyor. Herbiri, ele aldığı mevzuun uzmanı 21 ilim adamı, dört ana başlık altında; 1-Cengiz Dağcı’nın hayatını ve eserlerini, 2-Dil, bilinç ve sanat anlayışını, 3-Şiirlerini, 4-Eserlerindeki roman ve halk kültürü unsurlarını anlatıyorlar. Cengiz Dağcı, gerek hayatı ve çektiği çileler, gerekse yazdıkları ve sâdece kendi soydaşlarına değil dünya insanlığına verdiği mesajlar itibâriyle çağımızın en dikkate değer yazarlarının ön sıralarında yer almaktadır.

Dünyanın anlı-şanlı yazarları; Hitler Almanya’sının üç-beş Yahudi’ye yaptığı zulmü, Fanatik Ermenilerin ve yerli-yabancı Ermeni yandaş ve yardakçılarının yalanlarla pullayıp bezedikleri sevk ve iskân meselesini yaza-yaza cılkını çıkarırlarken, insanlık târihinin görüp yaşadığı en fecî musîbet olan komünizm belâsının Kırım Türklerine uyguladığı soykırım karşısında üç maymun rolünü başarıyla oynuyorlar.

Ahıskalı Türkler, Irak ve Suriyeli Türkmenler, Doğu Türkistan Türkleri ve Kırım Türkleri, Karabağ’daki soydaşlarımız insanlık tarihinde benzeri görülmemiş zulümlere mâruz kaldılar, trajediler yaşadılar. Henüz hiçbirinin dramı, işe yarar ölçülerle kaleme alınamadı, filmi yapılamadı. Ne yazıldıysa dergi ve gazete sayfalarında, kitap bölümlerinde saklı kaldı. Vatanını zâlimlerin baskısıyla terk etmenin ne demek olduğunu bilmeyen insanlarda özellikle gençlerde vatan sevgisi şuurunun oluşması zordur. Cengiz Dağcı kendini bu meseleye adamış bir büyük yazardır.

Cengiz Dağcı’yı ve Cengiz Dağcı hakkında yazılanları okumak her Türk gencinin millî vazifesi olmalı. Ötüken Neşriyat, gerek Cengiz Dağcı, gerekse Gaspıralı İsmail Bey ve Yusuf Akçura’nın bütün eserlerini yayımlamakla her türlü takdirin üzerinde bir hizmet gerçekleştiriyor. Okuyunuz, okutunuz. Vatanımızdaki geleceğimizi teminat altına almanın güvenilir yolları bu kitaplardan öğrenilebilir.

ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş. İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul Telefon: 0.212- 251 03 50 Belgegeçer: 0.212-251 00 12 e-Posta: [email protected] www.otuken.com.tr

TÜKETİCİ BİLİNCİ:

Tüketiciyi Destekleme Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Kemal Ertuğrul Öztürk’ün hazırladığı 16 X 24 santim ölçülerinde, birinci hamur kâğıda basılı 160 sayfalık eseri, Aralık 2017’de yayımlandı.

Eserde; Önsöz, Açıklamalar ve Giriş başlıklı bölümlerden sonra (s: 1-17) 48 adet makale yer alıyor. (s: 18-113) Son sayfalarda (s: 114-160) tüketici haklarıyla ilgili hukûkî bilgiler, yazışma örnekleri, kitapta adı geçen bâzı kanunların ve kanun hükmünde kararnâmelerin isim ve numaraları, lüzumlu telefonlar, kısaltmalar, İstanbul ilçeleri Tüketici Hakem Heyetleri’ne ait telefon numaraları, İstanbul Hakem Heyeti ve İstanbul Tüketici Mahkemelerine ait iletişim bilgileri, faydalı linkler, kitapta geçen kelime ve deyimlerin açıklamaları, Dizin yer alıyor. Makalelerin her biri, Kemal Ertugrul Öztürk’e ait ‘Söz İzi’ olarak adlandırılan veciz cümlelerle tezyin edilmiş.

Son derece düzgün ifâdelerle kaleme alınan makaleler, tüketicilere, haklarını korumanın yol ve yöntemini gösteriyor.

Yaşayan insan, mutlaka tüketicidir. Tüketimde disiplinli ve ölçülü davranmak, özellikle zamanı, tabiatı, suyu ve hayatı ve de akla gelebilecek her türlü tüketim malzemesini israf etmeksizin, ihtiyaçlar ölçüsünde kullanmak için ‘Tüketici Bilinci’ne sâhip olmak gerekiyor. Kitabın ana hedefi, insanlarımıza bu bilinci kazandırmaktır.

MARMARA BELEDİYELER BİRLİĞİ: Ragıp Gümüşpala Caddesi Nu: 10 Eminönü 34134 Fatih, İstanbul Telefon: 0.212-514 10 00 Belgegeçer: 0.212-520 85 58 http://www.marmara.gov.tr Yazarla iletişim: İ[email protected]

KISA KISA… KISA KISA:

1-BİR NESLİ NASIL MAHVETTİLER? Osman Yüksel Serdengeçti / Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları.

2-AZERBAYCAN MESELESİ 1917-1922: Vasif Qafarov Çeviren: Eldeniz Recebov /Teas Press

3-BALKANLAR VE OSMANLI’NIN KURULUŞ YILLARI: Feride Bozcu / Beyan Yayınları.

4-MÜSLÜMAN KALARAK AVRUPALI OLMAK: Prof. Dr. İsmail Kara / Dergâh Yayınları.

5-İSLAM TÂRİHİ: Kemal Edip Kürkçüoğlu / Büyüyenay Yayınları.