Van Vilâyetimizde bir benzeri Cumhuriyet Tarihimizde hiç rastlanmayan vak'alar meydana gelmiştir. Bölgede uyuşturucu madde kaçakçılığı ile sürekli töhmet altında tutulan aşiret reisi bir ailenin etrafında temerküz eden vak'a şöyle gelişmiştir.

Malatya Emniyet Müdürlüğü Narkotik Bürosundan elemanlar, aşiret reisi ve eski Van milletvekillerinden olan zat'ın oğlu ile temasa geçmişler, belli miktarda bir uyuşturucu alım-satımı hususunda mutabakat sağlamışlar. Durumu Van Emniyet Müdürlüğü'nün ilgili birimlerine haber vermişler. Bu çalışmalar neticesinde baskın gerçekleştirilmiş, eski milletvekilinin oğlu ona yardım edenler, suçüstü yapılmış, ilgililer Van Emniyet Müdürlüğü Birimlerinden Trafik Denetleme bürosuna getirilmişler. Buraya kadar her şey normal şartlarda yürütülmüş, yapılması gereken yapılmıştır. Adı üstünde "Emniyet'de" nezaret altına alınmışlar, başsanık oğul, cep telefonu ile birileriyle kürtçe konuşmuş, akabinde ellerinde uzun namlulu silahlarla 20-30 kişi Emniyetin birimini basmışlar, Devletin polisine Emniyet güçlerini enterne etmişler -doğruysa- polisleri bir hayli de hırpalamışlardır. Eski milletvekilinin oğlu ve ona yardım edenleri Emniyetin elinden çekip almışlardır.

Vak'a üzerine Van Emniyet Müdürü "Sanıklar teslim oldular elimizdedirler" diye bir açıklamada bulunmuş, Efkâr-ı Umûmiyye'yi ve Emniyet Birimlerini yanıltmış, firârî'lerin yurtdışına-İran'a- kaçmasına zemin hazırlamıştır. Firârî'lerin kendilerinden teslim olduklarına dair, haber doğru çıkmayınca bu sefer rehin alınırcasına Firârî'nin babası, bâzı adamlarıyla birlikte nezaret altına alınır, mahkemece tutuklanmasına rağmen, kefâletle serbest kalır. Neresinden baksak karmaşık bir durum!..

Bütün bu olup bitenler üzerine umûmî efkâr hükûmet'den ve İçişleri Bakanı'ndan doyurucu bir açıklama beklemiştir.

Çok ciddî neticeler doğurabilecek vak'a karşısında ne hükûmet'den, ne İçişleri Bakanlığı'ndan ve ne de Emniyet Genel Müdürlüğü'nden bir açıklama geldi.

Bunun üzerine C.H.P. vak'aları mahallinde tetkik için bir parlamento hey'etini vazifelendirdi, hey'etin hazırladığı raporu da Genel Başkan Deniz Baykal Matbuata ve Efkâr-ı Umûmîyye'ye aksettirdi.

Hükûmet ve İçişleri Bakanlığı suskunluğunu korurken, başka konuşanlar da oldu.

C.H.P'nin raporunu açıklayan Deniz Baykal'a karşı aşiret mensubu ve C.H.P'nin eski milletvekillerinden Hakkârî eski Milletvekili, Mikâil İlçin, "Kimse Mustafa Bayram'la uğraşmasın; Mustafa Bayram bir aşiret reisidir, kim onunla uğraşırsa sonra çok pişman olur." meâlli bir konuşma yapmıştır.

Van Valisi, Sayın Hikmet Tan konuşmuş, C.H.P. Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal'ın açıklamalarını cevaplandırmış, Sayın Baykal'ın konuşmaları ve açıklamaları Van İli'mize zarar veriyor buyurmuş!

Konu'nun uzmanları Van Vak'asının Susurluk Vak'asından daha vahim bir vak'a olduğu hususunda ittifak halindedirler.

Yenişafak Gazete'sinin yayınladığı bir araştırma raporunda; "Uyuşturucu trafiğinin Van güzergâhında yıllık bilânçosunun 4 Katrilyon lira olduğu tesbiti" vardır.

İddialara göre oğlu, Hamit Bayram'ın ifadesiyle "Zalim Mustafa" lakaplı, eski milletvekili Mustafa Bayram Malatya Emniyet Müdürlüğü, Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürü Fatih Tuncay Akbaş'ı "Benim oğlum 30 Kilo uyuşturucu işi yapmaz, biz yaparsak 1 Ton yaparız" diyerek tehdit etmiştir.

1999-2001 krizleri Memleket Ekonomisini derinden vurmuş, istisnasız, Memleketimizin bütün beldelerinde ciddî sarsıntılar meydana gelmişken, Van İl'imizde lüx konut inşasında ve Lüx Otomobil mübâyaasında şaşırtıcı artışlar meydana geldiği bilinmektedir. Van gölü kenarında benzerine ancak, İstanbul ve Batı'daki sayfiye beldelerinde rastlananacak Villâ-Konutlar pıtırık gibi bitmiş, Van Cadde ve Sokakları ancak Avrupa Memleketlerinde rastlanacak miktarda lüx ve pahalı vasıtalarla dolmuştur.

Van Vilâyetimizde diğer illerimize nazaran olağanüstü Ekonomik bir gelişme olmadığına göre bu farkın bir sebebi olması gerekmez mi? Son gelen bilgilere göre sanıklar hakkında "çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve yönetmek, silahlı ısyan, uyuşturucu ticareti için teşekkül oluşturmak ve idare etmek" suçlarından dava ikâme edilmiştir. Konu Adalet'e intikâl ettiğine göre Adalet'in Kararı beklenecektir.

Ancak üzerinde durulması gereken birkaç nokta vardır ki, davâ konusuyla alâkası bulunmaması itibâriyle kimi düşünceler serdedilebilir:

Van Vak'asında başrolde olan aşiret reisi, daha önceleri uyuşturucu kaçakçılığı ve cinâyet'den muhkûm edildiği halde nasıl olmuş da Milletvekili seçilebilmiş, şu Partiden seçilmiş yasama dokunulmazlığı kazanmış, bir başka partiye geçmiş, o partide de dikiş tutturamamış, müstekıl kalmış derken zaman su gibi akmış, şartlı, şurtlu Af Kanunları çıkarılmış, anlayacağınız bu zat yırtmış ve bütün mahkûmiyetlerinden kurtulmuştur. Kanunlar ve tüzüklerde olmamasına rağmen, 12 Eylül 1980 ihtilâlinden itîbâren isabetli bir gelenek oluşmuştu. Mülkî idarede; kimi hassas illerimizde o bölgede doğmuş olanlar imkânlar ölçüsünde Yurdumuzun bir başka daha büyük ve mühim İllerinde değerlendirilir, bu hassas İllerimize ise daha tecrübeli, rüşdünü her bakımdan isbat etmiş, inancı, günlük hayatı yöre insanının inancına, günlük hayatına ters gelmeyecek Devlet adamlarımız tâyin edilirlerdi.

Şırnak doğumlu bir İdarecimizin bu İlimize vali olarak tâyin edilmesi isabetli olmamış, belki de hiçbir dahli ve kusuru olmadığı halde bu vak'alara gerekçe gösterilerek geleceği parlak bir idareci yıpranmış yıpratılmıştır.

Vali'nin bir başka şansızlığı da, siyâsî'lerle polemiğe girmesidir. Dünyanın her yerinde bu kabil vak'alarda siyâsî'ler muhtelif fikirler ortaya koyarlar. Ana Muhalefet Partimizin bu hususta görüşünü açıklaması hakkıdır, hatta vazifesidir. Ana Muhalefet Liderine cevap verilecekse muhatap siyâsî'lerdir, İçişleri Bakanı veya İktidar Partisinin yetkili sözcüleridir.

Devletin Valisinin Ana Muhalefet Liderine cevap vermesi, onunla polemiğe girmesi hiç şık olmamıştır.

Geçmiş tecrübeler göstermiştir ki; Siyâsî'lerle polemiğe giren idarecilerin, askelerle polemiğe giren siyâsilerin akibetleri biribirine benzemiş ve kendileri için hiç de iyi olmayan sonuçlar doğurmuştur.