“Zaman “kavramı bizim bilmediğimiz soyut bizim için hayali bir içimizden geçip gidebilen serüvenleri, karşılaşmaları, yorgunlukları, savaşları, sevişmeleri, ihanetleri ve de gelecek gibi görünen geçmişi yaşatan bizim hayalimizde var ettiğimiz bir yalan olduğuna inanıyorum. Duran biz, içimiz ve yüreğimizde cirit atan melodisi bir çıplak kurgu. 

Sorun şu kahraman biz kendimiz sayıyoruz oysa kahraman özne biz yüklem bile değiliz. Edilgen bir yapıda gözerimiz fal taşı gibi açılmış, bize yarattığı sonu bilinmeyen yarattığı duyguların sahibi bizmiş gibi, kuyruğuna basılmış köpek iniltisi ile dönerek dururuz bizim değil o duygu. Onun sahibi zamandır. 

Bizim sandığımız olgunun ismi ne olursa olsun sahibi zamandır. Zamanda bizim yarattığımız yalandır.

Hayvanlarda sahi zaman kavramı var mı? Yoksa sadece saliselere mahkûm “düş “kuruyor mu. 

Yani şimdinin keyfini çıkarmak isteyen Nirvana’ya varmış mı?  o zaman bizden daha mı serbest. 

Serbest olduğu kesin, acaba daha da özgür mü? İşte benim kuşkum özgürlüğü konusunda.

Bence; şimdiye gömülmüş, serbestçe yaşıyordur ama, yaşadığı şeyi benliğinde içselleştiremediği için özgür değildir. 

Bizler serbestlik ve özgürlük arasında yeminler eden, namaz kılmayı bilmeyen cemaate benziyoruz. 

Sonunda af edilsek bile cennete uyumsuzluktan, biz içimizde cehennemi yaşarız. 

Somurtuk bir surat. Yüreği ile düşünmeyi bilmeyen merhametsiz gülüşlere ve yalancı sevdalara köle olmuşuz. 

Kendi yaşamını zehir ettiği gibi genlerine işlemiş mutsuzluğu aktarabilen bir mutasyona uğratmış zamanı durduramayan insanlar, nasıl yaşar. 

Zamanı durduramayanların; adaletin duvarının mutlulukla harçları örülmüş cennetin duvarına bakıp kör olmama şansı var mı? “Günahkârlar” günahı kendine yalancı olanlar. Bundan daha büyük yalan var mı bu dünya da. 

Zamanı durduramayan insanlar veya “silikler” kendi tanımını nasıl yapar acaba?  

Oysa insan düşünmelidir, öbür dünya da belki bir melek sana sorabilir. Diye; benim bu dünyada zamanla buluştuğum noktalarda benim zamanla karıştığım noktada “zamanı durdurmak” isteği bende hiç uyandı mı? 

Bence insanların zamanla buluştuğu noktalarda çıkan sonuç; “Zamanı durdurmak istediklerim” “zamanı yok saymak istediklerim”

“Hiç zamanla tanışmayan yersiz, yurtsuz silikler” diye üçe ayırdım.

En büyük azap tahmin etsek yanılırdık büyük olasılkla…Oysa bize azap çektirenler;

“Zamanı durdurmak” istediklerimizdir. 

Başta söylediğim gibi “Zaman” bizim uydurduğumuz bir yalandır. Ne göreni gördüm. Ne de duyanı. 

“Zaman bence güzel duyguları eriten bir kazan, oradan da buhar olup dünyamıza düşen yağmur tanesidir” 

Onun için her yağmur yağdığında diz çökesim ve yakarasım gelir ama yüreğim lal olur nedendir bilmem. 

Bilirim yüreğin ya duası olur o seslice yapılır. 

Bir de bedduası o da sessizce yapılır.

“Korkum yok! İlmiğim zamandan, gözyaşlarımla yağlayarak geçirmişim yaşanmışlıklarıma…

Cenneti gördüm, korkusuzluğum ondan…

Saygıyla