Türk ve İslam tarihinde öyle bir savaş ki, bu savaş dünya tarihinin gidişatını ve geleceğini değiştiren savaş olmuştur. Tanrı Dağı ile Hıra Dağı sınırları birleşerek nurlu bir aydınlanma dönemine girilmiştir, dersek hiç de fazla söylemiş olmayız. İslam dünyası Türklere; şevkle, zevkle ve büyük bir övgü ile “Seyfullah” yani “Allah’ın Kılıcı” yakıştırmasını yapmışlardır!

Bu savaş hangi savaş derseniz? Talas Savaşı diyorum.

İlk müttefik Türk ve İslam orduları ile Çin ordusu arasında yapılan meydan savaşı. İslamiyet’i henüz kabul etmeyen Türklerin, Orta Asya’da İslâm dinini tanıtıp yayan Araplarla birlikte, Çinlilere karşı, Talas’ta yaptıkları bu savaş, sebep ve sonuçları bakımından çok önemlidir.

Göktürk İmparatorluğu’nu yıkmış olan Çin’in başındaki Tang Sülâlesi devrinde İmparator Hivang-Çang, Türk Hanoğulları’nın hâkimiyetindeki Şaş/Taşkent şehrini ele geçirmek istedi. Bu gayeyle Taşkent Seferine çıkan Kuça Valisi Kao Sien-tche çok geçmeden Taşkent hükümdarı Bagatur-tudun’u esir alarak Çin İmparatoru’na gönderdi.

Bagatur-tudun’un öldürülmesi üzerine oğlu Tüen-en, başta Karluklar olmak üzere bölgedeki Türk boylarını Çin’e karşı birlikte harekete çağırdı. Ancak Göktürklerin yıkılmasından sonra henüz birliğini kuramamış olan Türkler, Çin kuvvetleriyle tek başlarına mücadele edemeyeceklerini bildikleri için Abbasîler’den yardım istediler. Ziyad bin Salih kumandasında gelen İslam ordusu, yardımcı Türk kuvvetleriyle birleşti.

Bunu haber alan Çin komutanı Kao Sien-tche de 100 000 kişilik orduyla, Talas şehrine geldi ve burada müttefik kuvvetlerle karşılaştı. 751 yılı Temmuzunda başlayan savaş, pek şiddetli bir şekilde beş gün devam etti. Savaşın son gününde Çin kuvvetlerinin arkasına sarkan Karluklar, düşmana ağır bir darbe indirdiler. Kao Sien-tche az bir kuvvetle canını zor kurtarabildi. Savaşta Çinliler, elli bin ölü ve yirmi bin esir verdiler.

Talas Savaşı’nın zaferle neticelenmesi; Türk, Çin, İslam ve dünya tarihiyle medeniyetinde çok önemli tesirler bıraktı. Çinliler Talas yenilgisinden sonra 20. yüzyıla kadar, Tanrı Dağları (Tiyenşan) batısına geçemediler. Batı Türkistan, Çin tehlikesinden kurtuldu.

Karluklar, Talas Savaşı’nın kazanılmasından on beş yıl sonra, 766 tarihinde, Tanrı Dağları batısında ve Çu Irmağı boylarında müstakil Türk devleti kurdular.  Türkistan’daki Kamlık (Şamanlık), Buda ve Mani dinlerindeki yerli ve göçebe Türklerle Müslümanlar arasında, serbest ticaret, dostluk ve iyi münasebetler başladı. Türkler, Müslümanlarla tanışıp, İslam dinini yakından tanıma imkânına kavuştular. İslam dininin üstün esasları, mütekâmil hâli, Türklerin kitleler halinde Müslüman olmalarına sebep oldu. İslam medeniyet dairesine, Orta Asya’da, binlerce Türk girdi.

Türkler, kâğıt yapmasını Araplara öğretti. Semerkant’taki imalathanelerde yapılan ipekten kâğıtlar, Orta Doğu ve Akdeniz’e yayıldı. Müslüman Araplar, hâkimiyetlerindeki bölgelerden öğrendikleri kâğıdı imal ederek medeniyetin bütün dünyada hızla yayılmasına hizmet ettiler.

Kısacası: Türkler tarih boyunca çeşitli dinleri kabul etmişlerdir. Ancak bu dinler halk arasında değil daha çok yönetici kesimde kabul görmüştü. Ayrıca İslâmiyet dışındaki dinleri kabuller Türklüklerini koruyamamışlardır. İslâm dini, millî yapıya uygun olduğu içindir ki Türkler kitleler hâlinde bu dini kabul etmişler ve Türklüklerini korumuşlardır. En önemlisi ise, İslam Türklere yeni bir dinamizm kazandırmıştır.