SÜLEYMAN  EFENDİ  HAZRET’LERİ  HAKKINDAKİ,  YALAN,  İFTİRA  VE  BUHTAN’LARA CEVAPLAR!... ( 14 )

Yahûdî’ler Tevratta, İsrailoğulları İncel’te tahrifat yaparak, Kelime’lerin yerlerini değiştirdiler, Kendi elleriyle yazdıkları uydurma metinleri, “ Allah katındandır,” diyerek, Tevratta ve İncil’de ahir zaman Peygamberi’ni haber veren ve müjdeleyen  ayetleri çıkardılar ( Saıt Paul) Pavlus’un öğretileri papazlar tarafından yazılıp, İncil, diye insanlara sunuldu. Aslında şirk olan, Teslis( baba, ana,oğul) ve hâşâ! Hazreti İsa’nın “rab,” olarak göğe yükselmesi v.s...

Peygamber’imiz, salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz: “ Ben, Babam,( Büyükbabam-Dedem,) İbrahim’in du’a’sı, Kardeşim İsa’nın müjdesiyim,” buyurmuştu.,” Ey Rabbi’miz! Onlara içlerinden senin âyet’lerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir Peygamber gönder. Çünkü üstün gelen ve her şeyi yerli yerinde yapan yalnız sensin.” ( Bakara / 2 / 129 ) 8 Hazreti Allah, İbrahim aleyhisselâm’ın du’a’sını kabul etmiş neslinden, İsmail aleyhisselâm, İshak aleyhisselâm,,Ya’kup aleyhisselam, Yusuf aleyhisselâm gibi nice Peygamberler göndermiştir. Tabi’î,  bu arada, Hazreti İsmail’in neslihden, ahir zaman  Peygamberi,  bizim Peygamber’imiz de gelmiştir.

Peygamber’imiz,” ben   aslıhda iki kurbanın oğluyum,”buyurmuştu. Bu kurbanlardan birisi, Hazreti İbrahim tarafından kurban edilmek üzere nezr’edilen İsmail aleyhisselâm, diğeri, Kabe-i   Muazzama için, oğullarından birisini  kurban edeceğini vâ’ad’eden, Abdülmuttalip çekilen kura’da, oğlu, Peygamber’imizin babası, Abdullah çıkmıştı...

Peygamber’imizin  diğer Peygamber’lerden, farklı olarak elinde  büyük mu’cizelerin zuhur etmesidir. Diğer Peygamberlere de ihsan buyrulan Kevnî  mu’cizeler yanında Mi’racı Ruh ma’alcesed yapması, diğer Peygamberlerin  mi’racı yalnız ruhen ve rü’ya halinde gerçekleşmişti.Diğer Peygamber’lere gönderilen kitaplar birer mu’cize değildi, onun için de Allah tarafından muhafaza altına alınmamışlardı. Nitekim, Tevratı Yahûdî’ler İncil’i  İsrailoğulları tahrif ettiler. Zaman içinde ba’zı âyet’leri çıkardılar, ba’zı âyet’ler ilave ettiler.

Peygamberimizin en büyük mu’cize’lerinden birisi olarak, kendisine gönderilen Kitap Kur’ân-ı Kerim ise, “ Kur’ân’ı  kesinlikle  biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.” ( Hicr / 15 / 9) ( Bu âyet açıkca göstermektedir ki, Kur’ân-ı Kerim Allah’ın koruması altındadır ve kaybolmaksızın, en ufak bir tahrife uğramaksısızın kıyamete kadar aynen olduğu günlerde olduğu gibi aslını muhafaza edecektir.)

Cenab-ı Hakk,Kur’ân-ı Kerimi, tahriften, ziyade ve noksandan muhafaza buyuracağın ahdi altına almıştır. Gulât-I  ŞÎ’a’dan bir fırak-ı dâlle, Her ne kadar.Hazreti Ali^’nin hilafeti ve imamat ile alakalı  âyet’ler Kur’ân’dan çıkarıldığını iddia etmiş ise de, herhangi bir delil ortaya koyamamıştır.

“ Hâlâ Kur’ân üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah’tan başkasından gelmiş olsaydı onda pekçok tutarsızlıklar bulunurdu.” ( Nisa / 4 82) (  Kur’ân-ı Kerim hem ifade bakımından hem de ma’na ve hüküm bakımından tam bir bütünlük arz’etmektedir. İgnsanların söylediği sözler, güzellik ve düzgünlük bakımından daima aynı olmaz. Yazan ve söyleyenin içinde bulunduğu hal ve şartlara göre değişir. Kur’ân’ın ifade ve uslubu ise baştan sona emsalsiz bir güzellik ve düzgünlük içindedir. Bu sözlerin ihtiva ettiği ma’na, hüküm ve haberler de yaratılış öncesinden ebediyyete kadar hemen her şeye temas ettiğgi halde tam bir tutarlılık, bütünlük, sıhhat ve uyum arz’etmektedir Yalnızca bunları düüşünmek ve  tesbit etmek bile, Kur’ân-ı Kerim’in insan eseri olmadığını, Allah’tan gelmiş bulunduğunu anlamaya yetecektir...

“ Ona önünden de ardından da bâtıl gelmez. O, hikmet sahibi, çok övülen Allah’tan indirilmiştir.” ( Fussilet / 41 / 42 ) 8 Tevbe suresi hariç, her surenin başındaki Besmele ve ba’zı surelerin başındaki “ Huruf-u Mukatta’a,” Kur’andır, Allah’ın muhafazası altındadır.

Kur’ânî  hükümler bu kadar sarih,kat’î ve net olmasına rağmen, Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi me’zunu      ve oluşturdukları fitne fesat inkar ve ilhad topluluğuna “Ankara Okulu,” adını verdikleri bu mülhid ve zındıklar yazdıkları kitaplarda  ses kayıdlarında ve konuşlmalarında, “Kur’ân da , tahriften, zilade ve noksan’dan masun değildir, diğer ilâhî  Skitaplar gibi tahrif edilebilir, Kur’ân’da âyet sayıları tam olarak belli değil,” gibi eveleme geveleme yapmaktadırlar. Bundan daha da hazini,aralarında sabık Diyanet İşleri Başkanlarından birisinin de bulunduğu “kuramel,” (Kur’ân Araştırmaları Merkezi,” diye ucube bir oluşuma imza atmışlar. Onların da Kur’ân-ı Kerim üzerine şüpheler da’vet eden açıklamalar yaptıklarına şahid olunmaktadır.Bunlar kimlerse ve Kur’ân’ın neyini araştırcaklarsa!.. Aralarında,Fahruddin-i  Râzî’nin Tefsir-i  Kebir’inin  asıl metnini okuyabilen ve ma’nasını anlayabilen birisinin olduğunu sanmıyorum...

Cihanşümûl, bütün zamanlara ve mekânlara, kıyamete kadar Peygamber olarak gönderilen, Sevgili Peygamber’imiz, salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, alemlere rahmet olarak gönderilmiştir.

“ ( Resûlüm!)  biz seni ancak Âlem’lere rahmet olarak  gönderdik.” ( Enbiya / 21 / 107 )

Hazreti İsa,  Yahûdî’lerin  ihaneti ve Çarmuha germek üzere, tertip ettikleri sû-i kasd  üzere Göğe yüksetilmesinden sonra 620 sene yeryüzüne herhangi bir Peygamber gönderilmemişti.Tevrat ve İncil’in nüzulünün üzeriden uzun yıllar geçmiş, bunun da ötesinde her iki ilâhî  kitap tahrif edilmiş, ilaveler yapılmış, noksanlanrırılmış, tam bir fetret ve cehalet devri yaşanıyordu. İnsanlar, zulüm, haksızlıklardan iyice bunalmış, ahir zaman Peygamberini dört gözle bekliyordu. Zira, Hem Tevratta, hem de İncil’de AHİR ZAMAN Peygamber’ine işaret, işaretin de ötesinde geniş bilgiler mevcud idi.Hatta, İncil’de ismi bile zikredilmişti. “ Hatırla ki, Meryem oğlu İsa: Ey İsrailoğulları! Ben size Allah’ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat’ı doğrlayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir Peygamber’i de müjdeleyici olarak geldim. Demişti. Fakat o,kendilerine açık deliller gösterince bu apaçık bir büyüdür, dediler.” ( Saf / 61 /6 )

Sevgili Peygamber’imiz, ahir zaman Peygamberi olması kendisinden sonra başka Peygamber gönderilmeyecek olması, kıyamete kadar gelecek bütün insanlar, bi’z-Zarûre,  bütün insanlar Sevgili Peygamber’imizin ümmeti, Ümmeti Muhammed’dir. Ne varki, inananlar, Ümmeti İcabet, henüz daha inanmayanlar ümmeti Da’vettir.. Ümmeti da’vetten olan herkesin, birgün iman etme ve  Ümmeti İcabetten olma ist’dadı vardır.Asrı Saâdet’de bunun misalleri görülmüştür.Mekke’nin Feth’ine kadar bütün muharebelerde, Peygamber’imize karşı Mekke’li’lerin- Müşrik’lerin Başkumandanlığını yapan, Şirk ordusunu teçhiz eden silahlandıran, Ebû Süfyan bin Harb.Mekke’nin Fethinde İslâm ile şerefyab olmuştur. İlerlemiş yaşına rağmen Mekke’nin Fethinden sonraki bütün muharebelere katılmış, gözlerini kaybetmesine rağmen yine seferlere çıktığını görenlere, 2Gözlerium görüyorken şirke-küfre hizmet ettim, Gözlerimi kaybettiğim bu günlarde, hiç değilse bu halimle İslâm’a hizmet edeyim,” demiştir, Ebû Süfyan bin Harb’in Zevcesi Hind, ki, daha önce Şirkr ordusunda savaşırken, katl’edilen oğlunun   intikamı için, Uhud’da şehid düşen, Şehid’ler Reisi, Hazreti Hamza’nın ciğerini çıkarıp kölesine parçalatan, Hind ve Kölesi  Vahşî  de Mekke’nin Fethinde müslüman olmuşlardır. Uhud’de katledilinceye kadar, İslam’ın ve Hazreti Peygamber’in amansız ve en büyük düşmanı, Ebu Cehl(in kızı Mekke’nin fethi sırasında müslüman oldu.Mekke’nin Fethi sırasında,Sevgili Peygamber’imizin, 2 Ka’be’nin astarına yapışmış olsalar bile katledilmesini emrettiği kişilerden birisi olan, Ebû Cehl’in oğlu İkrime, Kızıldenizde Seyr-ü Sefer halindeki  gemilere kaçtı, tayfa oldu, izini kaybettirdi.Kız kardeşinin tavassutu ile Medine’ye geldi, iman etti ve Tebük seferinde oğluyla birlikte şehidlik mertebesine ulaştı.