RÖPORTAJ: HABİB BABAR

Gazeteci, oyuncu, yayınevi müdürü, sinema muhabiri, film yönetmeni, hatta fotoromancı ama en çok film yapımcısı… Türk sinemasının en özgün sinemacılarından, Yeşilçam'ın neredeyse tüm önemli isimlerinin yollarının bir şekilde kesiştiği “Çiçek Arif’… "Kapıcılar Kralı", "Köşeyi Dönen Adam", "Piano Piano Bacaksız", "Maden", "Selvi Boylum Al Yazmalım", "Sensiz Yaşayamam" ve "Namus Borcu" filmlerinin yapımcısı, Çiçek Bar’ın (Sinema Sevenler Derneği Lokali) sahibi Arif Keskiner… Yıllarca birlikte çalıştığı Türk Sineması’nın Çirkin Kralı Yılmaz Güney’in bilinmeyenlerini ilk kez usta gazeteci Habib Babar’a anlattı… Haydi buyurun bu keyifli sohbete…

İSTANBUL’A KAÇ YAŞINDA GELDİNİZ?

Ben 1954'te yılında 16 yaşında evden kaçıp İstanbul'a geldim. Bu kaçışıma yayladayken karar vermiştim. Bir sene Adana’da okumuştum. Bir arkadaşımla beraber gecekondu bodrumunda bir sene sadece zeytin-ekmek yiyerek idare ettik. İkinci sene olunca tahammülü yoktu işin. O da ablasının yanına gidiyormuş Mersin’e. Ben de dedim gideyim ablamın yanına. Kafama koydum. Ev yaylada. Zaten iki tane gömleğimiz ya var ya yok. Onları bir çıkın yaptım. İndim yayladan. Evlerde kışlık buğday vardır. Bizim böyle dedemizden kalma bir çiftliğimiz vardı. Ama oradan bize 6-7 çuval buğday verirlerdi. Biz de onu değirmene götürürüz. İşte bulgur, dövme, ekmek yapılırdı. Onunla idare ederiz. Yani hiçbir şey olmasa o yemeğimiz, pilavımız hazırdır. Çuvalın bir tanesini yarıya böldüm, tamamını kaldıramıyorum tabii. Yarısını verdim, 24 TL paramı aldım. Adana’ya gittim. Adana’dan tasdiknamemi aldım, doğru Sultanahmet Ticaret Lisesine kaydımı yaptırdım. Trene bindim. Ver elini İstanbul. 16 yaşındaydım, 1954 yılı. Öyle geldim İstanbul'a. 

PEKİ SİNEMA İLE NASIL TANIŞTINIZ?

1959 yılında yönetmen arkadaşım Nuri Ergün ile oturuyorduk.Ona film çekimlerini set ortamını çok merak ettiğimi görmek istediğimi söyledim. O’da bana ‘Cilalı İbo’nun filmini çekiyoruz haydi kalk seni de götüreyim’dedi. Birlikte sete gittik. Yönetmen Nubar Terziyan’ı yanına çağırdı ‘Baba nasıl buldun arkadaşı’diye sordu. Nubar baba ‘Çok iyi’diye yanıt verdi. Hemen üzerime postacı kıyafeti giydirdiler ve filmde postacıyı oynamamı istedi yönetmen arkadaşım. Ne kadar olmaz dediysem de sonunda ikna edilmiştim ufak bir rolle kamera karısına geçmiştim. Çekimin sonunda tam 50 lira verdiler o dönem çok güzel bir paraydı. O günün akşamı Nuri’yi ve birkaç arkadaşı meyhanede ağırladım. O paradan 20 liram daha kalmıştı.

SONRA NELER OLDU?

Film memleketim Osmaniye’de gösterime girecekti. Arkadaşlarım ömründe hiç sinemaya gitmeyen  Nalbant babamın yanına gidip ‘Hasan amca birazdan Arif çıkacak demişler…Bir süre sonra beni beyazperdede gören babam kaşlarını çatmış ve ‘Biz üniversite okuyacak dedik. O gitti postacı oldu diyerek bana basmış küfürleri….(Gülmeye başlıyor….) Daha sonra benim sinema serüvenimde başlamış oldu. Yani Yeşilçam’dan bir daha kopamadım.

YILMAZ GÜNEY İLE  BİRLİKTE ÇALIŞTINIZ MI?

Yılmaz Güney 1959 yılında sinemaya girmişti. Atıf Yılmaz’ın asistanlığını yapıyordu. Yaşar Kemal’in senaryosuna katkıda bulunduğu ‘Ala Geyik ‘filminde oynamıştı. Ben o dönem üniversiteyi okuyordum param kalmamıştı. Atıf Yılmaz’ın yönetmenliğini yaptığı ‘Kızılvazo’ ve Tatlı Bela’ filmleri çekiliyordu. Yılmaz Güney’in yanına gittim’ Atıf beye söylesene bana rol versin param kalmadı dedim’Yılmaz Güney, asistanlığını yaptığı Atıf Yılmaz’a söyledi ve 2 filmde de oynadım 250 lira aldım. O para beni rahatlatmıştı. O filmler çekildiği sırada Yılmaz Güney’de cezaevine girmişti.

KAÇ YIL CEZA ALMIŞTI?

Yılmaz Nevşehir Cezaevi’ne konulmuştu. Orada tam olarak 1,5 yıl yattı. Bende o sıralar Yılmaz Güney ile ortak arkadaşımızın Mobilya fabrikasında müdür olarak görev yapıyordum. Yılmaz cezaevinden bana haber gönderdi benden bir daktilo istemişti. Ben ona her ay 250 lira gönderiyordum. Daktilo olayını atölyenin sahibi arkadaşımız Suavi’ye anlattım. O’da ‘Hemen al gönder’dedi. 900 liraya bir daktilo alıp cezaevine gönderdik. Yılmaz o daktilo ile ‘Boynu Bükük Öldüler ’kitabını yazdı.

CEAZEVİ’NDEN NE ZAMAN ÇIKTI?

1,5 yıl cezasını çektikten sonra Konya’ya sürgüne gitti. Orada da mecburen 6 ay kaldı. 

PEKİ SİNEMAYA NE ZAMAN DÖNDÜ?

Cezasi bitmişti. Arkadaşlarla toplanıp onun cezaevinden çıktığını kutluyorduk. Yılmaz,’Ben artist olacağım. Sizde bana destek olacaksınız. Bana 5 takım elbise alın ben parasını öderim’dedi. Neyse benim bir terzi tanıdığım vardı ona gittik ben kefil oldum Yılmaz’a 5 takım elbise diktirdik. Yılmaz hergün bir takımını giyip Yeşilçam’a geliyordu. O dönemler Ferit Ceylan diye bir yönetmen film çekecekti. Başrolde de Yılmaz’ı oynatacaktı. Ancak filmi çekecek para yoktu. Yılmaz ekibi alıp Adana’ya gitti. Filmi Adana’da çekeceğini söyledi. ’İkisi de Cesurdu’filmi benim memleketimde çekildi. Yönetmen alkolik olduğundan filmin yönetmenliğinin çoğunluğunu da Yılmaz yaptı. 

KUMAR ALIŞKANLIĞI NEDENİYLE ONDAN AYRILMAYA KARAR VERDİM

NE ZAMAN BİRLİKTE ÇALIŞMAYA BAŞLADINIZ?

Yılmaz beni askerde arayıp sormadığı için kırgındım. Birgün buluştuk beni evine davet etti. Ne kadar yok dediysem ısrar etti ve Levent’te ki evinde buluştuk. O gün birlikte çalışmaya karar verdik. Yılmaz film çekecekti. Ona ‘Sizi Osmaniye’ye göndereyim’dedim. Ve memleketime gönderdim. ’Dağların Oğlu’filmini orada çekti. Akrabalarım, kardeşlerim ona çok yardımcı olmuşlar. Onları öve öve bitiremedi. Onun işlerine koşturuyordum. Yılmaz çok azimliydi sürekli çalışıyordu. 2.sınıf filmler Beyoğlu sinemasına giremiyordu. Yılmaz’ın filmleri de 2. Sınıf film olarak görülüyordu. Bu duruma çok kızıyordu. Filmlerini varoşlar çok izliyor. Taşrada izlenme rekorları kırıyordu. Ondan çirkin kral oldu. Artık para kazanmaya başlamıştık. Tabii Yılmaz’da kumara başlamıştı… O dönem Can ile yaşadığı eve mobilya almıştı. Mobilyacılar telefonla arayıp çekin karşılıksız çıktığını söylüyordu. Yani taksit paralarını gece kumara vermeye başlamıştı. Ben bu durumdan çok rahatsız olmuştum. Ve onunla çalışmamaya karar verdim. Onula tam olarak 8 ay çalışmıştım. Bana kalmam için çok ısrar edince ben ona, ‘Sana kardeşim Abdurrahman Keskin’i vereyim. Osmaniye’de film çektiğinde onu çok sevmiştin’dedim. Abdurrahman’da İstanbul’daydı. Kardeşimi onun yanına verdim kardeşimle 7 yıl birlikte çalıştı.

YILMAZ GÜNEY’İN KİTABI SATMAYINCA İFLAS ETTİK

CEZAEVİN’DE YAZDIĞI KİTABINI MÜDÜRLÜK YAPTIĞINIZ YAYIN EVİNDE ÇIKARDI KİTAP SATTI MI PEKİ?

Yılmaz Güney, birgün beni aradı ve buluşmamızı istedi. Taksim’de bulunan Çiçek Pasajında buluştuk. Yılmaz  ‘Benim size borcum var.Cezaevi’nde yazdığım kitabı basın parasını da siz alın’ dedi. Bende ona  ‘Eğer imza günü düzenlersen olur’dedim. Anlaştık ve kitaplar basıldı. Yılmaz şöhretti ancak kitabı satmadı. Battık… Kitaba harcadığımız parayı zar zor ödedik.

FİLMİ YASA DIŞI YOLLARLA FESTİVALE GÖTÜRMEYİ BAŞARDIM

‘UMUT’ İSİMLİ CANNES FİLM FESTİVALİNE NASIL GÖTÜRDÜNÜZ?

Film Cannes Film Festivali’ne seçilmişti. Ancak yurt dışına gönderilemiyordu. Yılmaz,beni aradı durumu anlattı. Ben nerelere başvurduysam bu durumun mümkün olamadığını söylediler. İş başa düşmüştü. Yılmaz’a filmi gönderebileceğimi söyledim. Yılmaz, bana 3 bin lira verdi. Filmleri gazetelere sarık 2 valizin içinde koyduk. Yeşilköy Havalimanının yolunu tuttum. Havalimanında çalışan hamalı yanıma çağırdım. Ona ‘Bu valizlerde lokum var. Eğer içeriye kadar geçirirsen sana 500 lira veririm’dedi. Hamal her iki valizi içeriye kadar soktu.  Sonra onu tekrar yanıma çağırdım. Uçağa bindirmesi halinde bin lira daha vereceğimi söyledim. Hamal valizleri uçağa kadar sokmuştu. Söz verdiğim parayı verdim. Yılmaz Yeşilköy’de film çekiyordu film ekibiyle hava limanına kadar gelmişti ‘Ona iş tamam deyip uçağa binmiştim’ yani yasadışı yollardan filmi yurt dışına çıkarmayı başarmıştım.Bizi Fransa’da Abidin Dino karşıladı. Onu ilk kez görmüştüm. Festivale gittim. Yanımda Tuncel Kurtiz vardı. Film gösterime başladı. İnanılmaz alkış sesleri yükselmişti. Sevinçten Tuncer ile birbirimize sarılıp ağlamıştık.

MAŞALLAH SİZDE DE YOK YOK TAM OLARAK NELER YAPTINIZ?

Oyunculuk, yönetmenlik, film yapımcılığı, aşçı kafalığı, fotoroman yönetmenliği, Basım evi müdürlüğü, ve kitap satışı ve daha neler neler… İsveç’ten Saklambaç, Fotospor, Pazar Mecmualarına haberler geçiyordum. Kendime ait 3 kitabım bulunuyor.