NEDRET HOTUN

İSTANBUL

İlk gençliğimin şarkılarını hiç unutmadım, kulağımdan tınısı hiç gitmesin istedim. İlk heyecanlarıma, sevinçlerime, hayal kırıklıklarıma tanıklık eden 90’lı yılların şarkılarını mırıldanırken birden aklıma o yıllarda neredeyse her şarkıda imzası olan beste makinası Feyyaz Kuruş geliyor. Neler yapıyor acaba, arıyorum ‘yolun düşerse gel Bodrum’dayım diyor, yolumu düşürüyorum. 90’lı yıllarda 130 şarkı bestelemiş, 400 aranjesi bulunan Feyyaz Kuruş hayatından kesitleri, yeni projelerini, bize neler hazırladığını tüm samimiyetiyle anlatıyor. Gelin bu keyifli söyleşiye birlikte dahil olalım. 

-Sevgili Feyyaz Kuruş, öncelikle 1990'lı yılların pop müziğine söz yazarı, besteci, aranjör olarak katkı sağlamış çok önemli bir müzik insanısınız. Şimdilerde neler yapıyorsunuz, neden ortalarda yoksunuz? 

Merhaba, ben 12 sene MSG (Musiki Eseri Sahipleri Grubu)’nda yöneticilik yaptım, stresli bir işti bayağı vaktimi aldı. Herkesi bir şeylere ikna edebilmek zordu. Bu arada cingıl, jenerik, fon müziği, reklam, dizi müziği de dahil birçok iş yaptım. Popüler müzik işi içinde çok yoktum ancak üretiyordum. Sonra pandemide Bodrum’a geldim. 

Buraya gelince İstanbul’a neden dönmeliyim diye sorguladım. Elimde teknoloji var ve buradan da bir sürü iş yapabiliyorum. Havalimanı o kadar yakın ki İstanbul’a günübirlik gidip gelmek mümkün. Evde küçük bir sistem kurdum. İnzivaya çekilmişliğim falan yok ama çok yoruldum, devamlı üretim yapmak da insanın kendini bir nevi tekrarlamasıdır. Bir zamanlar biz de yaptık, çok hızlı üretiyorduk. Doğru muydu, hayır değildi, para kazanıyorduk öyle diyelim. Ama şimdi burada daha seçici bakıp, içimde kalan, kendi yapmak istediğim işleri öne alabiliyorum. Çünkü zamanım ve keyfim var.

-90’ların neredeyse tüm hit olmuş şarkılarında imzanız var. ‘Yaşandı Bitti’  ‘Fırtınalar’ ‘Ateşini Yolla Bana’ ‘Sevdik Sevdalandık’ hepimizin dilinde pelesenk olmuş şarkılardı. Bu şarkıların gücü nereden geliyor, hala çok seviliyor ve dinleniyor olmasını neye bağlıyorsunuz?

Bu konuda şöyle yorum yapabilirim, bazı konserlerde 8-9 yaşındaki çocukların şarkılarıma eşlik ettiğini gördüm. Bu şarkılar varken o çocuklar yoktu, nasıl oldu da eşlik edebiliyorlar diye düşündüm. Aileden, sosyal medyadan ya da internet üzerinden çok kolay ulaşabiliyorlar artık. 

Melodideki rahatlık, zenginlik ya da basitlik, sözlerin kalitesi 90’lar müziğini günümüzde geçerli kılıyor. İnsanlara hitap edebilmişiz. Hit şarkının zor bir şarkı olmaması gerekiyor, basit olmalı. Müzikal anlamda basitlik değil ama, söylenebilmesi ve algılanabilmesinin basit olması lazım ki eşlik edilebilsin. Hala sevilen hit olmayan ama kült olmuş bir sürü şarkımız da var. 

O yıllarda çok üretiyorduk,  stüdyoya kapanır çıkmazdık. Bir kanepeye kıvrılıp yatıyorduk, dolar kaç liraya çıkmış, nereye inmiş, iktidar mı değişmiş haberimiz olmuyordu. Öyle bir moddaydık. 

-Türk Pop Müzik tarihine adınızı yazmış biri olarak popüler müziğin içinde kalsaydınız Türk Pop Müziği’nin başka bir levelda olacağını düşünüyor musunuz?

Ben düşünüyorum. İnsanlar bunu yanlış anlar ya da anlamaz. Biz de teknolojiyi çok kullanıyoruz ancak bir süredir hazır üretilmiş kalıplar üzerine şarkılar besteleniyor. Ben bunu doğru bulmuyorum. 

Yapabileceklerin kısıtlı, serbest düşünüp birşeyler eklersen şarkıya, daha güzel işler çıkabilir diye düşünüyorum. Başarılı oluyorlar mı, artık insanların kulakları ona da alıştı, onu da dinleyen var. Bizim zamanımızda da belki bizden önceki jenerasyon aynı şeyi söylüyordu. 

Ben mesela şimdi no name isimlerle tekli tekli çalışmalar yapacağım, bunun başarılı olabileceğini düşünüyorum. Çünkü stil olarak daha pozitif ve natürel bir tarz düşünüyorum.  Elektronik müziği mümkün olduğunca az kullanarak, melodi ve performans gücü önde olan bir sound düşünüyorum. Kendi eski parçalarımın değişik versiyonları da, yenileri de olacak. 8-10 tekli çıkaracağım, inşallah güzel bir yere gelir. Yapım ayağında dağıtım ve promosyonu da önemli ama orayı iş bitince düşüneceğim. 

-Bir ara Türkçe pop şarkılarının içine arabesk keman konmaya başlandı. İçine keman ve darbuka konulan Turkish Pop diye bir sound çıktı. Türk Pop’unun bu kadar oryantale kaymasının nedeni neydi sizce?

Hakan Peker’in ‘Amma Velakin’ şarkısının bulunduğu albümünü yaptık. Tek vuruşluk bir albümdü. Sonra ‘Köylü Güzeli’ni yaparken üst yapıda denedim, çalıştım olmadı. Bir kemancı arkadaşıma stüdyoda ‘keman çalar mısın?’ dedim, çaldı çok arabesk oldu. Araya barok bir partisyon yazdım yani hem alaturka hem barok keman partisyonları var şarkıda. Yakıştı mı derken Hakan beğendi, şarkı da tuttu. Şarkı tutunca o dönemin İTÜ’lü arkadaşları biz de alaturka çalalım demeye başladı. O zamana kadar (1993 yılı) alaturka yani yaylı çalgı pop müzikte kullanılmıyordu. 

Akademide hem Türk Müziği hem Batı Müziği eğitimi alıyorduk. Armoni, Batı Müziği solfeji, Türk Müziği solfeji dersleri ayrıydı. Hem ondan hem diğerinden öğreniyorduk. Mesela viyolonseli bitirmek için batı müziği çaldınız, bir de muhakkak Türk müziği eser çalmanız gerekiyordu. 

-Türkçe Pop Müziği’ni Dünya Pop Müziği ile kıyasladığınızda armonik yapı olarak nasıl yorumluyorsunuz, kıyas mümkün mü?

Bu konuda şöyle söyleyebilirim. Bizde modal müzik dediğimiz genelde kürdi modu kullanılır. Ben de yaptım, uşak bile yaptığım olmuştur. Nihavent dedikleri şarkı aslında benim armonik minör diye gördüğüm şarkıdır. Mesela ‘Fırtınalar’a bir iki sesle oynadığım için nihavent diyorlar, aslına bakarsan nihaventle armonik minör arasında ciddi bir fark yok. Melodi yapısını nasıl kullandığın önemli. Biz melodi yapısını biraz daha şahsa yönelik yapıyoruz. Ebru’ya şarkı yaparken bu melodi Ebru’ya oturur, bu oturmaz diye düşünüyorsun ister istemez. 

90’larda değişik kanallardan yılın şarkıları ödülleri geliyordu. ‘Fırtınalar’ var içinde, radyo kanalları popüler müzikte ‘Ateşini Yolla Bana’yı seçiyor. Arabesk tarzında ‘Sensiz Sabah Olmuyor’u öne koyuyorlar diğer yandan ‘Yaşandı Bitti’ var. Bu şarkıların hiçbiri diğeriyle aynı değil. Modal olarak düşünebileceğin bir tek ‘Sensiz Sabah Olmuyor’ var. Benim müzik görüşümde bu değerli, başka birine sorsanız kürdi mod diyebilir. Bu konu üzerinde tez bile yazdım. Bizde %80 modal gam kullanıldı insanların kulakları daha rahat algılasın diye. Batı gamıyla modal müzik gamı farklıdır.  

- Dünyada her parçanın introsu var. Parçanın temposunu ve tonalitesini belirten, parçayı hazırlayan bölüm olarak algılanan. Ülkemizde introda nakarat çalıyor, dikkat ettiniz mi? Neden parçaların girişlerinde ayrı bir intro yok Feyyaz Bey?

Kendi şarkılarım adına söylüyorum. Bazılarında var bazılarında yok. Hızlı çalışırken çok fazla intro düşünemiyorsun. Öbür iş gelecek arkadan, diğeri arajman bekliyor,  stüdyoya girecek var, diğeri şarkı okuyacak.

Mesela ‘Ateşini Yolla Bana’da öyle bir intro yok, nakarat yok, neyle çalınan bir akış var. Şarkının melodiyle hiçbir alakası yok. ‘Fırtınalar’da var mesela. Şarkının nakarat kısmı ‘sinyal veriyorum, güzel bir şey gelecek, dinle lütfen’ diyor. Yapımcıların ısrarı da olabilir, tam bir açıklaması yok bunun. Örneğin Sting ‘Shape Of My Heart’ şarkısını aynı kalıp üzerinde bir gitar ritmi ile yapmış, o ritm başta da var. O zaman o da aynı ritmi tekrarlamış oluyor. Batı müziği, kalıbı öne koyup üzerine enteresan line bir şarkı yapıyor, bizde melodi direkt enstrümantal çalıyor. 

Yeşilçam'ın Altın Çocuğu: GÖKSEL ARSOY Yeşilçam'ın Altın Çocuğu: GÖKSEL ARSOY

Batılı müzikte şarkı başlayınca aynı ritm yine geliyor, melodiden farklı oluyor ama melodinin altındaki riff yine aynı oluyor. O da başka bir tekrar modu bence. 

-Beste yaparken altın oranı önemsiyor musunuz? 

Genel anlamda öne çıkan şarkılarım için söylüyorum böyle bir şey düşünerek yapmadım. Sizin melodi kaliteniz, şarkıcının onu nasıl yorumladığı, sözlerin üzerine iyi oturması şarkıyı öne çıkarabiliyor. Bu üçgen oturduğu zaman sorun yok. Ben önce melodiyi yazarım, sonra sözleri üzerine yerleştiririm ya da söz yazan arkadaşımla beraber oturur iyi bir fikirle yerleştiririz. Beste yaparken özgür kalmak istiyorum. Düzenlemedeki katkıyı yaptıktan sonra iyi de bir şarkıcı yorumlarsa yerini buluyor şarkı. Benim yapış tarzım bu.  

-Bir şarkının hit olması için hangi parametreler gerekli sizce?

Bu kesin hit olur dediğim şarkı hit olmuyor ya da hiç beklemediğin şarkı bir anda hit olabiliyor. 

Hep aynı şarkıdan örnek vereceğim ama ‘Ateşini Yolla Bana’yı yaptık, Hakan inanmıyor şarkıya. Ben inanıyorum ama ‘bekle, sen sadece radyoda kendi promosyonunu yap, insanlar duydukça alışacaklar’ diyorum. O zamanlar bir şarkı 2-2,5 ay içinde bir yerlere geliyorsa tutuyor, gelmiyorsa albüm yattı diyorduk. Şarkı çıktı, gerçekten bir iki ay bekledik. Bir gün camiadan bir arkadaşın evindeyiz, öğleden sonra Beşiktaş maçı var. Bir arkadaşımız dışarı çıktı sonra bizi aradı, televizyonu açın, açın diyordu. Açtık ki stad ‘Ateşini Yolla Bana’ diye yıkılıyor. Hakan dedim şarkı patladı, devam et. Bilemezsin yani, bunu zaten tespit edebilen bir insan olsam dünyanın en zengin prodüktörü olurdum. Olmaması daha güzel devamlı üretip popüler müzik adına daha iyisini yapmaya çalışıyorsun. Yaklaşık fikirler oluşabilir tabi ama çok net bu tamamdır diyemezsin. Şöyle bir tespit olabilir. Bir grup ya da bir şarkıcının enerjisinden, yapısından ya da üretkenliğinden iş yaparım diyebilirsin. Öyle ya da böyle, bir yaparsın olmadı iki yaparsın olmadı üçüncü de bulursun, bir yerlere gelir o şarkıcı ya da grup. 

-Aranjör ve besteciler halk bunu istiyor diye mi müzik yapıyor bu kadar mı müzik yapabiliyorlar sizce? 

Popüler müzikte halk bunu istiyor diye müzik yapılabilir tabi geniş kitlelere ulaşabilmek için. Fakat yeni bir işi de popüler yapabilirsin. Yeni yaptığın iş doğru ve müzik güzelse bu da varmış dedirtebilirsin. Örneğin ‘Sensiz Sabah Olmuyor’u halk istiyor diye yapmadım, içimden öyle geldi, hissederek uşak makamında yapmıştım. 

- Müzik alanında yapılabilecek hemen her şeyi yapmış biri olarak yapmadığınız tek şey kendi albümünüz olmuş. Bir müzik projesi olarak kendi solo albümünüzü yapmayı düşünüyor musunuz?

Ben albüm yapmaya niyetli olsaydım, aranjör, besteci olmazdım. Mutfak tarafında kalmak istedim çünkü ön tarafa çıktığınız anda geriye dönüşünüz çok zor. Bir level yukarı geldiğiniz anda o sizi konserlere itiyor. Zamanında sahnede çok çaldım, söyledim. Hatta Piramit adında grubumuz vardı. Ben bir de sahneye doydum galiba. Doygunluk ve yorgunlukla beraber işin mutfak kısmına özeniyordum. Böyle bir yola girdim baktım güzel gidiyor bozmadım. 

Şimdi aküstik versiyon bir albüm yapıyorum. Feat’lerim var öne çıkaracağım, başka sürprizlerim de olacak. Repertuvar belli soundu çalışıyoruz. Yeni bir tarz çıkarmak zordur. Onun adaptasyonu, anlaşılabilir hale gelmesi zaman alır. Kafamdaki standarta uygun çok örnek var yurtdışında ama o örneklemeyle işe girersem bizim modlara uymayacak. Ona yakın bir şey bulmam gerekiyor. Muhtemelen Kasım Aralık gibi şarkılarımı tekli tekli çıkarmayı düşünüyorum, sonra albümde toplayacağım. 

- Sizi heyecanlandıran ya da içinizde ukte kalan bir proje var mı Feyyaz Bey?

Tekli çalışmalarım bir yerlere gelirse daha önce çalıştığım isimli şarkıcılarla bu tarza yakın ikinci teklilere başlayacağım. Bunun devamı gelebilir, çünkü keyifli bir proje. Birilerinin değişik birşeyler ortaya koyması lazım. Bahçe biraz zenginleşsin istiyorum, bir şey eksik o da müzik, insanlara tek bir müzik pompalanıyor şu an bu da hoşuma gitmiyor. 

Bize zaman ayırdığınız bu keyifli sohbet için ‘Önce Vatan Gazetesi’ adına teşekkür ederim Feyyaz Bey. Yeni bestelerinizle buluşmak üzere müzik dolu günler diliyorum.