“Güvenime ihanet etme ki, yaşar iken cehenneme gitmeyesin” dedi. Âşık. 

Asıl kötü olan; “kötü olmak değil sıradan yaşamaktır.” Diye de ekledi.

Gözlerine baktığında dönen girdapta tutunursan eğer;

Gitmenin; aslında gelmek olduğunu anlarsın.

Avuçladığım ellerinde

Bıraktığım her sözün, sonuna sakladığım hüzün. 

Bırakmak istemeyişim,  

“Hüzün” sandığım aslında,  

Geceleri çıra lambasında oturan, 

Ve sadece şiir ile beslediğim yalnızlığımmış.

Aşkta gitmek; “ya gelmek ya da yanında götürmekmiş.”

Bu hoyrat, delişmen duran bir yürek,

Sadece, hazırlanmış bayram çocuklarının koynuna aldığı kunduraya sarılır iken,

Yaşadığı mutluluğun, eskiyince bırakmak istememesinde ki bağa, sevdiğinin elinde sakladığın çürümüş yaşanmışlıklara eş değer olduğunu, 

Avuçlarımdan dökülen terin “zehirli sarmaşıkları” beslediğini görünce,

Gitmenin; aslında gelmek olduğunu anladım.

Aşkta gitmek ya gelmek ya da yanında götürmekmiş.

Her sözün; yangında yüreğini tutuşturmak için seçtiğin közün, sende ki hüzün olduğunu, 

Hayalimde kaybettiğim, mutluluğu bulana kadar çırpınmasından anladım. 

Asıl kötü olan “kötü olmak değil sıradan yaşamaktır.”

Avuçlarımda sakladığım, bedenini rengi maviye çalıncaya kadar, mutlulukla beslenir iken ruhlarımız,

Maviden kırmızıya döner. 

Ve boyut değiştirmelere başlarsın.

Her renk boyutları; 

“Kapının tokmağını vurması gibi yüreğini çalar.” 

Kapılar açılır, 

Her boyut; bir fiziksel yok oluşun evrelerini taşır.

Kapılarda şunlar yazar;

Aşk; zehirli sarmaşık gibidir:

“Güvenime ihanet etme ki yaşar iken cehenneme gitmeyesin”  ve Asıl kötü olan; 

“Kötü olmak değil sıradan yaşamaktır.” 

Diye de ekledi.

Exitus sevgili…

Saygıyla…