Yine böyle bir yerel seçim arefesinde kaybetmiştik Alperen Muhsin başkanı.Karlı Maraş dağlarında sonsuzluğun bağrına dikilen bir peygamber çiçeği olarak. O’na olan vefa borcumuz asla ödenemeyen bir güzellik olarak ruhumuzda ve benliğimizde hep saklı kalıp payidar olacaktır.
Vefa; aşkın ve sevginin tılsımlı iksiri. Semânın engin derinliğinden ruhlarımıza serpilen muhabbet yağmurları. Bizi,biz yapan en kavi yücelik.Sevginin en nadide köprüsü.Hayrın ve güzelliğin asude gölgesi.
Ruh sevdiğine yönlenir ve beden onu taşır, uzaklığın ve mesafelerin ölçüsüne aldırmaksızın. Bu dostluğun en büyük nişanesi ve en lezzetli meyvesidir. Dostluk naz makamında ve kırılgandır. Yıkılıverir küçücük bir cümle çarptığında..ta iliklerine kadar hisseder derin yalnızlığı. Mahzunlaşır, kedere bürünüverir. Ve öksüzleşir.Damarlardan sessizce kalbe akar ılık,ılık..
Tarihe yön veren, tarihin dostluk ve vefa örneğini şahsında,ulvi benliğinde toplayan yüce şahsiyetler vardır.Onlara kutup yıldızları da diyebilirsiniz.Bedrin ihtişamlı ve görkemli mehtabı da ..Tarih bu güzide şahsiyetlerin gölgesinde can bulur ve şahlanır... Bu cesur, ruhu yüce şahsiyetler semânın derinliklerinden bir rahmet bulutu gibi tulû edip; toprağa can ,gönle sefa ve sürur vererek  milletlerin yüreklerinde çınarlaşır..
Vefayı,gönülde unutulmayan sevdayı yaratan Allah’tır cc.
Bu yüzden en vefalı en büyük dost Allah’tır.-azze ve celle-.
Sonra, Allahın kalplerine peygamberlik nurunu ihsan ettiği mümtaz nebilerdir, resullerdir..Ve sonra Allah’ı ve peygamberlerini dost edinmiş kalplerinde bu dostluluğa hiç-bir helâliyet getirmeyecek kadar sevgi dolu, yüce ruhlu ,vatanı için gözünü kırpmadan canını hediye eden mücahid,yiğit,çalışkan abide şahsiyetler,alperenlerdir..Dostluk ve Vefanın dünya adına nişaneleri.
En büyük vefa örneği ise Yüce Mevla’nın, sevgili Habibine –sav- gösterdiği vefadır hiç şüphesiz..Bir defasında vahiy kısa bir süreliğine kesilmişti.Ab-ı hayatın rahmet suyu-Yüce Rabbimizin sırrı gereği!- biraz gecikmişti. Müşrik zihniyetinin kadim temsilcileri ,hemen ayyuka kalkarak rabbi unuttu Muhammedi demişler idi ..Küfür salyalarını akıtarak iftira kampanyası hemen başlamıştı.Tıpkı günümüzdeki müfteri zihniyetinin,gizli şer odaklarının hâlâ yaptıkları gibi.Doğal olarak üzülmüştü kâinatın en vefalı yaratılmışı ,kâinat bahçesinin nadide gülü, insanlık aleminin biricik medarı iftiharı efendimiz –sav-..
Çünkü ;-en büyük dosttun- ;”habibim”, dediği ,”dosttum” dediği bir sevgilisini üzmesi ,kederlendirmesi mümkün mü ?!.
Vefa ;gösterilmesi zaruri olan bir noktaya geldiğinde ;sevginin en doruğuna en yücesine eriştirir insanı.Tıpkı Allah-u Azimü’ş-şanın ;sevgililer sevgilisi efendimize ,Cibrîli Emin’nin sevinç içerisinde,
“Andolsun kuşluk vaktine ve sükûna erdiğinde geceye ki
Rabbin seni ne terk etti ne de darıldı”* müjdesini getirmesi gibi..
O büyük müjde geldiğinde ; canlar canı sultanımız büyük bir mutluluk içerisinde Rabbinin vefasını ta iliklerine kadar hissetti ve sevinç gözyaşları döktü.
Gerçek Vefa buydu. Dostta verilecek en büyük hediyeydi vefa. Arşın derinliklerinden gelen  ,kalbe sevinç veren hediye..En nadide zümrütlerle donatılmış bir taç bile o’nun yanında ancak bir naylon oyuncak hükmünde olabilirdi. Baharda nasıl şenlenir ,yeşillenirse bir ağaç, öylesine bir neşe idi, güzeller güzelinin sevinci..Asla solmayan bir bahar tazeliği.
Nebilerden sonra, dostların dostları. Vefa pınarından doya doya içmiş müjdeli bahtiyarlar.Hilalin izini takip eden cesur ve hayatı hep diri yaşayan mümtaz şahsiyetler.Uzaklığın ve zorluğun çilesini kendisine bir aşk ve dert edinen sabır abideleri..Abide mücahidler..Vatan adına, bütün işkence ve zorluklara gül bahçesine girer gibi cesaret ve vefanın şahsında dem bulduğu yüce kişiler.Allahın rahmet ve bereketlerle tezyin ettiği,donattığı,süslediği güzide yıldızlar.Vefanın can bulduğu aziz şehidler.
Kalp maverasına erenler..Cihad kervanın içinde olanlar ,gönülleri dopdolu,akılları vuslata doymuş,vücutları işkence ve çilelerle pişmiş, en nadide yıllarını geçirdiği “soğuk taş duvarlar arasında”iken bile,bir kez hayıflanmadığı,ah etmediği,vatanımdır diye kaygısını yüreğine gömdüğü, sabır ,kanaât,fazilet,adalet ve cesaretin birer sembolü olarak tarihe iz düşen…;                Tıpkı karlı Maraş dağlarında mana alemine göz kırpan peygamber çiçeği yiğit insan gibi..Yüce alperen gibi..
Ebu-kubeysin,Hıra’nın,Uhud’un,Çanakkale’nin,Bosna’nın,Sivas’ın dağlarında açan peygamber çiçekleri; artık karlı Maraş dağlarında da boy verecek ..ülkesini her daim  bir yıldız gibi aydınlatıp bir gül kokusu ile rayihalandıracak.
Bu nadide peygamber çiçeği,kıyamete kadar solmayan bir tazelikte daim var olacak ve bizlere gerçek vefanın ,gerçek vatan aşkının hikâyesini hep fısıldayacak, ruhlarımıza ebedi olarak akacak bir pınarın huzuru olacaktır.
Ta ki gittikçe solmaya yüz tutan peygamber çiçeklerimiz; müjdeli bir bad-ı saba ile gelen; bu dipdiri aşk,teslimiyet ve vatan sevgisi meltemiyle yüreklerimizin en ücrasına akan can pınarı olsun ! .
Bizleri, hayatın gerçek vefasına, samimiyetinin coşkulu sefasına,  aşkın ve vatanı sevmenin gerçek saadetine erdirsin..
Karlı Maraş dağlarında kar var şimdi bembeyaz.. Ve karda bırakılan şehid izleri.Bir Süreyya yıldızı gibi önümüzde daim varolan o izler.
Ve selâm olsun o muhteşem alperene, yiğit öndere ,davasına canını seve seve takdim eden güzel insana ve bu mümtaz dinin güzel ve nadide yıldızlarına.
Bir yerel seçim öncesi Hakka uğurladığımız Yiğit Alperen Muhsin Başkana.
En kalbi saygılarımla..