Geçen bölümde dünyanın beyni kabul edilen Ukrayna’yı kontrol altında tutanların, hele Kırım gibi büyük imkanlar bahşeden stratejik bir bölgeyi ele geçirenlerin ne kadar büyük bir avantaja sahip olabileceğinden bahsetmiştim.
Bu doğrultuda 1945-1990 yılları arasında yaşanan soğuk savaş döneminde olduğu gibi bu dönemde de çok kutuplu bir dünyanın teşekkülünde büyük payı olan PUTİN Rusya’sını önemsemiştim.
Neden önemsediğime gelince:
2000 yılında Devlet Başkanı olan PUTİN ile birlikte 20 yıl gibi kısa bir sürede dünyada tekrar itibar gören, sözü dikkate alınan, her alanda büyük atılımların yapıldığı bir devlet yaratılmıştır.
Bu girişimle, insan deposu gibi kullanılan ülkelere; Denge Stratejisi’ni uygulayarak nefes alma ve hayatta kalma imkanının sağlanacağını naçizane değerlendirmekteyim.
Neden Putin Rusya’sını Bu Kadar Önemsediğime Gelince, Açıklamaya Çalışayım.
Mihail Gorbaçov 1985- 1990 yılları arası Sovyetler Birliğinde önce Komünist Parti genel sekreteri olarak, daha sonra kısa bir süre de olsa SSCB’de ilk devlet başkanlığı görevinde bulunmuştur. Bu sürede batı yanlısı tutumuyla övgü alan Gorbaçov ‘ Yeniden Yapılanma ve Açıklık politikaları’ gibi önemli reformist çalışmalarda bulunmuştur.
Ülkesinin kalkınmasını sağlayacak reformist atılımları başlangıçta çok önemseyip hayata geçirirken, ne hikmetse devamını getirmek konusunda edilgin (pasif) kalınca demokratik yaklaşımı benimseyen Yeltsin’in tepkisiyle karşılaşmıştır.
Bu sürede SSCB’nin , daha doğrusu komünizmin yaşatılmasını savunan, reformların ülkeyi parçalayacağını değerlendiren bir gurup ise kuşku uyandıracak garip ve etkisi kısa süren bir darbe girişiminde bulunmuştur.
Buna ilave olarak batı sevdasıyla komünizmi sonlandıracağı düşünülen Gorbaçov’un, aksi yönde eylem ve söylemleri dünyayı tek başına yönetmeye soyunan batı dünyasının baskıları Sovyetler Birliği’nin sonunu getirmiştir.
Zira Sovyetler Birliğinin dağılması, Amerika’nın dünyayı tek başına yönetmesi anlamı taşıyordu!.
Batı’nın tek kutuplu dünyayı yönetme ihtirası, daha sonra yönetime gelen Boris Yeltsin’i harekete geçirdi. Önce Çin ile stratejik işbirliğine girerek Amerika’nın çılgın planlarına son vermek istedi. Ve biliyordu ki, ‘ Dünyada bulunan ülkelerin mukadderatının tek bir ülke tarafından belirlenmesi, dökülecek kanın, olacak katliamların resmen habercisiydi.’
Yine bu dönemi fırsata dönüştürmek isteyen batı (AB-D), oklarını, bu kez de ikiz kulelerin devrilmesinde parmağı olan El Kaide silahlı terör örgütünün lideri Usame Bin Ladin’e çevirdi.
2001’de Amerikan İstihbarat birimi Ladin’i Afganistan’ın Tora Bora adlı dağlık bölgesinde gösteriyordu. Gayesi bir şekilde Afganistan’a el atmak, bölgede mevcudiyetini Rusya’ya hissettirmekti!
Amerika 19 yıldır bölgede!…
Sonuç nedir derseniz 19 yıldır kan gövdeyi götürüyor. Savaşın Kazananı Yok! Kaybedeni Çok!!!
Bilançoya göz atarsak; 13 yıl süren Afganistan savaşında binlerce sivil katledildi. Yaralılar saymakla bitmez! 100 000 Afganlı askerin öldüğü savaşta 2300 AB-D askeri de yaşamını kaybetti!..
Başlangıçta NATO’ya bağlı uluslar arası koalisyon askerlerinin sayısı 50 000 iken Obama tarafından 100 000’ne çıkarıldı. Kazananın olmadığı savaşta sarf edilen 700 milyar dolar da çöpe gitti.
PUTİN 20 YILLIK SÜREDE NE YAPTI DERSENİZ?
Önce Rusya’nın güneyinde bulunan Çeçen militanların saldırılarını durdurdu. 2009 yılında bölgeyi sorunsuz hale getirdi. Daha sonra Bağımsız Devletler Topluluğu’nun üyesi olan ve fakat batı ile işbirliğine sıcak bakan Gürcistan’ın gazını aldı. Yine denge stratejisi uygulayarak Küresel batıya yanaşan Ukrayna’ya geçen bölümde açıkladığım şekilde gerekli dersi verdi.
Putin bu hareket tarzıyla dünyayı sıcak savaşlardan uzak kalarak yönetebilmek için çok kutuplu bir dünyanın kurulması gerektiğini dile getiriyordu!.
Başkanlığının ilk on(10) yılında kafasındaki hayalleri henüz gerçekleştiremediğinden batı ile ilişkilerini kuvvetlendirme cihetine gitti.
SONUÇ: Yıl 2020…
1990’larda İskarpin giydirilen Rusya’dan, Potin giyen Putin’in ülkesi gerçek Rusya’ya yapılan yolculuğu dilimin döndüğünce siz okurlarıma sunmaya çalıştım.
Bana Göre İkinci Bir Soğuk Savaş Dönemi Tüm Dünyaya Hayırlar Getirsin Demek En Doğru Yaklaşımdır Diye Değerlendiriyorum.
Artık Yunanistan(!) ve Ermenistan’ın(!) içine nüfus etme vaktidir..