-”Allah ve Peygamberine düşman olanlar, işte onlar en aşağıların arasındadırlar. 
Allah; Elbette ben ve elçilerin (Resullerim) galip geleceğiz, diye yazmıştır. Şüphesiz, Allah güçlüdür, galiptir.”
“Allah’a ve ahiret gününe inanan bir toplumun babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da olsa- Allah’a ve Resulüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin. İşte onların kalbine Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile desteklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedi kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş onlar da Allah’tan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, kurtuluşa erecekler de sadece Allah’ın tarafında olanlardır.” (Mücadele 58/20, 21, 22)
- O Peygamberlerden bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Allah onlardan bir kısmıyla konuşmuş bazılarını da derece derece yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya açık mucizeler verdik ve onu Rûhu’l - Kudüs ile güçlendirdik. (Rûhu’l - Kudüs’ten maksad Cebrâil’dir.) Allah dileseydi, o Peygamberlerden sonra gelen milletler, kendilerine açık deliller geldikten sonra birbirleriyle savaşmazlardı. Fakat onlar ihtilafa düştüler de içlerinden kimi iman etti kimi de inkar etti. Allah dileseydi onlar savaşmazlardı; Lakin Allah dilediğini yapar.” (Bakara 2/253)
- V de ki; Hak, Rabbinizdendir. Öyleyse dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin. Biz zalimlere öyle bir cehennem hazırladık ki, onun duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır.” (Kef 16 / 29)
- “Sizi yaratan O’dur. Böyleyken kiminiz kâfir, kiminiz Mü’mindir. Allah yaptıklarınızı görür.” (Teğabün 64/2)
Her şey akar, su, tarih  yıldız insan ve fikir. 
Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir.
“Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik (Hak ile bâtıl) ayrılmıştır.  O halde kim tağutu (Allah ve Resûlü’nün düşmanlarını) reddedip Allah’a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir.” (Bakara 2/256)
Haberleşmenin, iletişimin dünya çapında eriştiği noktada artık hiç bir şey gizli değildir. Hak ile bâtıl geçtiğimiz bütün asırlardan ziyade bu asırda ayrılmıştır. 
Toplumumuzda cemiyetler, camialar, Sivil Toplum Örgütleri, Meslek Kuruluşları, fırkalar hatta sözümona tasavvuf ve tarikat ehli olanlar. Bunlardan hangilerinin Allah’ın ve Resulü’nün yanında oldukları apaşikâr ortadadır.
Zaman zaman, kimi camia ve cemaatlerin önderleri, büyükleri, kendi ikballeri ve nefsânî arzuları istikametinde, camia ve cemaatlerini bâtıla, Allah’ın ve Resûlü’nün düşmanlarına tevcih ettiklerine şahid olunmuştur. 
Ferâset sahibi ve aklı başındaki camia ve cemaat mensuplarının, “Halike isyan olan bir hususta, Mahlûka itaat olunmaz”, fahvasınca kendisine ne telkin edilirse edilsin perdenin arasında vicdanıyla başbaşa kaldığında doğru olan ne ise o istikamette karar vermelidir. Aksi halde büyüğümüz ne derse doğru o’dur. Benim manevi bir mesûliyyetim yoktur” diyemez.
- “İnsanlardan bazıları Allah’tan başkasını Allah’a denk bir takım (otoriteler) edinir de onları, Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır. Keşke zalimler azabı gördükleri zaman (anlayacakları gibi) bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın azabının çok şiddetli olduğunu önceden anlayabilselerdi.” (Bakara 2/165)
- “(İnsanları) Allah yolundan saptırmak için O’na ortaklar koştular. De ki; (istediğiniz gibi) yaşayın! Çünkü dönüşünüz ateşedir (cehenneme).”  (İbrahim 14/30)
- “Zayıf sayılanlar da büyüklük taslayanlara; Gece gündüz (işiniz) tuzak kurmaktı. Çünkü siz daima Allah’ı inkar etmemizi; O’na ortak koşmamamızı bize emrederdiniz derler.
Artık azab gördüklerinde, için için yanlarlar biz de o inkar edenlerin boyunlarına demir halkalar takarız. Onlar ancak yapmakta oldukları günahları yüzünden cezalandırılırlar.” (Sebe 34/33)
- “İnsanın başına bir sıkıntı gelince, Rabbine yönelerek O’na yalvarır. Sonra Allah kendisinden ona bir ni’met verince, önceden yalvarmış olduğunu unutur. Allah’ın yolundan saptırmak için O’na eşler koşar. (Ey Muhammed!) de ki; Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu, ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür.” (Zümer 39/9)
- “De ki; Gerçekten siz, yeri iki günde yaratanı inkar edip O’na ortaklar mı koşuyorsunuz? O, alemin Rabbidir.” (Fussilet 41/9) Ağabeyler, hocalar, şeyhler. allah yoluna kidâyet için vesiyle olabilirler. Mutlâk ma’nada itaat edilmesi gereken Allah ve Resûlüür. Allah’ın hakkını, Resûlüllah’ın hakkını, ağabeylere, büyüklere, şeyhlere yüklemeye kalkarsanız yukarıda meâllerini verdiğim Ayet-i Kerime’lerde geçen “Endad”da kul olmak gibi bir durumla karşı karşıya kalabilirsiniz. 
Birileri tercihini, 1998’den itibaren, Papa ve Papalık tarafından kullanabilir. 
Birileri, yıllarca Türkiye’deki müslümanlardan topladığı zekat, fitre, kurban, kurban derisi, himmet vergisi, tehdit ve şantaj vergileriyle, Yüce İslâm Dini’ni hıristiyanlaştırmak, Türkiye’deki gençleri ve dünyanın muhtelif yerlerinde açılmış bulunan okulların talebesini “İsavî, Müslüman, Mûsevî Müslüman” terânesiyle hıristiyanlaştırmak için büyük gayret sarfetmiş olabilir.
- Cibilliyeti gereği geçmişte yakın tarihimize, “Mavi Marmara Vak’ası” olarak geçen Filistin’deki müslümanlara gıda maddeleri, ilaç ve çocuk maması, çocuk bezi götüren uluslararası aktivistlerin bulunduğu Mavi Marmara Gemisi’ne uluslararası sularda taarruz eden ve dokuz vatandaşımızın şehid edildiği vak’ıa’da gaddar, zalim İsrail Devleti’ni tercih etmiş olabilir. Afganistan, Irak ve dünyamız muhtelif yerlerinde ABD’nin mezalimini tercih etmiş olabilir. Şimdilerde, Allah ve Resûlü’nün düşmanlığı müseccel, bu düşmanlığı günümüze kadar getirmiş ve halen devam ettirmekte olan bir fırka’yı tercih etmiş olabilir.
Sizler asla kula kullak etmeyiniz!
Sizi küfre destek vermek üzere davet eden bu güdücünün arkasından bir sürü mantıkıyla hareket etmeyiniz!
Sizi, küfre destek vermek üzere davet eden bu güdücünün arkasından bir sürü mantığıyla hareket etmeyiniz!
Bilesiniz ki, küfrü iltizam küfrüdür. Küfre rıza göstermek de küfürdür. Kıyamet gününde “biz ağabeylere, büyüklerimize inandık onların tercih ve tevcih ettikleri yoldan yürüdük” demeniz asla sizi kurtarmayacaktır.
- “Yüzleri ateşte (cehennemde) evrilip çevrildiği gün, Eyvah!
Bize! Keşke Allah’a itaat etseydik, Peygambere de itaat etseydik! derler.” (Ahzab 33/66)
- “Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyük bir lanetle lanetinden kov!...” (Ahzab 33/68)
- Bu hakikatleri, Peygamberler tebliğ ettiler. Her devirde müceddidler, müçtehid’ler, müfessirler, gerçek manadaki Varis-i Nebi’ler, Enbiya’nın gerçek varisleri âlimler tebliğ ettiler. Bizim bu gayretimiz de bu mübelliğ’lerin bir parçası olmaktır...