Şirketlerin sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenledikleri varsayımıyla hareket eden Vergi Daireleri, yüzbinlerce şirketi “Kod 5” denilen “KARA LİSTE”lere almaktadırlar. Yurt dışındaki kaynağı belirsiz paraları iç piyasaya katabilmek için “VERGİ BARIŞI” adı altında hazırlanan tebliğlerle bir kısım sermaye girişi sağlanmıştır. Yurt dışından gelen bu meblâğlar üzerinden %2 vergi alınarak, bu paralar meşrulaştırılmıştır. Yurt içinde başlatılan Vergi baskısından kurtulmak isteyen mükelleflere de Vergi Barışı’ndan yararlanma fırsatı tanındı. Yurtdışından gelen paralardan %2 vergi alındı. Yurtiçinden beyan edilen paralardan %5 vergi alındı. Yurtiçinden, bu paralar yastık altından çıkmadı. Şirketler bankalardan iki günlüğüne kredi aldı, bu parayı iki gün hesaplarında tuttu ve bu bedel üzerinden %5 vergi ödeyerek, geçmiş yıl hesaplarının incelenmesi tehdidinden kurtulmuş oldular. İç piyasadan geldiği söylenen 17 milyar TL işte böyle hayali bir para. Kara listeye alındınız tehdidiyle, beyana zorlanan mükelleflere İstanbul Ticaret Odası Başkanı Sn. Murat Yalçıntaş da isyan etti ve “Maliye 300 bin üyeme ‘Kod mektubu’ gönderip, Varlık Barışı’na zorladı...” dedi. Kod listesi (Kara liste) konusunda T.C. İstanbul 4. Vergi Mahkemesi’nin E. 2009/801 ve K. 2009/1957 sayalı kararının bir paragrafını, konuya açıklık getirmesi yönünden aşağı almaktayız. "... Şti.'nin sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlediğinin tespit edilmesi üzerine KOD listesine alınmış ise de; gerek davalı idarenin, gerek bağlı bulunduğu hiyerarşik üst makamların, mükellefleri bu şekilde kategorize edebilmelerine olanak sağlayan hiçbir yasal düzenleme bulunmadığı gibi, Anayasa'da da buna izin veren bir hüküm yer almamaktadır. Bu şekilde yasal dayanağı olmadan yapılacak bir sınıflandırma, vergi barışını bozucu etki yaratacağı gibi Anayasa'da güvence altına alınan temel kişi hak ve hürriyetlerine de aykırılık teşkil eder. Dolayısıyla, yasal dayanağı olmadan, hukuka aykırı bir biçimde idarenin kendi içerisinde oluşturduğu bir sınıflandırma ile davacının hakkında olumsuzluk tespit edilen mükellefler listesi olarak da adlandırılan listede yer alması mümkün bulunmadığından, davacının KOD listesine alınmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davanın kabulüne, dava konusu işlemin iptaline oybirliği ile karar verilmiştir." Üçüncü kişilerin sorumluluğu hususunda, Danıştay’ın da ilginç bir kararını aşağıya almaktayız. Danıştay'ın 11. Daire, E. 1998/4856 ve K. 2000/1115 no'lu kararında; "Hazineye intikal etmeyen vergiden müteselsilen sorumlu tutulacak kişi ve kuruluşun, söz konusu vergiyi hazineye intikal ettirmeyenlerle doğrudan veya dolaylı bir ilişkisinin bulunması gerekir. Aksi halde mevcut bir alım satım veya hizmet ifası ilişkisinin doğrudan tarafı olmayan, bu ilişkinin daha alt kademelerinde yer alan üçüncü bir kişinin, tahsil ettiği vergiyi hazineye intikal ettirmeme şeklinde gerçekleşecek bir davranışı yüzünden, bu alım satım ilişkinin en son kademesinde bulunan iyi niyetli bir mükellefin indirim ve iadelerinin kabul edilmemesi, böyle bir mükellefin bu şekilde fiilen müteselsil sorumluluk kapsamına alınması sonucunu doğurur ki, bu sonucun Kanuna aykırı olması yanında, hukukun temel ilkeleriyle bağdaştığı da söylenemez.” denilmektedir.