(Cari açık meselesi)

Cari açık nasıl önlenir meselesine girmeden önce cari işlemler hesabının matematiğinin nasıl olduğundan hareketle işe başlamak gerektiğini değerlendiriyorum:
Herhangi bir kişi sattığından çok mal alırsa borçlanır. Elden para alırsa borçlanır. Kredi kullanmışsa faiz öder. Ortağı varsa ortağının hissesine düşen kârını öder. Cari işlemler hesabı da tıpkı bunun gibidir. Kişinin gelirinden çok gideri varsa borçlanır, borcu borçla ödeyemezse icralık olur. Elindekini de kaybeder.

CARİ İŞLEMLER HESABI

Mal ticareti (Alışveriş farkı)
Uluslararası hizmetler (Dış turizm, Uluslararası taşımacılık, Yabancı sermaye yatırımı gelir giderleri, Uluslararası bankacılık, sigortacılık, Özel hizmetler, Resmi hizmetler gelir gider farkı)
Tek yanlı transferler. (Dışarıdan alınan ve verilen hibeler)
Cari işlemler dengesi

GSMH=C+I+(X-M)  =Tüketim harcamaları+ Yatırım harcamaları+ (İhracat ithalat farkı)

Sermaye hesabı: Kısa ve uzun vadeli sermaye giriş ve çıkışları, kâr transferleri (Yabancı sermayenin Türkiye’deki yatırım ve fabrikalarının kârlarının transferi) Birde buna; kaçakçılık, kayıt dışı ekonomi kazanç ve kayıplarını ilave etmek gerekir.
Ödemeler bilançosu ülke ekonomisinin aynasıdır. Başarılı bir ekonominin karnesini incelemek isteyen bir iktisatçı önce cari işlemler dengesine, sonra dış ticaret dengesine daha sonra fon akım tablosuna bakmalı, daha sonra ekonominin başarısını anlamak için; iktisadi büyüme, işsizlik, fert başına milli gelir, gelir dağılımı, fiyat istikrarı, sosyal güvenlik gibi refahı doğrudan etkileyen iktisadi verilere bakmalıdır.
    Bizce cari açık ve bunun miktarı bir ekonominin tek başına notunun yarısını götürecek kadar önemlidir. Hele hele ekonomi 100 seneden beri bu hastalıktan kurtulamamışsa bu ciddi bir hastalıktır.
Dış ticaretin çoğaltan etkisinden yararlanmak için ihracata yönelik sanayileşme politikası şarttır. İthalatı kısmak için yerli üretime ağırlık vermek te şarttır. Bu nedenle ithal ikamesi politika da aynı şekilde şarttır. Kaldı ki ihracat yapabilmek için ihtiyaç fazlası iç üretim yapmak mecburiyetinden dolayı ithal ikamesi anlayışa sahip çıkmak bir daha şarttır. Dolayısıyla ithal ikamesi politika ile ihracata yönelik sanayileşme modelini birlikte götürmek gereği ortaya çıkmaktadır.

Dış ödemeler dengesizliklerini gidermek için:
    •    Harcama değiştirici politikalar. Para ve Maliye politikası
    •    Harcama kaydırıcı politikalar. (Dış ticaret kısıtlamaları-Döviz kontrolü)
    •    Döviz gelirlerini artırmaya yönelik politikalar olmak üzere 3 temel müdahale aracı vardır.

Para politikası araçlarına bu yazı dizisi içinde yeterli ölçüde yer verilmiştir. Bizim burada temel tezimiz bağımsız merkez bankacılık değil (Küresel baronların çıkarlarına hizmet eden bankacılık) ülke çıkarlarına hizmet eden anlayıştır. Maliye politikası araçlarına başka bir yazı dizisi içinde yer vereceğiz.
Harcama kaydırıcı politikanın uygulanmasında temel sıkıntı, DTÖ (Dünya Ticaret Örgütü) , AB ve diğer sözleşme ve kısıtlamalar ve birçok ülke ile yapılmış olan ticaret antlaşmalarıdır. Makro açıklara sebep olan bütün antlaşmalar gözden geçirilmeli, devasa ithalata sebep olan, yerli üretimi mümkünken ithalatı yapılan bütün ticari kalemlerin içeride verimlilik artışı ve üretimi teşvik edilmelidir.

Döviz gelirlerini artırmak için; İthal ikamesi, İhracata dönük sanayileşme modeli zaruridir.
I+X=S+M   Yatırım + ithalat=Tasarruf + ihracattır.   Buradan hareketle I=S+(M-X) yazarsak
İthalatın büyüklüğü yatırımları engellediği sonucu çıkar.

Tasarrufla iktisadi büyüme ve dış ticaret arasında doğrudan bağlantı mevcuttur. Bu nedenle yurtiçi tasarrufların hızlı bir şekilde en kısa zamanda %25 in üstüne çıkartılması gerektiğini orta vadede %35 seviyesine ulaşılması gerektiğini savunuyoruz. 

Bir plana bağlı olmadan getirilen yabancı sermaye ana sektörleri ele geçirerek ekonomiyi denetim altına alır.  Bunların hammadde ve yarı madde ithalatını dışarıdan temin etmeleri sonucu ekonomi ithalata bağımlı hale gelir. Ayrıca bunların yurt dışına yapılan kâr transferleri de ödemeler dengesini baskı altına alır. Türkiye’de imalat sanayinin en çok ihracat yapan büyük kesimi yabancı sermayeli kişi ve şirketlerin kontrolündedir… Dışarıda kendi firmalarıyla rekabete yol açmamak için dışarıya ihracatı engellerler.  Ayrıca bu firmalar ARGE’yi kendi ülkelerinde yaparlar, azami kâr elde etmek için en ucuz tedarik yollarına bakarlar, ithalat yapmayı zorlarlar, bütün bunlar cari dengeyi bozar.
Son yıllarda özelleştirme kapsamında uluslararası hizmet ticareti ve Telekom hizmetleri yabancı firmalara verilmiştir. İç piyasada TL üzerinden üretilen hizmetlerin kârının döviz olarak dışarıya taşınması cari denge üzerinde ağır baskı yaratacaktır. Ayrıca bilişim hizmetleri ve bunların sanal giderleri, lisans ücretleri; masa başındaki çalışan herkesi dışarıya döviz ödemeye zorlamaktadır.                                                                                                                                                             
     GSMH -GSYİH Mukayesesi yapıldığında eğer GSYİH “Yurt içi hâsıla”  GSMH’dan büyükse dışarıya net kaynak transferi vardır. Aşağıda son 20 yılın iktisadi tablosu verilmiştir. Gelirin döviz dengesine                                                   

bağlılığı açık şekilde görülmektedir. Döviz fiyatları arttıkça ferdi gelirler artmaktadır.
İthalat yasağının olduğu dönemde, ‘ne üretirsem, alacak’ anlayışıyla tüketiciyi önemsemeyen ve bu süreçte kalite endişesi taşımayan yerli üretici, yeni politik tercih nedeniyle ‘kalite’, ‘verimlilik’, ‘ucuzluk’ gibi unsurları gözeten bir anlayışla rekabetçi ve üretken bir tutum içine girmişlerdir. Bugün itibariyle yerli üretimimiz birçok mal ve hizmet çeşidinde dünya standartlarında kalite ve fiyat bakımından yarışacak durumdadır. Dolayısıyla cari açığı önlemenin birinci şartı yerli üretimi teşvik etmek, YERLİ ÜRETİMİ TEŞVİK ETMEK, yerli üretimi teşvik etmektir. 

“Yerli üretimi teşvik etmek; mal üreten ve gelir getiren yatırımları teşvik etmek, sermaye hâsıla nispeti yüksek yatırımla yönelmek, ihracatı teşvik etmek” demektir.