“Elbette ki, tarih yalan söylemez. Lâkin tarihçi söyleyebilir!”
- Levon Panos Dabağyan-


Evet! “siyasi amblemler, soydaşlık edebiyatı vs.” gibi ideolojik inançlarla vatan bütünlüğü asla savunulamaz! Hele, hele Cihan tarihine göz kamaştırıcı bir iz bırakmış bulunan koca bir İmparatorluğun devamı konumundaki bir ülkede böyle bir inancın hiç mi hiç şansı yoktur diyebilirim!...
Velâkin, bazı kemikleşmiş mantıksız inançlara esir olmuş kimseler, hâlâ; “bir takım garip ve de artık demode de değil, tamamen yürürlükten kalkmış ve sadece bazı ruh hastaları tarafından itibar gören “saplantı idelojiler”, ne yazık ki, ülkemizde de zaman, zaman zavallı çehresini gösterebilmekte ve böylece, ülkemizdeki millet bütünlüğüne zarar verici ve de hemen hepimizi üzücü görüntüler sergileyebilmektedir!...
Beni en ziyade üzen; böylesi gösterilerde çirkin isnatlarda bulunan, en seviyesiz şekilde hakaret ederek, sözde “Millî hislere hitap eden” zavallılar değil, beni asıl üzen; Bab-ı Âli’den kalma gazete duayenlerinden bazıları ile “gece Ermeni ile yatıp, sabah Ermeni ile kalkan”, Ermeni koliklerdir!... Çünkü, böylesi fanatikler; Türklüğe hizmet ediyorum zannederken, aslında millet bütünlüğüne nasıl zarar verdiklerini bir türlü görememektedirler. Zira böylesi gözü karaların değil gerçekleri görebilmek, sadece önlerini dahi görebilmeleri mümkün değildir. Zira, ırkçılık, faşistlik hırsları, sadece gözlerini değil, kalplerini de köreltmiş, böylece tam manada basiretsizleşmişlerdir!..
“MİLLİYET GAZETESİNİN”, “28 Ocak 2012 Cumartesi” tarihli nüshası ile aynı gazetenin “22 Şubat 2012 Çarşamba” tarihli nüshasında:
“BUNDAN SONRA...” ve “HOCALI SOYKIRIMI” başlıklı ve Sayın Hasan Pulur imzalı makalelerde dikkatimi çeken şu pasajları aynen geçiyorum;
Makale bir: “BUNDAN SONRA” başlıklı olanında şu pasaj dikkatimi çekmişti:
(Bundan sonra ne olur? Özellikle 2015’e doğru, Ermenilerin soykırımı iddialarının 100. Yılı... Kürt konusundaki yanlışlıkları yapmamalıyız... Nedir o yanlış? Külliyen red...
Yani 1915’te başta Doğu Anadolu’da, bir takım olaylar olmuştur, “Tebayı Sadıka”, yani bizim “Sadık tebamız” uyruğumuz ne yapmışlardır?
Ayaklanmışlardır, erkekleri askere giden Türk köylerini basmışlardır, orduyu arkadan vurmuşlardır. Bunun üzerine dönemin hükûmeti Ermenileri zoraki göçe, yani “tehcire” yollamış, bugünkü Lübnan ve Suriye’ye göndermiştir.
Bu esnada zulüm, istenmeyen olaylar olmamış mıdır?
Hiç olmaz mı, Talat Paşa’nın anılarında yazar, olayların içinde Kürtler vardır amma, kabak bizim başımıza patlar.
Peki çözüm nedir?
Her iki tarafında kabul edeceği bir “Tarih Kurulu”nun araştırma yapmasıdır vs.)
Sayın Pulur! İlk şu hususu açıklığa kavuşturalım ki şudur: (Hiçbir Türkiye Ermenisi zat-ı âlinizin uyruğu değildir. Osmanlı döneminde de, günümüz Cumhuriyet Türkiye’sinde de aynen sizin gibi yurttaşız. Siz istemezseniz de bu böyledir.)
Talat Paşa ne buyurmuş? Şunu buyurmuş: (Olayların içinde Kürtler vardı amma, kabak bizim başımıza patlar.)
Türkiye Ermenilerini Güney-Doğu’dan, Suriye çöllerine yaya gönderen ve Pozanti’ye, İstanbul’dan gönderilen hapishâneler’den toplanmış azılı, kanlı katillerin ne yaman katliamlar yaptıkları, cümlece malûmdur ki, bu o dehşet verici trajedinin yalnız bir yüzüdür...
Dolayısıyla “İttihat ve Terakki Fırkası”nın işlediği dehşetengiz suçun vebalini; ne Kürtlere ve ne de mensubu bulunduğumuz Türk Milletine asla ve asla yüklemeyi ne düşünmüş ve ne de düşünürüz!
Bunun böyle olduğunu en âlâ bilenlerdenim. Aksini iddia edenler ya maksadı olan bir yalancıdır veya bu konuda zır cahillerdir!.. Kaldı ki, bu uğursuz vak’anın muhatabı olan doğrudan Türkiye Ermenileridir. Yanî bizleriz. Asla Ermenistan değildir!
Şimdi yüksek müsaadelerinizle size soruyorum Sayın Hasan Pulur üstadım: Ermenistan’ın bu meseleye kim veya kimler karıştırdı? Hiç düşündünüz mü!.. O, Haçlı güruhu olarak vasıflandırılan Batı Ülkelerinde: Bizim vatandaşlarımız milletvekili, hatta Bakan dahi olabiliyor da, niçin bizim parlamentomuzda bir tek olsun; Ermeni veya Rum veya Süryani veya Musevi milletvekili yok??!..
Cevabını ben vereyim: “Bizim ileri gelenlerimizde “gizli faşistler” var da ondan!..
Her ne ise, Cenab-ı Hak: “Ne Musevidir, ne Hıristiyan’dır ve ne de İslâm.” Cenab-ı Hak bütün dinlerin ve saliklerinin yaratıcısıdır.
Evet en iyisi bu meseleyi cümlemizi yaratana bırakmak. Çünkü Ulu Yaratıcı: Ne kavimci ve ne de bir dinin temsilcisidir. O, bütün kavimlerin, bütün dinlerin yaratıcısı ve sahibidir: Ne eylerse, güzel eyler!..
Tarih Kurulu Araştırmasına gelince. Böyle bir çaba; akıntıya karşı kürek çekmekten ileri gitmez, gidemez. Çünkü, her iki tarafından bu konudaki ipleri de kendi ellerinde değildir!..
Gelelim (HOCALI SOYKIRIMI) başlıklı makaleye: Hocalı Katliamını yapan Ermeni askerleri değil: (BAĞIMSIZ DEVLETLER TOPLULUĞU) olmuştur. Azerileri ezen, parçalayan ise “Rus Tankları” idi. Dahası: “Bakü ve Çevresinde” olanlar ki “Hocalı’dan evvel” icra edilmiştir.
Hiç lafını eden dahi yok?.. O, uğursuz olayın zuhuru esnasında Ermenistan’ın elinde yeterli olan ne asker ve ne de silâh vardı.
Azerbaycan Türkiye’de bir şov düzenledi ve siz de, tirajı yüksek bir gazete olmanın sağladığı avantajı değerlendirerek, Taksim’de yapılacak mitingin anonsunu, milleti galeyana getirebilecek bir üslupla, hemen herkesi Taksim meydanına davet ettiniz.
Ve de sayenizde bizlere yanî Ermenilere (Ermeni Piçleri) dendi.
Nasıl şimdi mennun musunuz!... Ermeni adı hakarete uğradı. Almanya’daki “Yahudi Katliamından” söz edilirken: (Nazi Katliamı) deniyor. Çünkü, bundan sorumlu olan Alman Milleti değil, bir siyasi fırka idi: (NASYONAL SOSYALİST FIRKASI). Hocalı’daki o uğursuz vak’adan sorumlu olanların illa Ermeni olması isteniyorsa, Ermeni değil: (TAŞNAK PİÇLERİ) tabirinin kullanılması lazımdı. Ama, öyle olmadı. Ve ben o çirkin kelimeyi aynen sahiplerine iade ediyorum! Ben Ermeni asıllıyım ve ırki adımla iftihar ederim! Vatanım Türkiye’me; üç sene şanlı Deniz Kuvvetlerimizde ve yıllardır naçiz kalemimle aziz milletimize seve, seve hizmet vermekteyim ki, Hz.Allah’ın izniyle yaşadığım ve elim ayağım tuttuğu, aklım çalıştığı müddetçe, bu böyle gidecektir!
Sayın Hasan Pulur üstadım: (Sözde Ermeni Soykırımı) tabirini kullanıyorsunuz, söz Hocalı’ya gelince (Hocalı Soykırımı) diyorsunuz?!..
Görüyorsunuz ya, hemen herkes adına “Taraf” denen nesnenin esiri olmuş durumda!...
Sizin kitaplığınızda “Sözde Ermeni Soykırımı” ile alâkalı çok kitabınız varmış ve “Hocalı Katliamı” toplantısı düzenleyenlere vermişsiniz. Ala, çok ala! Benim bu konuda yazılı ve bizzat Devlet tarafından lütfedilerek takdir görmüş (20 adet) eserim var. Acaba bir tekini olsun okudunuz mu? Hayır çünkü yazarı Ermenidir de ondan!..
Size son sözüm şudur: (Biz Ermeniler piç değiliz ve bizleri kim piç olarak görüyorsa, piç kendisi veya kendileridir!).
Gelelim: “13 Şubat 2012 Pazartesi” tarihli (HÜRRİYET)’te neşredilmiş olan (OSMANLI ERMENİLERİ-2) başlıklı ve Rahmi Turan imzalı makaleye.
Biz Ermeni ve Rumları “vatana ihanetle suçlamakta Osmanlı topraklarında 470 yıl mutlu, zengin, müreffeh bir hayat sürdürdüklerini, Osmanlı Devleti’nin son 50. yılında yabancı devletlerin kışkırtmasıyla Ermeni isyanlarının başladığı görülür.. diyerek devam etmekte ve de İngiliz “belgelerinden” alıntılar sunmaktadır!..
Askerlikse askerlik, gazilikse gazilik, şehitlikse şehitlik ve vergiyse vergi.. Onlar için derdini dışa sergilemek ayıptı. Hükûmeti yabancılara jurnal etmek yurtseverliğe, dindarlığa sığmazdı vs.
Ermeni de, Rum da Anadolu köylüleri içinde yaşamış birlikte devletine, milletine hizmet etmişler ve hatta komşuları olan Müslümanlara zaman, zaman yardım dahi etmişlerdir. İki; ne Ermeni, ne Rum, ne Süryani ve ne de Yahudi azınlıklar topyekûn zengin değildi ve hemen hepsi de müreffeh bir hayat yaşamış değillerdir. Bu tanım çoğu zaman söylenen asılsız bir yakıştırmadan ileri gitmez!...
Türkler’den yabancı elçiliklere sığınan ve onlara dert yanan kimseler olmamış mıdır? Hemen bir numune vereyim: “Midhat Paşa” ki, hatırası adeta bir kahraman gibi itibar görür!..
Bir sual daha Pay-ı Taht Beldesi İstanbul’u kim işgal etmişti; “Ermeniler mi, İngilizler mi?”
Bir sual daha: 470 yıl mutlu yaşamışlar da Osmanlı’nın son 50 yılında neler olmuş ki ayaklanmışlar?..
Cevabınızı biliyorum: Osmanlı’nın zayıf anında ayaklandılar. Bu da masaldır. Zira, Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıf anları hep olmuştur. Lâkin kimse ayaklanmamıştır!.. O halde son 50 yıl içinde neler zuhur etmiş ki, azınlıklar ayaklanmışlar?...
Bir de şu İngiliz belgelerinden birisine şöyle bir bakalım:
(Yıl: 1911, Cilt: 269, Sahife: 177.
Lord Salisbury.
... TÜRK İHTİRASI VE İNGİLİZ MENFAATLERİ:
... Genç Türkler, hürriyet eşitlik diye bağırmaya başlayınca, herkes Türklerden özür dileyip dost oldular.
Halbuki: Bunlar Hıristiyan mekteplerine baskı yapıyorlar. Tren yollarına jandarmalar koymuşlar, paralarını hep silâha yatırıyorlar.
Aynı maskara Osmanlılık devam ediyor. Fanatik cahil insanlar. Barbar millet. Kapitilasyonların da kalkmasını istiyorlar.
Türkler daima Türk kalacaklar, hiçbir zaman Avrupalılaşamıyacaklar bir tek hususiyetleri iyi asker olmaları.
Türk bütçesinin kötü durumunu maliye vekili Cavit Bey açıkladı o da Türk değil Yahudi.)
Bakınız: “İNGİLİZ GİZLİ BELGELERİNDE TÜRKİYE” Sahife: 78.
Neşreden: “Yaylacık Matbaası”
İnceleme: Erol ULUBELEN Neşir Tarihi: 1967 – İstanbul
Sayın Rahmi Turan Bey, yine aynı makalenizden öğrendiğime göre: Emekli Büyük Elçilerimizden Bilâl N.Şimşir Bey tarafından ve (354 adet belge) ile desteklediği (OSMANLI ERMENİLERİ) adlı ve “Bilgi Yayınevi” tarafından yayınlanan eserinden hayli istifade edebilmişsiniz ve mezkûr kitaptan topladığnız bilgileri bir yeni yazınızda devam edeceğinizi kayda geçmişsiniz.
Bence Sayın Emekli Büyük Elçimiz: Artık tamamen ucuzlamış ve hemen herkes tarafından bilinen bu konu yerine; Elçilik yıllarından aktarabilecekleri ki, bir çok olduğuna eminim. Türkiye üzerine hâlâ menbus emeller besleyen bazı süper Devletlerin o pek samimi(!) dostluklarının hakiki çehresini meydana koyarak, milletimizi aydınlatabilmeleri daha faydalı bir hizmet olurdu inancındayım!.. Zira, kendisini yazar zanneden ve aslında mektup yazmaktan dahi aciz olan nice zavallı kalemler zaten bu ucuz sahadan istifade etmektedirler...
Sayın Rahmi Turan Bey, son söz olarak şu hususu dikkatlerinize çekmeyi istemekteyim:
(Biz, “Osmanlı Ermenileri olarak” aynen Müslüman kardeşlerimiz gibi: Malazgirt’te, Timur dönemi Sivas’ta, Balkan Savaşında, Çanakkale Harbinde, İstiklâl Harbimizde, Kore’de, Kıbrıs Harekâtında) birçok şehit verebilmiş şerefli bir kavimiz. Zenginliğe gelince! O sizin iddianız gibi topyekûn zengin değildik. Bizlerin de nüfus oranımıza göre fakirlerimiz çoktu. Ancak, zengin olanlarımız da anlının teri ile “Zenaat ve San’at” alanlarında meydana getirdikleri olumlu ürünler sayesinde zengin olmuşlardır.
Emin olun bizleri haksız yere kötüleminiz; ne size ve ne de Türkiye’mize hiçbir olumlu kazanç sağlamaz! Saygılarımla.
Saygıdeğer okuyucularım, yeni bir yazımda buluşabilmek ümidi ile cümlenize sıhhatli ve mutlu yarınlar dilerim efendim.