Ve beklenen oldu. Fenerbahçe 2 Nisan’daki genel kurulda deklare ettiği tepkiyi vererek, Galatasaray karşısındaki Süper Kupa finaline U19 takımıyla çıkıp, bir dakika kadar sahada kaldıktan sonra, çekildi ve maç yarıda kaldı. Verilecek karar ve buna bağlı olarak neler olacağını bekleyip göreceğiz.

Şimdi çok fazla detaylara inmeden bu durumu ve olayın nasıl buralara kadar geldiğine bir göz atalım isterseniz.

Ben konuya en sondan başa doğru giderek bakmak istiyorum. Bir kere şunu söyleyeyim, Fenerbahçe’nin, 2006 yılında Denizli’de oynanan ve asırlarca üzerinde konuşulacak maçtan başlayan ve 17 Mart’ta Trabzon’da oynanan Trabzonspor karşılaşmasına gelene kadarki süreçte üzerine oynanan oyunlara verdiği tepki için söyleyebileceğim tek şey; “Saçma sapan ve sorumsuzca yapılmış bir iş” olduğudur.

Evet doğru, 14 Mayıs 2006 tarihinde Selçuk Dereli’nin yönettiği Denizlispor Fenerbahçe maçıyla startı verilen operasyon, 3 Temmuz kumpası, 14 Nisan 2015’te Rizespor maçı dönüşünde Fenerbahçe kafilesini Trabzon Hava Limanı’na götüren otobüsün kurşunlanması sonucu şoförün yaralandığı, üzerinden dokuz yıl geçmesine karşın halen aydınlatılamayan o olay ve arada yaşanan çeşitli hadiseler sonrası, Trabzon’daki olaylara kadar gelen bir süreç…

Evet dediğim gibi, yukarıda belirttiğim tarihlerden de anlaşılacağı üzere, tam 18 yıldır Fenerbahçe üzerinde oynanan bir oyunlar silsilesi net olarak görülüyor.

Düşünebiliyor musunuz, tam 18 yıl olmuş bu işin fitili ateşleneli. O tarihte doğan bir çocuk, bugün rüştünü ispat edip, oy kullanma hakkına sahip durumda.

Eminim, Başkan Ali Koç ta böyle düşünüyor olsa gerek (ki), bu duruma isyan edip böyle bir tepki veriyor. Lakin, Ali Koç’un unuttuğu bir şey var. O da Fenerbahçe’nin sahibi değil, yalnızca başkanı olduğu hususu.

Yani, bu kulübün holdinglerine bağlı bir ticari oluşum değil, çok büyük bir taraftar kitlesine sahip spor kulübü olduğunu unutmuş gibi davranması.

Şimdi soruyorum; Bu maça U19 takımıyla çıkmakla eline ne geçti? Sen normal kadronla çık. Kazan ya da kaybet önemli değil. Sen bu protestoyu yaparak bir şey elde etmiyorsun ki. Rakibinin ekmeğine adeta tereyağı sürüyorsun. Eğer bir tepki vereceksen, bunu TFF’ye karşı yaparsın ve Fenerbahçe gibi büyük bir kulübün başkanı olmanın da avantajıyla kamuoyu oluşturursun. Kaldı ki, Beşiktaş başta olmak üzere, birçok kulüp sana alenen destek vermiş vaziyetteler.

Unutmadan ekleyeyim, TFF yönetiminde yer alan isimlerin yedi tanesi Galatasaraylılığı bilinen simalar. Peki, zamanında bu duruma neden tepki koymadın Ali başkan?

Devam ediyorum; Elle tutulur bir tarafı kalmayan Mehmet Büyükekşi federasyonu da, zamanlaması tartışılır olsa da, seçime gitme kararı almış zaten. İnan ki, daha söylenebilecek şok şey var aslında. Ancak, söyleyecek bir iki cümlem daha olduğu için burada bırakmak istiyorum.

Süper Kupa maçı sonrasında Galatasaray Başkanı Dursun Özbek’in de maç sonrası açıklamalarını asla samimi bulmuyorum. Rakibinin U19 takımıyla sahaya çıkmasıyla dünyaya rezil olduklarını ve bu durumun hiç doğru olmadığını söylerken eminim ki, o da söylediklerine inanmıyordu.

Gelelim adaşım Erden Timur’un, “Yabancı hakemlerden oluşan bir heyet gelip, geçmişe dönük ayrıntılı bir inceleme yapsın bakalım kimin daha çok hakkını yemiş görelim.” demesine.

Sevgili Erden Timur, eğer böyle bir analiz yapılırsa, inan ki armadaki dördüncü yıldızı yalnızca gökyüzünde görürsünüz…

Sözün özü; Şurası çok kesin, herkes her kulüp bu güne dek mağdur oldu. Ancak inanın ki, bu mağduriyet rüzgârından tartışmasız en az etkilenen camia Galatasaray’dır.

Ayrıca, mevcut kaosun bitirilmesi için her türlü adımı atmaya hazır olduğunu söyleyen Erden Timur’a, maç sonrası kulübün resmi sosyal medya platformundan yapılan paylaşımı bir izlemesini öneririm.

Bu arada, konunun öneminden kaynaklı olarak uzayan yazı nedeniyle özür diliyor, haftaya yeniden buluşmak üzere diyorum efendim.

Hoşçakalın…