RÖPORTAJ: Habib BABAR

Hayat hikayesi Yeşilçam filmlerini aratmayan türden Sevgi Can Danlı’nın… O henüz 18 yaşındayken arkadaşlarının tavsiyesi üzerine Hürriyet Gazetesi’nin güzellik yarışmasına katılarak Türkiye Güzeli seçildi… Önce reklam , sonra da sinema filmlerinde boy gösterdi… Yılmaz Güney, Ediz Hun, Yılmaz Duru ve daha birçok ünlü isimle tam olarak 30  sinema filminde başrol oynadı Can Danlı….Bir döneme damga vuran ünlü oyuncu 38 yaşında ‘Çocukluk Aşkımdı’dediği arkadaşıyla evlendi ve sinema kariyerine son verdi… Ancak evlilik hayatı onun umduğu gibi gitmedi ve 12 yıl evli kaldıktan sonra ayrıldı. Zeki Müren, Müzeyyen Senar gibi birçok isim ile aynı sahneyi de paylaşan Sevgi Can Danlı,yaklaşık beş yıl önce Huntington hastalığı nedeniyle yalnız başına bir evde kalmanın zor olduğunu düşünerek Darülaceze'ye yerleşme kararı aldı… Darülaceze’de buluştuğumuz Can Danlı ile dününü bugününü konuştuk. Haydi buyurun bu keyifli sohbetimize…

BİZE BİRAZ KENDİNİZDEN SÖZ EDER MİSİNİZ?

Gözleri doluyor… Gazetecilere olan sevgisini dile getirerek başlıyor anlatmaya… Sizi gördüğüme o kadar mutlu oldum ki anlatamam. Beni hatırlayıp buraya kadar gelmeniz beni çok duygulandırdı. 

Sizi görmekten bende büyük mutluluk duydum Sevgi  hanım. Sıkça ziyaret ederim artık…

Çok teşekkür ederim Habib bey, Ben başlayayım hayat hikayemi anlatmaya. 14 Şubat 1950 tarihinde Balıkesir Manyas'ta dünyaya geldim. 6 kardeşin en büyüğüyüm. Babam eczacı annem ev hanımıydı. 1953 yılında Balıkesir'de meydana gelen depremde evimiz yıkılıyor. Göçül altından çıkarılıyoruz. Ancak abim bizim kadar şanslı değildi. O depremde maalesef abimi kaybettik… Çok kötü günlerdi. (Gözleri  doluyor…) Durum böyle olunca babam İstanbul’a taşınmaya karar verdi ve ailecek gelip Mecidiyeköy’e taşındık. O dönemler 3 yaşındaydım. Ortaokulu Nişantaşı'nda okudum.  Ardından Kadıköy Kız Lisesini kazandım. Derslerim de gayet iyidi.

GÜZELLİK YARIŞMASI’NDA TÜRKİYE GÜZELİ SEÇİLDİM

PEKİ SANAT HAYATINA KAÇ YAŞINDA NASIL BAŞLADINIZ?

Güzel bir kızdım. Lise son sınıftaydım henüz 18 yaşlarındaydım. 1968 yılında Hürriyet Gazetesi’nin düzenlediği güzellik yarışması vardı. Arkadaşlarım bu yarışmaya katılmam konusunda beni çok zorlamıştı. Onları kırmamış ve bu yarışmaya müracaat etmiştim. Juri beni beni beğenmiş ve yarışmaya katılmama onay vermişti. Yarışma yapıldı ve birçok finalistin içinde birinci olmuştum. Artık Türkiye güzeliydim.

SONRA NELER OLDU?

Yarışmadan sonra yapımcıların dikkatini çekmiştim. Ardı ardına reklam film teklifleri almaya başladım. Sanat hayatıma da reklam filmleriyle ‘Merhaba’dedim. Reklamlardaki performansım film yapımcılarının da dikkatini çekmişti. Reklamların ardından film teklifleri gelmeye başladı. Bu kez sinemada kendimi göstermiştim. Oyunculuğum beğenilmişti. Bir gün Yılmaz Güney çağırdı. 1969 yılında ‘Aç Kurtlar ’filmini çekecekti. Bana başrol teklif etti. Çok heyecanlanmıştım. Yılmaz Güney’in filmleri o dönem büyük gişe yapıyordu. Böyle başarılı bir jönle başrol oynamak beni çok mutlu etmişti. Ve bu filmde başrol oynadım. Muş’ta çekilen bu filmden büyük keyif almıştım. Yılmaz benim oyunculuğumu beğenmişti. Sonra ‘1970 yılında ‘Son Kızgın Adam’ filminde yine Yılmaz Güney ile kamera karşısına geçtim. Yine başrol oynadım. Yılmaz Güney’in 4 filminde rol aldım.

YILMAZ GÜNEY İLE ÇALIŞMAK NASIL BİR DUYGUYDU?

Yılmaz Güney, mert, merhametli, dürüst bir insandı. Kazandıklarını settekilerle paylaşıyor. Onları kendi ailesi gibi görüyordu. İyi ki Yılmaz Güney ile tanışmışım, iyi ki onunla aynı seti paylaşmışım. Nurlar içinde uyusun.

BAŞTA YILMAZ GÜNEY OLMAK ÜZERE BİRÇOK ÜNLÜ JÖN İLE BAŞROL OYNADIM

KAÇ SİNEMA FİLMİNDE OYNADINIZ, SİNEMADAN PARA KAZANDINIZ MI?

30’u aşkın sinema filminde oynadım. Bunların büyük çoğunluğu başroldü. Sinemadan para kazanmadım. Bizler kıyafetlerimizi kendimiz alıyorduk. Makyözümüzü bile biz ayarlıyorduk. Şimdikiler çok şanslı hem de çok. Bizler bu işin cefasını çektik. İşimize aşıktık. Paradan çok işe önem verirdik. Yemek saatlerinde sete kuru fasulye pilav geldiğinde bayram ederdik. Düşünsenize sürekli yarım ekmek arası peynir, domates vs… Şimdi durum böyle mi…Tüm oyuncular gerçekten çok şanslı.

BİR DÖNEM SAHNEYE DE ÇIKTINIZ, KAÇ YIL ŞARKI OLARAK ÇALIŞTINIZ?

Bizim dönemimizde birçok oyuncu arkadaş sahneye de çıkardı. Benim de sesim güzeldi Türk Sanat Müziğinden şarkılar okurdum.  Fahrettin Aslan beni Maksim Gazinosu’nda sahne almamı istedi. Ben de başta Zeki Müren olmak üzere, Müzeyyen Senar, gibi birçok önemli isim ile aynı sahneyi paylaştım. Behiye Aksoy ile de çalışacaktık. Beni istememiş, kıskanmış galiba.

SİNEMAYI BIRAKIP HALI MAĞAZASI AÇTIM

ŞÖHRETİN ZİRVESİNDEYKEN NEDEN SANAT YAŞAMINIZA VEDA ETTİNİZ?

Sinema ve sahneden para kazanmadım. Durum böyle olunca 1975 yılında sinemayı bırakıp Aksaray’da halı mağazası açtım. Bir ortağım vardı. Ticaretten güzel paralar kazandım. Mecidiyeköy’de 2 daire aldım. Sonra çocukluk aşkım dediğim adamla evlendim. Evliliğim 12 yıl aradan sonra ne yazık ki  sona erdi. Yani çocukluk aşkım beni mutlu edememişti.

"Çocukları özgür bırakmak istiyorum" "Çocukları özgür bırakmak istiyorum"

DARÜLACEZE'YE YERLEŞME NE ZAMAN KARAR VERDİNİZ?

Annem’de olan Huntington hastalığı biz tüm kardeşlerde de meydana geldi. Huntington hastalığı nedeniyle vücut fonksiyonlarımı kaybetmem nedeniyle tek başına hayatımı idame ettiremeyeceğimi anladım. Çocukluğumda Darülaceze gelmiş ve yaşlıları ziyaret etmiştim. Hayatımın geri kalanına burada sürdürmeye karar verdim. Mecidiyeköy’de ki dairelrimin birini kız kardeşime verdim. Diğerini de Darülaceze'ye bağışladım. Burada çok mutluyum. Bizlere çok iyi hizmet veriliyor. Yemeklerimiz çok temiz ve lezziz. Yani burada olmaktan mutluluk duyuyorum.

PEKİ OYUNCU ARKADAŞLARINIZDAN ZİYARETİNİZE GELEN KİMSE VAR MI?

Gözleri doluyor… Nerede... Hayat çok acımasız… Ne arayan var ne de soran. Benim maddi olarak kimseden beklentim yok. İş yerimden emekliyim. Burada da rahatım yerinde ancak özlem başka bir şey. Yeşilçam’ın vefasızlığı hep vardı zaten.

SİNEMAYI ÖZLÜYOR MUSUNUZ?

Hem de çok… Eski dostları, dostluk kokan o setlerti o kadar çok özlüyorum ki anlatamam.

YILMAZ GÜNEY BANA TOKAT ATTI

BİZE HİÇ UNUTAMADIĞINIZ BİR ANINIZI ANLATMAK İSTER MİSİNİZ?

1969 yılında Muş’ta eksi 40 derecede ‘Aç Kurtlar’filmini çekiyorduk. Benim ağlamam gereken bir sahne vardı. Yılmaz Güney ağlamamı istiyordu. O soğuk havada ağlamak mümkün mü. Ne yaptıysam ağlayamadım. Yılmaz Güney ‘Ağla Ağla’diyor bağırıyordu. Ancak bende ‘tık’yok. Bir ssüre sonra reji sandelysinden kalkarak yanıma geldi bir tokat attı bana o tokat çok zoruma gitmişti. Ağlamaya başlamıştım’ çekim bittikten sonra Yılmaz Güney gelip bana sarıldı, ‘Bak ne güzel ağladın. Seni ağlatmak için yapmak zorunda kaldığım şeydi’dedi. Gönlümü aldı.