Uluslararası edebiyat, tarih, teoloji ve siyaset otoritelerinin 80 yıldır tartıştığı konulardan birisi de muhakkak ki; ömrünün son günlerinde “Hz. Muhammed” kitabını yazan ünlü Rus yazarı, Lev Nikolayeviç Tolstoy Müslüman mıydı, Müslüman olarak mı öldü, yoksa Hıristiyan olarak mı öldü tartışmasıdır! Tolstoy kimdir ve nedir 80 yıldır tartışılan  bu konu diyerek; bu konuya kısaca bir göz atalım dedik!

Lev Nikolayeviç Tolstoy 28 Ağustos 1828 tarihinde Moskova'nın güneyinde yer alan Tula şehrinin Yasnaya Polyana bölgesindeki çiftlik evinde, varlıklı ve asil bir ailenin dördüncü çocuğu olarak doğdu. Dünyanın en ünlü edebi eserlerinden olan; “Savaş ve Barış,” “Diriliş” “Anna Karenina’nın” dışında “Ölüm Manifestosu,” “Çocukluk,” “Din Nedir,” “Güç Ölüm,” “Sivastopol Hikayeleri,” “Hacı Murat,” ve “Kazaklar” kitaplarının da yazarıdır. Odesa-İstanbul üzerinden Bulgaristan'a gitme hazırlı­ğı yaparken yolda zatürreye yakalandı. Astapovo'daki met­ruk tren istasyonunun bir odasında 20 Kasım 1910 sabahı 82 yaşında gözlerini yaşama kapadı..

L. N. Tolstoy, 1908 yılında, Abdullah El-Sühreverdi'nin Hindistan'da yayımlanmış, “Hz. Muhammed'in Hadisleri” kitabını okumuştur. Tolstoy, okuduğu hadislerden bir kitapçık tertip etmiş, bunu Rusya'nın “Posrednik” adlı yayınevinde (1908 Ekim) "Muhammed'in Kur'an'a Girmemiş Hadisleri" ismini koyarak bastırmıştır. Tolstoy'un kendisi bir dindar olarak çeşitli dinî konulan iyi biliyordu. Onun İslâm'a bakışı, özellikle 15 Mart 1909 yılında, Azeri kökenli General İbrahim Ağa ile evli olan Rus asıllı Bayan Yelena Vekilova'ya yazdığı mektuptan da anlaşılıyordu. Dönemin Rusya'sında, çocukların, kendi halkının (Azeri-Türk toplumu) huzuru için İslâm'ı kabul etmek istemeleri halinde; anne ve baba farklı dine mensup dahi olsa çocuklarının din değiştirmeleri konusunda baskı yapmazmış. Yelena Vekilova, bu yaklaşımdan hareketle durumu düşüncelerine değer verdiği çağdaşı Tolstoy'a bildirip çocuklarının kimliklerine hangi dinî yazdırmasının daha iyi olacağını, "bu konuda ne tavsiye edersiniz, acaba ben ne yapayım?" diyerek danışmıştır. Tolstoy da bu çağrıya cevap vermekte gecikmemiştir.

Tolstoy'un Cevap Mektubu

"... Muhammediliğe, Provoslav (Rusya'da Hıristiyanlığın bir kolu) dininden daha fazla önem vermelerine gelince, ben bütün kalbimle buna katılıyorum. Bunu söylemek ne kadar tuhaf olsa da benim için Muhammedilik, Haç’a tapmaktan (Hıristiyanlıktan) mukayese edilemeyecek kadar yüksekte duruyor. Eğer insan, seçme hakkına sahip olsaydı, aklı başında olan her Provoslav (Hıristiyan) ve her bir insan, şüphe ve tereddüt etmeden Muhammediliği; tek Allah'ı ve onun Peygamberini kabul ederdi.

Neden? Çünkü zor ve anlaşılmaz bir ilahiyatçılık olan Toritsa (Baba-Oğul ve Kutsal Ruh), sırlarla dolu Meryem Ana, Mukaddesler ve onların resimleri, tasvirleri ve zor ayinlerle dolu... Başka türlü de olamazdı. Yani Muhammediliğin, dinî öğretilerin aslının yerine geçen birçok batıl inançların, kilise inançlarına çevrildiği bir dönemde, kilise inancından yüksekte durmaması mümkün değildi. Şuna dikkat edelim ki:

Muhammedilik, Hıristiyanlıktan 600 yıl sonra ortaya çıkmıştır. Dünyada her şey gelişiyor, mükemmelleşiyor. Her bir insanın geliştiği gibi bütün insanlık da gelişip mükemmelleşiyor. İnsan hayatının anlamı, esası, onların dinî anlayışlarıdır. Dinin mükemmelleşmesi ise, onun anlaşılmasını kolaylaştırmaktan ve her türlü gizli kalan düşünceleri açıklamaktan ibarettir.

Dini değerlerin ve gerçeklerin perde arkası, karanlık yerlerinin açıklanıp aydınlatılması, en eski devirlerden beri insanlığın büyük düşünürleri tarafından yapılmış, hayata geçirilmiştir. Onların, bütün büyük dinlerin esaslarını koydukları hesap edilmiştir. Her şeyden önce bizce bilinen dinlerin, böyle yani dinin en yüksek değerleri, "Veda"nın (Hinduizm) kitaplarında, daha sonraları Hz. Musa'nın, Budanın, Konfüçyüs'ün, Lao Tse'nin, Hz. İsa'nın ve Hz. Muhammed'in öğretilerinde verilmiştir. Yani dinlerin bütün kurucuları, dinî eski anlamından çıkarmış onları daha derin, daha kolay ve akla uygun hale getirenler de insanlar idiler. Ancak yine de "insan" idiler ve bu yüzden de gerçeği, onu bütün aydınlığı, derinliği ve eskiden kalan herhangi bir yanlışlıktan temizlenmiş halde ifade edememişlerdir.

Düşünsek ki, bu insanlar yanlış yapmıyorlardı ve onun için onların kendilerinin çok aşağısındaki öğrencileri, gerçeği derinliğiyle kavrayarak, tabii ki süslemek amacıyla, herkese göre geçerli hale getirmek için birçok lüzumsuz ve özellikle de tuhaf şeyler ilave ederek çevirmişlerdir. Bunun sonucunda da insanların birçok gerçeği görmesi zorlaşmıştır. Dinler ne kadar incelenirse, bir o kadar fazla ilâhiyatçının açıkladığı gerçeklerin böyle aslından uzaklaştırılıp değiştirilmesi ise gerçeklerin yüzünü örter, karartır.

Bu konularda en eski dinlerde her şeyden fazla tuhaflıklar ve her çeşit batıl inançlar, uydurmalar (hurafeler) vardır ki, bunlar da doğruyu saklıyor, perdeliyor. Bu da, ağırlıklı olarak eski dinlerden olan Budizm, Brahmanizm, Konfüçyüs dininde Taoizm gibi beşeri dinlerle Hıristiyanlık ve Musevilikte ve çok az da olsa en son ve en büyük din olan İslâm'da da vardır... Kalbimizde Allah'ın nuru vardır, onun adı da vicdandır.

Tolstoy, 15 Mart 1909 yılında "Yasnaya Polyan"dan gönderdiği ikinci cevap niteliğindeki mektubunda şöyle diyordu:

"Yelena Yefimovna (Vekilova) 'ya

Sizin oğullarınızın Tatar halkının bilgilenmesine yardım etme arzusunu takdir etmemek olmaz. Böyle olduğu halde Muhammed'in dinini kabul etmenin de ne derece lâzım olduğunu da anlatamam. Genellikle size demeliyim ki, hükümete itiraf etmeden, insanın hangi dine mensup olması hakkında ki-me olursa olsun artık kendinin bilgi vermesini gerekli sayıyorum. Buna göre de sizin oğullarınızın Muhammed'in dinini Hıristiyanlıktan üstün tutarak kabul etmeleri yani bir dinden başka bir dine geçmeleri hakkında kimseye bilgi vermeleri gerekmez. Belki bu zaruridir. Fakat ben bu konuda bir şey diyemem. Ona göre de sizin evlâtlarınız bu konuda hükümet organlarına haber verip vermemeleri hakkında kendileri karar vermelidirler.

Müslümanlığın Hıristiyanlık karşısındaki üstünlüğüne ve özellikle sizin evlatlarınızın hizmet ettikleri maksadın âlicenaplığına gelince, bu konuya bütün kalbimle katılıyorum. Hıristiyan ideali ve öğretisini, onun hakiki manasında, her şeyden üstün tutan bir insan için bunu söylemek ne kadar garip olsa da demeliyim ki, Müslümanlığın kendine has dış görünüşüne göre Kilise Hıristiyanlığından kıyas kabul etmez derecede üstün durması, bende hiçbir şüphe doğurmuyor. Eğer ki, bir kimsenin karşısına kilise Hıristiyanlığı veya İslâm dinine girme hakkında bir tercih koyulsa, o zaman her bir akıllı adam, mürekkep ve anlaşılmaz ilâhiyatın üç sıfatlı Allah'ın, günah çıkarma merasiminin; dinî ayinlerin, İsa'nın anasına yalvarışın, mukaddeslerin ve onların resimlerine sayısız hesapsız ibadetlerin yerine, hükümleri bir Allah 'ı ve peygamberi olan İslâm dinini, şüphesiz ki üstün tutar. Bu başka türlü de olamaz.                                                                                                                      

Görülüyor ki, Tolstoy'u annenin yazdığı mektup çok heyecanlandırmıştır. Bunu dört sayfalık ve acele yazılan mektubundan anlamak mümkündür. Lev Tolstoy'un, "Müslümanlığın kendine has dış görünüşüne göre kilise Hıristiyanlığından kıyas kabul etmez derecede üstün durması bende hiçbir şüphe doğurmuyor" cümlesi, onların aile ıstırabına son veren bir cevap olur. Mektup, ailede hüküm (emir) gibi okunup kanun gibi kabul edilir.Tolstoy'un mektubundan sonra Tiflis'teki Zagafgaziya Ruhani İdaresi General İbrahim Ağa Vekilov'un evlâtlarını Müslümanlığa kabul etmiş ve bu arada Müftü Mirza Hüseyin Efendi Kayıpzade'nin imzası ile resmî senet vermiştir. Çocukların adını da değiştirip; Boris, Faris olmuş, Qleb ise Galip olarak resmileşmişlerdir. Lev Tolstoy'un, Yelena Vekilova'ya yazdığı mektubun aslını Yelena'mn oğlu Faris'de, 1978 yılında Moskova'da Lev Tolstoy adına açılan müzeye vermiştir. Mektuplar müzede hâlâ sergilenmektedir. Bir konuya daha temas etmek istiyoruz ki, Rusya'da, Rus Milleti’nden, İslâm'ı kabul etmiş Valeriya Porohova adında bir kadın vardı.”Hz. Muhammed” kitabını Rusça'dan Azericeye çeviren Prof. Dr. Telman Hurşidoğlu Aliyev ise kitapta bir Arapla evlenip İslam'ı kabul etmiş Valeriya Porohova isimli Rus bir kadının anılarına da yer veriyor. 

On bir yıl eşiyle Suudi Arabistan'da yaşayan Bayan Porohova, Kur'an-ı Kerim'i Rusça'ya tercüme etmiş. Porohova, ünlü yazar Tolstoy'un son zamanlarında İslam'ı kabul ettiğini ve bir Müslüman gibi toprağa verilmeyi vasiyet ettiğini iddia ediyor. Tolstoy'un İslami usullere göre defnedildiğini iddia eden Porohova, mezarının başında Hristiyanlığın sembolü olan Haç'ın da yer almadığını belirtiyor. Sovyet hükümetlerinin bu gerçeği uzun yıllar gizlemeye çalıştığını kaydeden Prof. Aliyev, Tolstoy'un Müslüman olduğunun öğrenilmesi halinde, Rus halkında İslam'a yönelme akımının başlamasından korkulduğunu ileri sürüyor.

Rus halkı, özellikle Rus aydınları ve bilginleri, L. N. Tolstoy'u ilâhî kuvvete sahip birisi gibi seviyorlardı ve onun İslâm'ı kabul etmesi Rus toplumu içinde İslâm'a güçlü bir akım başlatabilirdi. Bu yüzden de Tolstoy'un İslâm'ı kabul etme ihtimalini dahi gizli tutmaya çalışıyorlardı. Rus Devle­ti, Tolstoy gibi bir dâhinin İslâm'a saygısını ve Müslüman ol­duğunun topluma duyurulmasına izin veremezdi. Bu yüz­den Tolstoy'un Hz. Muhammed'in hadislerini derlediği risa­lesi (kitapçığı) uzun süre insanlardan gizlendi.

“Hz. Muhammed” kitabını tercüme eden Dr. Arif Arslan Hocamızın şu cümleleri Tolstoy Müslüman mıydı! Sorusuna bir cevap niteliğindendir sanki! “Tolstoy'un Müslüman olarak son nefesini verme ihtimalini bilmek dahi bir Muhammedi olarak alabildiğine sevindirici bir durumdu bizim için. Ve bu yüzden olsa gerek, böyle bir dâhinin Hz. Muhammed ile ilgili bir derlemesinin Türkçe'ye çevrilip kazandırılmasında katkıda bulunmak şahsım adına onur vericiydi.

Sonuç: “Muhammed her zaman Evangelizmin( Hıristiyanların) üstüne çıkıyor. O, insanı Allah saymıyor ve kendisini de Allah ile bir tutmuyor. Müslümanların Allah’tan başka ilahı yoktur ve Muhammed O’nun peygamberidir. Burada hiçbir muamma ve sır yoktur,” sözü de Tolstoy’a aittir. Bütün bu belgeler ve eylemlere bakınca, Tolstoy’un Müslüman olması iddialarına, kuvvetle muhtemel büyük bir doğruluk payı inancı vermektedir.