Bayram denildiğinde ne kadar çok bayramımız var diye hep düşünmüşümdür. Acaba diğer ülkelerde de bizdeki kadar bayram kutlanıyor mu?

Toplum olarak bayramı, bayram  yapmayı severiz.. Dini ve milli bayramlar dışında ne zaman sevinsek hemen bayram yaparız. Taraftarı olduğumuz parti seçim kazanırsa, sokaklara dökülür, konvoylar düzenler,  bayrakları sallaya sallaya bayram ederiz. Gönül verdiğimiz takım şampiyon olduğunda bizim için bayramdır. Balkonlarımıza takımımızın bayraklarını asar, formalarını giyerek dolaşırız. Çocuğumuz sınavı kazanırsa veya dilediğimiz okula girerse o günde bizler için bayramdır. Gönül verdiğimizle evlendiğimiz günde keyfine doyum olmadığınız bayramdır.

Bayramlar atasözlerimize, deyimlerimize de girmiştir. Örneğin  “Bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü “, “Bayramdan  sonra bayramın mübarek olsun”; “Arife günü yalan söyleyenin bayramda yüzü kara çıkar”; “Açtırma benim  bayramlık ağzımı”;  “At ölür itlere bayram olur”; “Ayı görmeden bayram etme”; “Bayramda borç ödeyene ramazan ağır gelir”; “Deliye her gün bayram”; “Dilenciye borçlu olma, ya düğün günü ya da bayramda ister”; “El ile gelen düğün bayram”; “Ramazanda oruç yiyenin bayramda yüzü kara olur”; “Arifeyi gösterip bayramı göstermemek”; “Ciğerleri bayram etmek; “Düğün bayram etmek”; “Bayram haftası”, “Bayram tahtası”; “Bayram havası”; “Bayram boşa gitti”;  “Bayram koçu gibi”; “Bayramda seyranda”; “Bayram  havası”;  “Bayram ağası”; “Bayram ziyareti”…

Bayram isminin geçtiği ilçelerimizde  vardır; Örneğin Bayramiç, Bayrambaşı, Bayramacı,…

Ayrıca Safeviyye tarikatının bir kolunu Bayramiye oluşturmuştur.

Bayramlarda bayram yazısı yazmak basında adettendir.  Bayramlarda bayram yazısı yazmayı severim; havadan sudan yazarsınız, sonuna bir de fıkra eklersiniz. Zülfüyâra dokunmadığınızdan başım ağrır mı diye düşünmezsiniz… O yüzden bayram yazılarını severim.

Geçmiş günlerde; günlük gazetelerin yerine Gazeteciler Cemiyeti’nin Bayram Gazetesi yayınlanırdı. Şimdilerde o gazete de çoğu geleneğimiz gibi tarihe karıştı.

Geçmiş bayramları anlatan yazıların çoğunla;  bayram namazı dönüşü, ev halkı ile bayramlaşmalar, çocuklara alınan bayramlıklar, kurban bayramıysa kurbanların kesilerek etinin eşe dosta dağıtılması, bayram ziyaretleri, büyüklerin ellerinin öpülmesi, bahşiş alınması, verilmesi, bayram sofralar anlatılırdı. Bugün onların yana yakıla bir kez daha  tekrarlamanın da  anlamı kalmadı. Devir devran değişti; teknoloji çağına girdiğimizden artık o eski bayramlarda tarih oldu.

Bayramlaşma geleneği de tarihe karıştı denirse de yine de dostlar alışverişti olsun kabilinden zoraki de olsa yapılıyor. Sosyal medyada büyüklere, dostlara mesaj çektiniz mi bayramlaşma derdinde kurtulmuş oluyorsunuz. Yaşlılarda yakınlarının tatile gittiğini bildiklerinden pencere önlerinde onları beklemekten kurtuluyorlar.

Çevremde yaşayanlara hep dikkat etmişimdir; yılbaşlarında takvimi eline alanlar öncelikle bayramın hangi ne güne geldiğini bakar; bayram cumartesi ve pazara rastlamazsa, önündeki haftayla birleştirilir mi diye düşünür. Çoğu kez düşündüğü gibi olur.  Bayram yaklaştığında paran varsa tatil hesapları yapılır. Bu arada tatil yörelerinde yaşayanlar ise tam aksine bayramın uzatılmasını istemezler. Bayram ziyareti adı altında tatile gelenleri istemezler. Kısır bir döngü böyle gelmiş böyle gider…

Bayramınız kutlu olsun sözü artık ağız alışkanlığına dönüştü. Bayramınız kutlu olsun yerine; şimdilerde tatiliniz neşeli geçsin deniyor.