Şeytan eline bir kamçı almış, tüm öfkelerimi bir bir ayaklandırıyor. “Git” diyorum, “hadi git başımdan.” 
Durmuyor bir türlü,  kulaklarımda cümlelere dökülen nefesi, susmuyor. “Bak, boşuna yorulmayın. Ülke ikiye bölündü. Böldüler çoktan. Onlar ve sizler. Sizlerin çoğu aydın, laik, modern yaşamı seçen, medeniyetten yana, özgürlükçü. Ya onlar? İnan eğitim düzeyleri çok düşük. İnan okumuyorlar, araştırmıyorlar. İnan, nokta kadar menfaatleri için virgül kadar eğiliyorlar. İnan, biat ediyorlar sadece.”
Başıma musallat olan şeytanımı duymamak için kulaklarımı kapatıyorum. Aslında haklı, doğru söylüyor. Ne var ki kötü niyetini de anlayabiliyorum. 
Ve şeytan diyor ki, “madem siz ve onlarsınız, bölün ülkeyi de ikiye. Verin yüzdeleri kadar toprak onlara, yaşasınlar kapkara zihniyetleriyle. Mesela Konya’dan sonrası onların olsun. PKK-HDP-AKP sevdalıları kalsınlar bir arada.”
Öfkem artıyor. Şeytanın söylediği söze bak… Ama o ne? Oda mı çok kızgın ne? 
Bir an da gözümün önüne geliyor. Ülkenin bir yanı aydınlık, özgür bireyler. Bağımsız.  Sınırsız sanat, sınırsız kültür. Eğitim düzeyi yüksek. Üretime dayalı bir ekonomi hakim. Tarım ve hayvancılık yeniden canlanmış.  Arka arkasına kurulmuş fabrikalar. Kentsel dönüşüm adı altında yerinden, yurdundan edilmemiş halk. Dokunulmazlık yok. Herkes eşit. İnsanlar dini inançlarını özgürce yaşıyor. 
Kadınlar her yerde, evde, sokakta, ekonomide, sosyal yaşamda, politikada. Haklar ve ödevler her iki cinsiyete de eşit.
Din siyasete alet edilmiyor. Laik.  Yok,  edilen cumhuriyet devrimlerimiz, teker teker yerlerine konmuş. İnsanlar kardeş; ırk, mezhep ayrımcılığı yok. Hepimiz mutluyuz. Hani büyük ozan der ya; “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesi.”
Bu güzel hayalimin ardından birden içim kararıyor. Ya diğer taraf? İnsanlar karanlık, giysileri karanlık. Kapkara kadınlar, şalvarlı, boynuna kadar uzamış sakallarıyla dolaşan erkekler. Ellerde teşbih. Okullar kapatılmış, mahalle hocaları tek eğitmen. 
İçi boşaltılmış, “Maşallah- inşallah” hakim. Kanun yok. Adalet yok. Mezhep kavgalarına devam ediyorlar. Dindarlar ama dini sadece beş vakit namaz kılmak sananlar. 
“Çok yaşa padişahım” besmele gibi, her ağızda ballanıyor. 
Kadınlar evlerde. Kadınlar sadece anne, sadece erkeğin eşlerinden biri. Kadınlar eşit değil erkeklerle. 
Gözlerimi ovuşturuyorum. İçim kararı veriyor birden. Şeytan beni kandırıyor mu ne?
“İnsanlar hak ettiklerini yaşar.” diyor şeytan gene kulağıma. Evet, haklı…
Bir anda televizyonda başbakanımız beliriyor. Gözlerinden ateş çıkıyor sanki. Bağırıyor. Minik torunum korkuyor, “bağıran adam çıktı.” diyerek koşup, bana sarılıyor. 
Aklımdan Türk Tabipler Birliğinin yaptığı yazılı açıklaması geçiyor. “Başbakan Erdoğan’ın duygu durumundan endişeliyiz.” Şimdi torunuma daha da çok sarılıyorum. http://www.radikal.com.tr/politika/turk_tabipler_birliginden_endiseliyiz_duyurusu-1181532
Kulağım ve gözüm televizyonda. Diyor ki bağıran adam, “Abdestinden şüphesi olmayanın, namazından da şüphesi olmaz.”
Ya abdest yoksa?