Büyük İskender hocası Aristo’ya sorar; “Zapt ettiğim topraklardaki insanları tahakkümüm altında tutmak için neler yapmalıyım?”

Aristo da şöyle cevap verir. “Halkların arasına nifak tohumu ekeceksin, birbirleriyle savaşınca hakem olarak kendini kabul ettireceksin. Ancak anlaşmaya giden bütün yolları tıkayacaksın.” Bu tarihi öğreti yüzyıllardır kullanıla geldi. Ortadoğu’da ABD, Kafkaslar ve Türkistan Coğrafyasında Sovyet Rusya bu öğretiyi kullandı. Kullanmaya da devam ediyorlar. En somut örneğini hafta sonu yeniden yaşadık.

İran büyük bir gövde gösterisiyle duyurduğu İsrail bombardımanını öncelikli olarak davulla zurnayla duyurdu. Daha sonra insansız hava araçlarının havalandığını ne zaman İsrail topraklarına ulaşacağını ilan etti. Güya İranlı hackerler demir kubbeye saldırdı. Böylece birkaç tane füze ve bombanın İsrail yerleşim yerine düşmesi sağlandı. Sahnelenen tiyatro oyunları bile bu durumdan daha ciddi senaryolara sahiptir. Zira İran saldırısının üzerinden yirmi dört saat geçmeden yaptığı açıklamada “İsrail’e yapılan saldırının Şam’daki konsolosluk binasına yapılan saldırıya karşılık olarak yapıldığını ve başarıyla sonuçlandığını” dünya kamuoyuna duyurdu. Kumandan kitabımı okuyanlar ve sosyal medyadaki yayınlarımı takip edenler İsrail’in Ortadoğu’daki en sadık dostunun İran olduğunu bilirler. Birkaç örnekle açıklamak gerekirse; Körfez Savaşında İsrail, Irak karşısında İran’ı desteklemiş ve sürekli olarak İran’a silah yardımında bulunmuştur. 7 Haziran 1981 yılında Irak, İsrail’e ait uçaklarla İran adına Osirak Nükleer Tesisini bombalanmıştır. İsrail-ABD-İran ilişkilerinde, İran açısından pragmatik unsurların ağır bastığının en çarpıcı örneği İran asıllı akademisyen Ruhullah Ramazani vermektedir: Irak-İran Savaşı’nda Lübnan’daki ABD’li esirlerin serbest bırakılmasına yardım eden İran’ın bunun karşılığında ABD’den ve İsrail’den yaptığı silah alımlarının olduğu kaydedilmiştir. İran’da olayın açığa çıkmasından sonra, Danışma Meclisi’nde konunun araştırılması gündeme getirilmesine rağmen Humeyni’nin bizzat müdahalesiyle bu talep bastırılmıştır. Hâl böyleyken İran, kendisini İslami devlet olarak ta­nımlamasına rağmen İsrail ile hiçbir sıcak temas hâlinde bulunmamış, arada sırada İsrail’i sözlü olarak tehdit etmiştir. ­Zaten İsrail bu topraklarda kendisini tokatlayan devletlerin var olmasını ister. İster ki yapmış olduğu zul­me karşı tepki verebilecek Müslümanların gazı alınsın. Bu sebeple İsrail ve ABD, İran’ın yaptıklarına sözlü açık­lama haricinde sessiz kalmıştır. Aklına hemen ambargo gelecek. Ama ambargonun altındaki gerçek şudur: Ben­den başka kimseyle ticaret yapmayacaksın. Öyle de oldu. İran’a uygulanan ambargo sürecinde İran; İsrail, ABD ve İngiltere haricindeki devletlerle açıktan bir ticaret yap­madı. 1986 yılında meydana gelen İran Kontra Skanda­lı ile bu ticaret ayyuka çıktı. İsrail’in bu skandalı patlatmasının ardından ABD, İran’ın üzerinden elini çekmişti ve İran’ın bölgedeki en yakın dostu İsrail olmuştu. Humeyni sonrasında bu dostluk devam etti. İsrail’in Filistinli Müslümanlara yap­tığı zulmü İran görmezden gelirken, İran’ın zaman za­man yaptığı sert açıklamaları da İsrail duymazdan geldi. Aradaki denge bu kadar basitti. Bölge halkları emper­yalist devletleri sevmiyordu ama iktidarda oturanlar ve iktidara talip olanlar onların desteğine muhtaç hâldeydi. Zira eski ABD Başkanı Trump “İran yapacağı saldırıyı bize önceden haber verdi” sözleri bu dostluğun gölgesinde okunmalıdır. Bu dostluk görüldüğü gibi hala devam etmektedir.

                İran’ın uçurduğu safi rüzgar, dünya kamuoyunda tepkilerle karşılaşan Netenyahu ve İsrail’e can suyu olmuş, İran egosunu tatmin ederken İsrail’in elini güçlendirmiştir. Bundan sonraki süreçte İsrail daha fazla canileşecek ve mağduru oynamaya devam edecektir. İran’ın İsrail’e yaptığı sözde saldırıyı ABD, İngiltere ve Avrupalı Devletler gündemde taşıyıp İran’ın terör örgütlerine yardım ettiğini, bölgedeki terör örgütlerinin hamisi olması olduğu gerekçesiyle yaptırım uygulamak isteyecektir. Tabi buna Rusya sessiz kalmayacaktır. Rusya’nın ayağa kalktığı yerde Çin durmayacaktır. Adım adım ilerleyen sürecin en büyük zararı yine Türkiye’ye dokunacak. Neden? Türkiye – Azerbaycan’ı kara komşusu yapan Zengezur Koridoru İran’ın Kuzey’in de yer alıyor. Ve bu koridor İran’ın ulaşım ticaretine alternatif ulaşım yolu olarak ön plana çıkıyor. Bu durumdan İran rahatsız ticaretine sekte vuracak, Rusya rahatsız Türkiye akrabalık bağı olan devletlere ulaşacak, ABD ve İsrail rahatsız bölgede güçlü bir Türkiye istemiyorlar. İsrail, İran’a misilleme mutlaka yapacaktır. Bu misillemenin İran’ın kuzeyine tam da İran’ın Zengezur Koridoru yakınına konuşlandırdığı konsolosluğu olursa benim için şaşırtıcı olmayacaktır. Fitili ateşlenen üçüncü dünya savaşında şuana kadar tarafsız kalan devletimiz taraf olmaya zorlanacak ve bence Zengezur Koridoru ticari hayatına başlamadan son bulacaktır. Tüm bunlar yaşanırken Güney Azerbaycan’da etkili olan İranlı Hüseynilerde de bir hareketlenme bekliyorum. Kuzeyde Ukrayna – Rusya, Güneyde İsrail + İran – Filistin soykırımı varken son kertede Kafkasya da Ermenistan + Gürcistan – Azerbaycan savaşı çıkması kimseyi şaşırtmasın diyorum. İsrail’in asıl meselesi Ortadoğu da kuracağı Büyük İsrail Devleti değil. Neden olsun ki zaten. Adamlar Ekim ayından beri Filistin de soykırım yaptılar ses çıkaran olmadı, zaten Ortadoğu ellerinde. İsrail’in asıl meselesi Orta Asya’da kuracağı HAZARYA Devletidir. ABD’nin meselesi Ortadoğu değil, Asya’nın zenginlikleridir. Çin’in meselesi Asya’nın zenginliklerine hükmetmek, Rusya’nın meselesi Asya zenginliklerinden pay almaktır.

Haftaya ömür vefa ederse buradayız efendim.               

Muhabbetle.