BEYŞEHİR’İN DİNAMİKLERİ!... 
Beyşehir, Antalya yolundan Toki Mahallesi’ne, Isparta yolundan Seydişehir cihetine, yer yer 4,5 km. çapında yaygın bir büyükşehir manzarası arzetmektedir. Bu şehri sevmek ve bu şehirde ikâmet etmek için pek çok sebep ve dinamikleri vardır. 
GÖL: Beyşehir Gölü, dünyanın sayılı göllerinden ve Türkiye’nin en büyük tatlısu gölü olarak bu yöreye Allah’ın bir lütfudur. Birkaç sene öncesine kadar, gerek Konya Ovasına ve gerekse Isparta dağlarına ve ovalarına, Devlet Su İşleri tarafından hoyratça su çekilmesi ve bu yıllar’da bütün Türkiye’de olduğu gibi Konya bölgesinde de kuraklığın hâkim olması sebebiyle neredeyse tamamen kuruma ve çölleşme noktasına gelmişti. Allah’a çok şükür, 2011-2012 kış dönemi yağışların nisbeten tatminkâr olması, Derebucak, Yılmaz Muslu Barajı’nın tamamlanarak bu barajdan Gembos Ovasıyla birlikte, Kaşıkçı Beli tünelleri vasıtasıyla Beyşehir Gölü’ne de su verilmesi, Beyşehir Gölü’nü yıllar öncesindeki doluluk haline ulaştırmıştır. Öylesine ki, Konya Ovası’nın, Konya civarındaki barajların ihtiyacı olmamasına rağmen, yaz ayları boyunca göl’den su bırakılmaya devam edilmiştir. Konya Ovası’ndaki yeraltı sularının 8 metre’den 200 metre’ye kadar alçalması üzerine, bilhassa Konya-Karapınar civarında yer yer, obruklar meydana geldiği bildirilmektedir. Söylentilere göre Konya Ovası yeraltı sularını takviye için Beyşehir Gölü’nden su bırakılmaktadır. 
Bir günde güneş’in, gökyüzü bulutların durumuna göre, 20’ye yakın hârika renklere bürünen, sadece bir gün, gün batımını seyretmek için bile Beyşehir’de sürekli ikâmet için bir sebeptir. Ama, Beyşehir halkının bunu tam ma’nasıyla takdir ettiğini söylemek mümkün değildir. Balıkçılık, turizm açısından tam olarak yararlanıldığından da söz etmek mümkün değildir. 50 sene öncesinde, göl’ün karşı yakasında, Anamas Dağı eteklerindeki köy ve kasabalarından şehir merkezine hayvanlarını ve diğer eşyalarını, azman teknelerle taşırdılar. Zaman içinde, göl çevresine yapılan karayolunu kullanarak haddinden fazla yakıt tüketerek ve başka köy ve kasabaları dolanarak şehir merkezine ulaşabiliyorlar. Bu bakımdan gölün ulaşım veya turizm maksadıyla kullanılmadığı, tek tük balıkçı tekneleri ile çok fazla rağbet görmeyen tenezzüh teknelerine rastlanmaktadır. 
Göl içinde, Marmara Denizi’ndeki Prens Adaları’nı kıskandıran güzellikteki ada’lar bomboştur. Herhangi bir yatırım şöyle dursun, günü birlik çay-kahve içilebilecek herhangi bir te’sis bulunmamaktadır. 
TAŞ KÖPRÜ, REGÜLATÖR VE KANAL: Yaklaşık bir asır önce Sultan 2. Abdülhamîd Han tarafından, Bağdat Demir Yolu’nu inşa eden Alman firmasına, Beyşehir Gölü’nün sularını Konya-Çumra Ovası’na akıtmak üzere yaptırılan Taşköprü, regülatör ve kanal şehr’in güzelliğine güzellik katmaktadır. Londra, Moskova ve Paris gibi, ortasından nehirler geçen güzel şehir’ler gibi Beyşehir’in tam ortasından içilebilir berrâklıkta bir nehir geçmektedir. 
Beyşehir’in bütün değerlerine değer katan bütün dinamiklerin muharrik motoru, şüphesiz ki, Eşrefoğlu Camiî’dir; Anadolu’da yapılan ilk ulu camiî’lerden olan Eşrefoğlu Camiî, bilhassa İznik çinileri ve ağaç işçiliği bakımından şâheser ve emsalsizdir. Kendisinden önce hiçbir eser’in taklidi olmadığı gibi, kendisinden sonra da hiçbir mimar tarafından taklid edilememiştir. Bütün dünya’da tek ve orijinal, mükemmel bir eserdir. 15 Nisan 2011 tarihinde UNESCO tarafından Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınmış olup, ba’zı prosedürler yerine getirildikten sonra İnşâ Allah! en kısa zamanda Dünya Mirası Asıl Listesi’ne alınacaktır. Artık, Eşreoğlu Camiî, sadece Beyşehir’in-Konya’nın değil, hattâ Türkiye’nin değil dünya’nın malıdır. Dünya mirası asıl listeye alındığında, bütün dünya’nın dev turizm şirketleri bütün destinasyon’larında, Beyşehir’i ve Eşrefoğlu Camiî’ni de alacaklar, dünya’nın dört bucağından Beyşehir ve Eşrefoğlu turist çekecektir. Bu bakımdan, şimdiden ağırlama ve konaklama te’sisleri bakımından tedbirler alınması gerekmektedir. 
FAKÜLTE VE YÜKSEK OKULLAR: Beyşehir’de, Ali Akkanat Kampüsü’nde, (Kampüs veya Yerleşke) diyorlar. Her iki kelime’yi, deyimi de hiç sevmedim, “Ali Akkanat Külliyesi” denilse daha iyi olmaz mı?
Konya-Selçuk Üniversitesi’ne bağlı, bir fakülte, işletme fakültesi, iki yüksek okul, dört yıllık turizm yüksek okulu ile Ali Akkanat Meslek Yüksek Okulu bulunmaktadır. Ali Akkanat Yüksek Okulu’nda muhtelif bölümler bulunmaktadır. Ayrıca, Beyşehir’e bağlı, av tüfekleriyle bütün dünya’da haklı bir şöhrete sahip, Huğlu Kasabası’nda da bir meslek yüksek okulu bulunuyor.
Bir kasaba’da yüksek okul, herhalde bir benzeri Türkiye’mizde bulunmadığı gibi, belki de dünya’da da bir benzeri bulunmuyordur. 
Fakülte ve yüksek okulların bir şehr’in kültürel ve sosyal hayatında ne kadar önemli olduğu tartışılmaz. Fakat, memleketin muhtelif bölgelerinden, hattâ Balkanlar’dan, Türkî Cumhuriyetler’den ve Azerbaycan’dan gelen öğrenciler de dikkate alındığında, kozmopolit bir toplum yapısının tabiî neticesi olarak, ahlâki ve sosyal yapılar üzerindeki te’sirleri de kaçınılmazdır. 
KUBÂD ÂBÂD SARAYI VE DİĞER TARİHÎ ESER’LER:  Anadolu Selçuklu Devleti’nin Pay-i Taht’ı Konya idi. Alâiye Fâtihi, Sultan Alâeddin-i Keykûbat, Konya’nın yanında, Beyşehir’i de yazlık Pây-i Tah’t ilân etmiş, Beyşehir Gölü’nün kenarında, Anamas Dağları’nın eteklerinde, Kubâd Âbâd Sarayı’nı yaptırmıştı. Kubad Âbâd Sarayı, dünyada, duvarlarının içerisinden ateş geçirilerek merkezî bir sistemle ısıtılan ilk saray kompleksidir. Büyük Saray, Küçük Saray, Tersâne ve diğer bölümlerden oluşan bu saray kompleksi, Osmanlı dönemi, Edirne ve İstanbul eski saraylarına ilhâm kaynağı olmuş, ileri dönem İznik çini’leriyle tezyin edilmiş muhteşem bir Selçuklu Sarayı idi. Akademik kazılar sırasında ortaya çıkan eşsiz eserler, İznik çinileri Konya, Karatay Müzesi’nde sergilenmektedir. Akademik kazı çalışmaları bütün hızıyla devam ettirilmektedir. 
Beyşehir’in yanıbaşında Lukyanus Anıtı’nın Yazılı Kaya’nın bulunduğu ve tarihi 8 bin yıla kadar uzanan Fasıllar, asırlarca öncesinden, günümüz olimpik yüzme havuzlarının aynı ölçülerinde Eflâtun Pınarı, dünyaca meşhûr Çamlık Mağaraları, şehir merkezine sadece 65 km. mesâfede, yalnız 6 km’lik kısmı toprak yol, Pınargözü Mağarası ve piknik sahası... 
Dünya’nın en uzun ve ilginç mağaralarından birisi olan Pınargözü Mağarası aynı zamanda bin yıllık çam ağaçlarının gölgesinde şırıl şırıl, berrâk, buz gibi suların aktığı muhteşem bir piknik sahası... 
Beyşehir Devlet Hastanesi: Beyşehir’de 150 yataklı bir devlet hastanesi bulunmaktadır. İlk bakışta, 34 bin nüfuslu bir ilçe merkezine 150 yataklı bir hastahaneye ihtiyaç var mıdır? diye sorulabilir. Beyşehir’in hinterlandını bilmeyenler böyle bir sualde haklı olabilirler. Fakat, Beyşehir’in hinterlandında, ilçe büyüklüğünde kasabaların bulunduğu, dünyaca meşhûr av tüfeklerinin üretildiği Huğlu, tüfek üretiminden sonra aynı te’sislerinde tıbbî cihaz üreten Üzümlü ve diğer kasabalar... 
Ayrıca, Merhûm Turgut Özal zamanında, Anavatan Partisi’nce, kazara, kaza yapılmış Derebucak, Derbent ve Hüyük gibi ilçeler var. 
Konya İli’ne bağlı, Doğanhisar ve Ilgın ilçeleriyle, Antalya’nın Akseki İlçe’sinden hastaların tedâvi için Beyşehir Devlet Hastahanesine müracat ettikleri dikkate alınırsa, Beyşehir Devlet Hastahanesi bir bölge hastahanesi olarak çalışmaktadır. Belli branşlarında, haftalarca randevu için beklenilmektedir. Devlet, Beyşehir Devlet Hastahanesi için bütçeden tek kuruş harcamamıştır. Hastahane binaları bütünüyle hayırseverlerin yardımlarıyla yaptırılmıştır. Devlet bu hastahaneye sadece hekimler ve yardımcı sağlık personeli atamıştır ba’zı branşlarda hiç uzman hekim yoktur, ba’zı branşlarda ise sadece bir uzman hekim bulunmaktadır. 
Acilen, uzman hekim takviyesine ihtiyaç vardır. Hastahane binası, tıbbî cihazlar bu Devlet Hastahanesi’nin bir bölge hastahanesi olarak hizmet vermesine müsaittir, fakat yeteri kadar uzman hekim yoktur. 
Konya İl Sağlık Müdürlüğü ve Sağlık Bakanlığı, Beyşehir Devlet Hastahanesi’ni bir bölge hastahanesi olduğunu dikkate alarak acilen bu hastahaneye uzman hekimler takviyesi yapmalıdırlar...