TÜRKLERİN TANRI DAĞI EFSANESİ…    ( II )

Bugün biz Türklerin içinde bulunduğu en büyük sıkıntı, hiç şüphesiz tarihine küsmüş, geçmişine düşman bir vurdumduymazlıkla mazisine kayıtsız kalmasıdır. Biz yüreklerinde bu büyük Mefkûreyi yaşatanlar ve ecdadına sahip çıkarak yüceltenler olarak Tanrı Dağlarının o sisli tepelerine hala özlem ile bakıyoruz. Khan Tengri nin heyecanını, yaşanan kahramanlık hikâyelerini içimizde sımsıcak tutuyoruz. Dağlar acılı insanların meramını sinesinde saklar. Sisli puslu dağlar bilinmez manevi bir güç verir adeta, dağları ardına alanlara. Tanrı dağları ne kadar uzak olsa da, Türk’ün içinde beslediği o büyük mefkûre onları canlı ve diri tutmaya yetecektir. Tanrı dağları bir dilektir. Türkünşerefli mazisinin devasa ispatıdır. Doğu Türkistan’ın gelecekte bağımsızlığına da şahit olacak, geçmişten bugüne uzayan Türk’ün hürriyet ateşinin yakılacağı mekânın adıdır.

Şimdi titreyip kendimize gelme zamanı, daha ne kadar zaman tanrı Dağının boynunu bükük bırakacağız.Şimdi ayağa kalkma zamanı. Yıllarca bu coğrafyaya hükmetmiş kahramanlıkları tüm dünyaca bilinen atalarımız;  Hanlar hanı Oğuz Han, Yoktan bir millet, bir devlet kuran Tiğin Mete, Savaşların ustası Cengiz Han, Dönemin en bilgilisi, Bilge kağan, Avrupa’yı titreten Atilla, Peygamberimizin övgüsüne mazhar olmuş Fatih Sultan Mehmet Han, Türkler bitti derken yeniden dünyanın sahnesine çıkaran Mustafa Kemal ve diğer sayamadığımız sayısız Türk büyüğünün uğraşlarını, çabaların boşa mı çıkaracağız. Herbirimiz bir Türk Milliyetçisi ve Turan sevdalısı olarak şaha kalkmanın zamanı geldi. Bozkırlarda başıboş gezen bozkurtların bir araya gelme ve Tanrı Dağına yürüme vaktidir vakit. Herkesin uyuduğu yerde uyanık kalmak, herkesin uyanık olduğu yerde gözümüzü dört açmak gerek.

Tanrı Dağı'nın Türk milliyetçileri ve Türk tarihinde çok önemli bir yeri vardır. Bizde Tanrı Dağları'nın manevi yeri oldukça büyük bir yer kaplamaktadır. 

Şimdi kısaca Türk ırkının yaratılmasının ve Tanrı Dağları'nın önemine şöyle bir göz atalım...

ilk insan olan Adem'den (a.s), bütün insanlık gelmiştir ve insanoğlunun babasıdır. Dünya üzerinde tam 1000 yıl yaşam sürmüştür. Kendi neslinden 40000 kişi  gördü. Öldükten sonra ise yerine Şit a.s geçti. 912 sene sonra oda yerini Anuş'a, Anuş'ta yerini Mehlail'e bıraktı. Nufusları arttı, çoğaldılar...

Babil ülkesinde eğlence, zevk ve şevke önem verdiler. Ve eğlence şehri kurdular. Daha sonra ise, Tanrı yer yüzüne İdris'i görevlendirdi ve onu indirdi. İdris a.s 'nın kavmi Tanrı'yı kabul etmediler farklı cisim ve maddelere iman etmeye başladılar. 82 sene peygamberlikten sonra yerini Metoşallah'a bıraktı. Metoşallah'da yerini Nuh'a bıraktı.

 

Tanrı, Nuh'u 250 yaşında kendine elçi olarak görevlendirdi ve 700 yıl ömür verdi. Kavmini kendi yoluna Tek bir Tanrı yoluna inanmaya davet etse bile başaramadılar. İnsanoğlu yine farklı cisimlere iman ediyordu. Ama yanlız 80 kişi Nuh ve NUh a.s 'nın Tanrı'sına iman ediyorlardı. Bunun üzerine Nuh, Tanrı'ya dua etti ve Tanrı'da Nuh'un isteğini yerine getirdi ve iman etmeyenleri cezalandırdı.

 Ardından yeryüzüne Cebrail geldi. Ve Nuh'tan bir gemi yapmasını yer yüzündeki bütün canlılardan dişi ve erkek olarak yanına almasını ve bir de  ona iman edenleri almasını buyurdu. Nuh a.s de bunu gerçekleştirdi.

Gemi imalatı tamamlandıktan sonra gemiye bindiler. Ve sular yükseldi bütün dünya su altında kaldı. Tufan tam 6 ay 10 gün boyunca sürdü. Tanrı'ya ve Nuh'a inanmayanlar cezalarını çekmeye başladılar. Ve tufan bittikten sonra gemi Cudi Dağı'na oturdu.

Orta Doğu yeniden insanlığın bir başlangıç ve yaşama yeri olmuştu. Tufandan sonra gemideki herkes hastalıktan ve açlıktan öldüler. Sadece Hz. Nuh ve eşi bir de üç çocuğu olan Ham, Sam ve Yafes bir de onların eşleri kalmıştı.

Bunun üzerine, Nuh, Ham'ı Hindistan'a yolladı. Sam'ı ise İran'a gönderdi. Yasef'i ise doğuya yolladı. 

Bunun üzerine Yafes ve oğulları da bugün Türk yurdu olarak bilinen coğrafyada yer yurt aramaya başladılar. En sonunda, Tanrı Dağı'nın ortasında dünyanın en güzel manzaralı yeri olan Issık Gölü'ne yerleştirdiler.

Yasef'in (söylentilere göre 5 veya veya 3 çocuğu) çocuklarının en küçüğünün daha ismi verilmemişti. Bunun üzerine Tanrı, Umay Ana'yı yer yüzüne indirdi ve Yasef'ten; oğlunun adını TÜRK koymasını istedi. Ve Yasef'te Tanrı'nın buyruğu üzerine bu ismi verdi. Böylelikte Türk'e Tanrı burada yani Tanrı Dağları'nda verdi Türk ismini.

Tanrı, Türk'ü kendine asker olarak seçtirdi. Umay Ana vasıtası ile. Ona şan ve şeref, tarih verdi. Onu kendi yolunu ve dinini yaymakla görevlendirdi. Türk kendi ırkını yücelti. Ve Tanrı ise Türk'ü 3000 sene korudu ve kutsayıp yüceltti.

Daha sonra Yafes, Issık Göl'den geçerken düşüp boğuldu. Onun yerine oğlu Türk geçti ve Gök Tanrı'nın ona verdiği görevi yerine getirmeye başladı. Yönetimi 3000 sene ve sonsuza kadar Türk'e verdi, onu korudu.

Ardından, Tanrı Dağları çevresinde Türk'ün sülalesi büyüdü ve genişledi. Issık Göl ve çevresine hatta Tanrı Dağları'na bile sığmadı. Ve Tanrı Türk'e boy, soy ve çeşitli Türk Devletleri, tarih ve zaferler hediye etti.

Bu anlatım kesinlikle masal veya roman değil  gerçek hayatta yaşanmış bir ırkın şanlı geçmişinden yazdığı tarihten ve kahramanlıklarından alıntı ve tespitlerden oluşmaktadır. ATATÜRK'ün Türk çocuğu atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır sözü. tarihe altın harflerle düşülen bir nottur.  Ne Mutlu Türküm Diyene…