1899 yılında Bağdat Samarra şehrinde dünyaya gelmiş Kerkük kökenli bir Türkmendir. Kurtuluş Savaşı'ında savaştığı ve gazi olduğu için İstiklal Madalyası sahibidir.
 
Hayatını Manisa'yı tüm Türkiye'ye örnek olacak şekilde ağaçlandırmaya adamış ve yaşadığı süre boyunca binlerce ağaç dikmiştir. Türkiyenin Yüce dağlarından biri olan Spil Dağında yaşayan ve Manisa sokaklarında üzerinde sadece şort ile dolaşan Doğa kahramanı Ahmet Bedevi'ye halk Manisa Tarzanı adını takmıştır.

Gerçek adı  Ahmeddin Carlaktır. Ama o Carlak soyadını kullanmak yerine yaşam felsefesini kendine örnek aldığı evliya Ahmet Bedevi'nin soyadını kullandı. Artık onun adı Ahmet Bedevi idi.

1963 yılında hayatını kaybedince Manisa halkınca bir efsaneye dönüştürülmüş, heykeli dikilmiştir. Her yıl ölüm yıldönümü olan 31 Mayıs'da Manisa'da Ahmet Bedevi için törenler düzenlenir.


 
Türk Ordusu'nda hem 1. Dünya Savaşı, ardından hem de Türk Kurtuluş Savaşı' na katılır. Ancak Kurtuluş Savaşı'ndan hemen önce, Kafkas Cephesi'nde Kazım Karabekir Paşa'nın komutası altında er olarak olarak görev alır. Kurtuluş Savaşı' nın ardından Türkiye Büyük Millet Meclisince İstiklal Madalyası verilir.

Ahmet Bedevi Protokola davet edildiği Her resmi kutlamada göğsüne bağladığı bir palmiye yaprağının üzerine bu madalyayı takar ve tören alanına büyük bir gurur içinde katılır.


 
Kurtuluş savaşı sonlarında işgalci düşmanın orduları yurdumuzu terk edişleri sırasında Batı Anadolu' daki her yeri ateşe verirler. Alevler öyle kuvvetlidir ki birçok alanda ormanlarımız yanar Manisa' nın yemyeşil manzarası katran karasına dönüşür. Tutkulu bir doğa sevdalısı olarak bu durumu üzüntüyle gören Bedevi, savaş sonrasında Manisa'nın manzarasını tekrar yeşile dönüştürmek üzere burada kalmaya karar verir ve Manisa’ya yerleşir Askerlik bitmiştir, ancak ona göre bu vatan için ağaç dikmek yeni bir kutsal görevdir. Azimle mücadele ederek bir kaç senede mutlu sona ulaşır.
 
Yoksul ve yalnız bir yaşam geçirir. 1 Haziran 1933'te 30 lira aylıkla bahçıvan yardımcısı olarak Manisa Belediyesi'nin kadrosuna alınır. Kendisi de yoksul olduğu halde Belediye'den aldığı aylığı fakirlere yiyecek ve giyecek almak için harcayacak kadar yardımseverdir. Yaz, kış şortla ve lastik pabuçlarla dolaşır, Sadece üzerine eski gazete sererek kullandığı ahşap bir sedirinin bulunduğu Spil Dağı'ndaki küçük kulübesinde yorgansız, yataksız ve yastıksız uyur. Tüm malvarlığı bunlardır. Yıkık dökük kulübesinde sürekli bir Türk bayrağı asılı bulunmaktaydı, Atatürk öldüğünde ''babamız öldü'' diye ağlamış ve uzun süre yas tutmuştu.  Yaşamında fazla masrafı olmadığından paraya ihtiyaç duymaz, kazancını fakirler için harcar.

Manisa halkı Manisa Tarzanı'na, Manisa Tarzanı halka daha çok alışıyordu. Özellikle çocuklar Manisa Tarzanı'na bayılıyordu. Çünkü Manisa Tarzanı eline aylık olarak geçen üç kuruş parasıyla çocuklara şeker alıyor geri kalanıyla sessizce ihtiyacı olanlara yardım ediyordu. Kadınlar ise Manisa Tarzanı'nın olur olmadık yerde karşılarına çıkıp kendilerine çiçek vermesine alışmıştı. Birçok kadın Manisa Tarzanı'yla evlenmek için ona mektup bile gönderdi. Ama Manisa Tarzanı hayatında sadece bir kez âşık oldu. Âşık olduğu kadın İran'a ait bölgede yaşayan Şeyh Tahir kabilesinden Meral'di. Ahmet Bedevi, onunla evlilik hazırlığı yaparken Mustafa Kemal'in milli mücadele çağrısını duyup, evlilikten vazgeçmişti.

Ahmet Bedevi her şeyden önce Türk olmaya aşıktı. Yıkık dökük kulübesinde sürekli bir Türk bayrağı asılı bulunmaktaydı, Atatürk öldüğünde ''babamız öldü'' diye ağlamış ve uzun süre yas tutmuştu. Savaş bittiğinde Kerkük'e değil de Manisa'ya gelme sebebi de Türk yönetiminde olmayan bir yerde yaşamak istememesiydi. Manisa Tarzanı, vatan sevgisini, aşktan, aile kurmaktan üstün tutmuştu.


 
Bir süre sonra saçını ve sakalını uzatmaya karar verir ve görünümünden ötürü halk ona "hacı" demeye başlar. Başkalarının 25-30 dakikada çıkabildiği Spil Dağın'daki Topkale Tepesine o, lastik pabuçlarıyla birkaç dakikada çıkar, kendi saatine göre saat 12:00 olunca muhtemelen askeriye'den kalma eski bir top arabasından 1 el top atışı yaparak saatin 12:00 olduğunu halka da bildirir. Bu yüzden halktan bazıları ona "topçu hacı" da der.

 "Başka yerde yaşayamam" dediği Türkiye'nin her karışını görmek için Manisa Dağcılık Kulübü'ne üye oldu.. Tarzan yeni arkadaşlarıyla beraber Toroslar'a, Cilo Dağı'nın, Munzur Dağı'nın tepesine çıktı. Buralara dalgalanması için Türk bayrağı dikti. Anadolu'yu şehir şehir gezdi. Gittiği her yerde dikkat çeken Tarzan, insanların ilgileri karşısında hem utanıyor hem de bundan büyük  mutluluk duyuyordu.  Tarzan, Türkiye'deki dağların zirvelerine tırmanmayı tamamlayıp Manisa'ya döndüğünde, kesilmiş ağaçları görünce, "Yokluğumdan yararlanıp ulu çamları kesmişler, evlatlarını kaybetmiş bir baba gibiyim, göğsüme hançer saplanıyor, dayanamıyorum" diyerek çok üzüldü. O kadar üzüldü ki kalp spazmı geçirerek hastaneye kaldırıldı. Aşırı efor nedeniyle kalp büyümesine bağlı yetmezlik teşhisi konulan Tarzan'a, kendisini daha az yorması önerilse de, o tam iyileşmeden hastaneden çıktığı gibi; kent merkezindeki park içerisine hazırlanmış yeni kulübesi yerine, Spil Dağı eteklerindeki ilk kulübesine yerleşti. Sağlık şartları bakımından tekrar hastaneye kaldırıldı


 
Manisa Tarzanı Ahmet BEDEVİ , 31 Mayıs 1963'te hayata gözlerini yumdu. Manisa Tarzanı, her yıl 31 Mayıs ve 5 Haziran tarihleri arasında Manisa halkı tarafından anılmaktadır.