Karanlık diz çöktürür.
Gündüze
Benim ülkemde, mutluluk paylaşılmaktan korkulur.
Beyinlerimiz mutluluk salgılarken kabızızdır.
Mutluluk öcüdür.
Kansızdır.
Ahlaksızdır.
Korkutucudur.
Bir sınırdır.
Olmak ya da olmamaktır.
Mutluluğunuzu alıp götüren,
Kim bilir düşmanınız; sizin kabilede ki
Hırslarla örülü sinire sahip,
Kanınızda damıtılmış çekememezlik öz suyunu taşıdığı damarlara sahip, seri katil olan
Dostunuzdur.
Susuz kaldığınız bir zamanda bu yakın dostunuz size, mutsuzluk çeşmesinin yerini sessizce fısıldar.
İçersiniz.
Hafiften gülümseyerek okşar teninizi.
Aldırmasınız.
Sonra sürekli gözleriniz neyi aradığını bilmeden arar.
Artık “aramak” yaşamaktır.
Karanlık diz çöktürür.
Gündüze
Siyah ve beyaz tanışır.
Mutsuzluk, bir damla dudaklarınıza değmişse, aramak sizin için maymuncuktur.
Mutsuzluk, heyecan gibi maymuncuk bekleyen kilittir.
Kendi attığınız düğümü çözerek başarılı sayarsınız kendinizi.
Düğüm çözdüğünüzde kimse alkışlamak istemez.
Mutsuzluk düğümüne aşık bir toplumuzdur.
(Onun için biz çok coşkulu bir şekilde taziye kaldırırız.
Aslında kendi taziye çadırımızı düşünürüz.)
Taziye çadırında ılık çay içen dudaklarımız,
“Çaresizlikle pudralanmış gülücüğe” sahip olur.
“Mutsuzların gülüşleri”; sizin sevinçlerinize atılan düğümdür.
Her düğümde;
Sivri sineğin “gözlerindeki gizemli ateşi” ile teni ısıtmaya çalışması gibi,
İştahını hırs ile karıştırarak, ısırarak düğümünü atar.
Mutsuzun dişine “çaresizlik coşkusu” bulaşmıştır
Kısa bir ömürcüktür dişindeki tat.
Bu kısacık ömürcükte ülkemde mutsuzluğu paylaşılarak yaşarız.
(Beyinlerimiz; mutsuzluk salgılarken ishal olur.)
(Hastalıkları sormaya gideriz hemen. Derdine ortak olmaya çalışırız.)
Güzel bir iş çıkardığında, kutlamakta tutuk davranırız.
Niye?
Veya kişi bunu paylaşmayı niye nazar değer diye saklamaya çalışır.
Bence bu durum; “özgüven sandığımızın tam takır” olmasından kaynaklanıyordur.
Özgüven; insanın hayalini ve gerçeğini çelik zırh ile sarmaktadır.
“Zırhı” mutluluk göz yaşları ile buluşturduğumuz zaman bu çeliğe su verilmesi gibidir.
Kendisinin olmayan mutluluğu kendisine bulaştırdıkça, Vücudundaki, mutsuzluk baloncuklarını esneyerek atar.
Kendisi ile aynı düşünen insanlarda var olmaya çalışan, aidiyet hissi insanı köreltir.
Boğar.
Nefes almaz.
Ve benzersiniz.
Özgürlük;
Taziyelerde coşkulu olmak
Mutsuzluğu paylaşımda iştahlı olmakta değil.
Biliyorum bunları çok iyi biliyoruz.
Asıl önemli olan bizim cennet odamızın tuğlaları;
Başkasının küçük başarılarını,
(Örneğin, işe girmesi,
Terfi alması,
Yazı yazması,
Şiir yazması.)
Müzik aleti öğrendiği zaman, ilk türküyü karga sesi ile size söylemesindeki cesaretten yapılır.
Tuğlalarınız sizin gelecek nesillerinize bıraktığınız;
Gülüşlerinizi içeren aslında bir fotoğraftır.
Fotoğraf albümünüz ise, cennet odamız.
(Beynimizin,
Yargılamada kabız,
Övgüde ishal olması dileği ile…)
Gündüz diz çöktürür.
Karanlığa.
Siyah ve beyaz tanışır.
Özgürlük doğar.
Ve gri bayraklar sarkıtılır.
Terli.
Adil.
İnançlı.