Abdullah Işıklar Ağabey’in çıkardığı FETİH Gazetesi, cirim olarak küçüktü;Fakat te’siri çok büyüktü.Devrin Başat Gazeteleri, “FETİH’”in çıktığını manşetlerden vermişlerdi. Fetih   Gazetesi’nin Muhteşem bir kadrosu vardı. Eşref Edip Fergan, Hasan Basri Çantay, her hafta, zaman zaman, kendi isimleriyle, zaman zaman da, devrin hassasiyyetini dikkate alarak müste’âr   isimleriyle yazıyordular.- Eşref Edip Fergan ( 1882- 15 Aralık 1971 yılları arasında yaşamış, vefatında, İstanbul Edirnekapı Şehidliğinde, Mehmed Akif Ersoy, Ahmed Naim Bey’in kabirlerinin yakınına defnedilmiştir.Kendisi, Hukuk Doktoru idi. 1908- 1966 yılları arasında aralıksız, iki Cihan Harbi geçirilmiş olmasına rağmen Sırat-ı Müste’kîm Mecmua’sını, 1107 sayı çıkarmıştır. Mehmed Akif Bey’in şiirlerini ilk önce Dergisiinde basmıştır. Şahsen ve Dergisiyle Millî Mücadele’ye büyük destek vermiştir.- - Hasan Basri Çantay, 18 Teşrin-i Sânî,( Kasım) 1302- 1886 tarihinde Karesi,( Balıkesir,)’ de doğdu.Yunan Palikarya’sı, İzmir’e ve Batı Anadolu’ya çıktığında, Karasi ve Civarı Kuvva-i Milliye Hareketine öncülük etti. Mehmed Akif Bey ile birlikte, T.B.M.M.’si birinci dönem’de Karasi( Balıkesir) Meb’usu olarak bulundu. Diğer şeyh’ler,müftüler,ulema ile birlikte, Mehmed Akif Bey de dahil tasfiye edildiler, İkinci Meclis’e da’vet edilmediler. Mehmed Akif Bey’in Bülbül Şiir’ini kendisi için yazdığı söylenir.

Hasan Basri Çantay’ın en değerli eseri, “ Kur’ân-ı Hakîm ve Meâl-i Kerim,” adını verdiği, Tefsir-Meâl,”dir.Bu çok kıymetli eser’de metne sadakati esas alan bir tercüme tekniğini tatbik ve ta’kip etmiştir. O, ma’na’yı daha iyi anlaşılır hale getirmek için parantez arası ifadeler kullanmış ve pekçok yerde dipnota dayalı açıklamalar yapmıştır. Meâl-i Kerim’de kullanılan dil; açık ve akıcı bir Türkçe, Üslup, her insanın kolayca anlayacabileceği bir özellik ve güzellik arzetmektedir.Hasan Basri Çantay Merhum’un bu eseri, aradan geçen bunca zamana rağmen, heniüz, aşılamamıştır.

Merhum, Hasan Basri Çantay,03 Aralık Perşembe,( Receb-i Şerif’in sonuncu günü) 1964’de tedavî için getirildiği İstanbul’da vefat etti. Cum’a  günü, Fatih Camii’nde Mahşerî  bir kalabalığın iştirak ettiği, cenaze namazından sonra, Edirnekapı Şehidliğinde, Mehmed Akif Bey, Ahmed Naim Bey’in kabirlerinin yakınlarında defn’edildi...

Bunlardan başka,devrin ilim ve fikir adamları, ya yazı veriyorlar ya da beyanat verieyorlardı.Bunlar arasında, Devrin İstanbul Müftüsü, Fakih ve Müfessir,Ömer Nasûhî Bilmen Efendi Hazret’leri, Üsküplü, Hukukcu ve İslam alimi Bekir Sadak da vardı.

FETİH, büyük boşluğu doldurmuştu.. Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in, Meşhur BÜYÜKDOĞU  Gazetesi, zaman zaman, mahkemeler tarafından kapatılıyor, zaman zaman da maddî imkansızlık sebebiyle çıkarılamıyordu.Tirajı nisbeten az, cirmi küçük Fetih umulanın ve beklenilenin aksine  bütün Yurdumuz çapında büyük bir alaka ile karşılanmıştı. Anadolu’daki pekçok  Milliyetçi-Muhafazkâr insan onlarca-yüzlerce abone kayd’ederek gönderiyordu. Kısa zamanda Gazete’nin tirajı 5000 adede yükselmişti.

Abdullah Işıklar, çıkardığı Gazetesinin geçmiş nüshalarını alarak, Süleyman Efendi Hazret’lerini, Bahçekapısı, Rasimpaşa Hanında bulunan, Damadı Kemal Kacar’ın Yazıhanesinde ziyaret etmiş, Gazete nüshalarını kendisine takdim ile, du’a buyurmasını ve ma’nevî desteğini istemişti.Gazete nüshalarını tetkik buyuran Süleyman Efendi Hazretleri, çok memnun kalmış, du’a buyurmuş, Abdullah Işıklar’ı teşcî’ etmiş,cesaretlendirmiş, yakınlarına her hafta en az, 500 Gazete alınarak meccanen dağıtılması ta’limatını vermiştir.Devrin bütün   matbuatı rejmin borazanlığını yapıyor, her fırsatta islam’a ve müslümanlara taarruz ediyorlardı. Onun için, Mürşid-i Kâmil ve Mükemmil, Medâr Mürşid ve Müceddid, küfre karşı neşriyat yapan, gazete ve Mecmui’aları hep desteklemiştir. Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in çıkardığı, BÜYÜKDOĞU, Gazete’sinin  çıkarılması ve devamı  için, devrine göre, dudak uçurtan bir meblağ yardımda bulunmuştu. Bu istikamette neşir yapan diğer bütün gazete ve dergilere de maddî- ma’nevî, hertürlü yardımı yapmış ve desteği vermiştir. Zaman zaman,” Ah! Bizim de bir Gazete’miz olsaydı,” dediğini  ilk talebesi bizlere nakletmişlerdir...

Fetih Gazetesi, Milliyetçi- Muihafazakâr çevrelerde nasıl büyük bir memnuniyyetle karşılanmış ise de, Kemalist’ler,devrim yobazları, vesayet rejmi taraftarları arasında büyük bir endişe’ye sebep olmuştu. 1980’li yıllarının sonlarında, Merhum Turgut Özal tarafından, Türk Ceza Kanunun’dan çıkarılan, T.c.K. 163. Maddesi, hepimizin bütün müslümanların boynunun üzerinde, Demoklesi’nin kılıcı gibi asılıydı

Fetih Gazetesinin Manşetten verdiği   ba’zı haberler ve başta, Merhum, Hasan Basri Çantay Hoca’nın ba’zı yazıları, Devrin Basın Savcısı, Meşhur, Hicabı Dinç tarafından, “ Dini siyasete alet etmek ve laikliğe karşı    yayın yapmak ithamıyla ta’kibata ma’ruz kalmıştı.Devrin rejme bağlı mahkemeleri de Basın Savcısı’nın iddialarını dikkate alarak, iddianameleri kabul etmişti.Hasan Basri Çantay Hoca’nın yazıları, “Dini siyasete alet,” “ Cumhuriyet döneminde 500 cami kapatıldı,” Manşeti, Laikliğe karşı  neşriyat kabul edilerek, Gazete’nin Sahibi Abdullah Işıklar ve Yazıişleri Müdürü hakkında 5 yıldan 15 yıla kadar hapis talebiyle da’va ikame edilmişti. Mahkeme, bu dosya için, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üye’lerinden, Prf. Dr. Sulhi Dönmezer ile, Doç. Dr. Naci Şensoy’u 2Bilirkişi” olarak ta’yin etmişti. Bilirkişiler, zamanın ruhuna uygun olarak,” 500 Camii’n  yıktırılması, laikliğin gereğidir, laikliğe aykırı yayın yapan Gazete’nin sahibi ve Yazıişleri müdürü    cezalandırılmalıdır,” diye, rapor verdiler, görüş bildirdiler. Abdullah Işıklar ve Yazıişleri müdürü, 27 Mayıs 1960 Darbecilerinin bilahere çıkardıkları Umûmî af ile bu cezalardan kurtulmuşlardır. 

Fetih Gazetesi kapandıktan sonra,Abdullah Işıklar, Merhum, Ali İhsan Yunrd’un, “ Abdullah, Yeniçeriler Caddesi üzerinde, Çorlu’lu Ali Paşa Medresesinin karşısında  yeni bir pasaj yapıldı. Kiğlı Pasajı, gidelim oradan küçük bir dükkan kiralayalım, ufak tefek ticaret yapalım, “ demesi üzerine, giderler, merdiven altında, yukarı katların lağım ve pis su borularının geçtiği yerde  bir masa sandalyenin ancak sığabileceği kadar küçüçük bir dükkan kiraladılar.1960  darbesinden sonra, Beyazıd, Çemberlitaş,Gedikpaşa, adeta Türkiye’nin Ticaret Merkezi haline gelmişti. Etrafta toptancılar vardı.Bu küçük dükkan’da,ip, ambalaj kağıdı, sigara,damga-posta pulu gibi , ufak-tefek şeyleri satarak işe başladık,Merhum, Ali İhsan Yurd cüsseli birisiydi, o içeride masaya oturduğunda, ben kapı önünde beklemek durumunda kalırdım, yani kuraladığımız dükkanımız, çok küçük bir dükkan idi.

Kiğlı Pasajındaki bu küçük dükkan kısa zamanda, Milliyetçi- Muhafazakâr entellektüellerin, bilhassa Küllük müdaviemlerinin uğrak yeri haline gelmişti. Merhum, Prf.dr. Erol Güngör, İsmail Dayı gibilir, hergün uğruyordular.Günlar böyle geçerken, birgün, Ali İhsan Yurt elinde kocaman bir kitapla gelir, Kitap Kazım Karabekier Paşa’nın Hatıratı’dır;Kazım Karabekir Paşa’nın Hatıratını Merhum, Ömer Öztürkmen bastırmış, Kitap  yayınlanınca, Mustafa Kemal’e hakaretten mahkemeye verilmişse de beraat etmiş, bu ilk kitabı Prf.Dr. Erol Güngör almış, derken,üniversite talebesi bu Hatırat için bu küçük dükküna akın etmiş, böylece Abdullah Işıklar Kitapçılığa başlamış olur.İstanbul Yüksek İslâm Enstitü’sünde son sınıf talebesinden, Sami Arslan,İmam-Hatip’ten me’zun olunca Vaiz ta’yin edilir, va’az’larındaki notları biriktirir, kitap haline getirilmesi için, Hoca’sı Ali Rıza Sağman’a, tetdkik için verir, Hoca’sı çok beğenir ve  kitap olarak bastırılabilinirse adı, “ KARANLIK GECELERİN  Nurlu Sabahı,” olsun,” der. Neşri için Abdullah Işıklar’a getirilir. Abdullah Işıklar Kitabı neşr’eder, Kitap çıkar çıkmaz mahkemeye verilir, Kitabın mahkemeye verildiği duyulunca, kitap bedseller olur, bir zamanların en çok satılan kitabı haline gelir. Devir, vesayet devridir, her naşir, her kitabı neşr’etmez, hatta her müvezzî de, her kitabı tevzî etmezdi.Bu dönemde Abdullah Işıklar, kimsenin neşretmediği kitapların Nâşiri,kimsenin dağıtmadığı- dağtamadığı kitapların da müvezzi’i olmuştu...