93 Harbinde Ruslarla mücadele eden Nene Hatun ile başlayan Türk Kadını'nın memleketi düşmanlardan kurtarma azmi Milli Mücadele'de had safhaya ulaşmıştır. Milli mücadele kadın kahramanları yüzyıllar geçse de unutulmayacak isimlerdir. Her birinin destansı mücadelesi her zaman gönüllerimizde yaşayacaktır. 1900 yılının başlarında Çanakkale savaşında ki bu savaş 300 bine yakın askerin toprağa verildiği Dünyanın en büyük kara savaşları olarak Dünya tarihine geçmiş bir savaş olup, Türk kadının maharetini asla  göz ardı edemeyiz. Yiğit kelimesi genelde erkekler için kullanılır, ama Türk kadını da yiğittir. Türk erkeklerinin gücüne güç katan yiğit Türk kadınları olmuştur. Tarihe doğru bakarsak Türk kadını en zor savaşlarda bile erkeğini yalnız bırakmamış ve Mehmetçiklere her daim destek olmuştur. Türk kadınları erkek kıyafetleri giyerek cephelerde erkeklerle beraber düşmana karşı savaşmış, onları Türk topraklarından atmaya çalışmıştır. Bununla ilgili bilgiler Avusturalya'nın  devlet  arşivlerinde mevcuttur. 

1915 yılında Avusturalya gazetesi olan “The Age” de Türk kadınını anlatan bir yazı yer almaktadır: “Erkek kıyafetleri giymiş Türk kadınları cephelerde erkeklerle birlikte çatışmalara girdi. Bir kısmı cephede bizimle savaşırken, başka bir kısmı da cephe gerisinde askerlere mermi ve erzak taşıyarak zafer kazanmalarına yardımcı oldular. Diğerleri ise kurulan çadır hastanelerde yaralanarak saf dışı kalan askerleri tedavi eden birimlerde cephe gerisinde görev alıyorlardı...

Kurtuluş Savaşının cephelerinde görev alan fedakar, mili mücadelenin kadın kahramanları, Çatışmalarda bizzat cephelerde görev alan Türk kadınları erkek ismiyle çağırılıyordu”. Tarihin tozlu raflarına gömülmemesi, anılması ve her daim hatırlanması gereken Çanakkale savaşının kazanılan zaferinde ve de kurtuluş harbimizde büyük katkısı olan bu Türk kadınlarının soyu ile bu gün kendi hakkını arayan, kendinden zayıflara yardım eli uzatan kadınların genleri aynıdır. Dünyada erkeklerden geri kalmayan, adı onlarla birlikte çekilen Türk kadınları kendi gücünü, cesurluğunu ve yiğitliğini asırlar önce ispatlamış. Ve bu ispatın sonucu olarak Türk kadınının geldiği yer, tuttuğu mevki Türk dünyası adına bir gurur ve onur kaynağı olmuştur. Bu nedenledir ki ATATÜRK dünyadaki tüm ülkeler içerisinde ilk kez Genç Türk devleti Türkiye Cumhuriyetinde Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı vererek Türk kadınına layık olduğu hedefi göstermiş ve kadını onurlandırmıştır. 

Bu gün Türk kadını, milletvekili, doktor, mühendis, öğretmen, pilot, polis, avukat, hakim, savcı...  olabiliyorsa, bu, savaşlarda erkeklerle omuz omuza savaşan kadınlarımızın günümüz kadınlarına armağanıdır. Bu gün bir kadın haksızlığa meydan okumayı beceriyor, bu cesurluğu sergiliyorsa, “Ahmet” adıyla çağrılarak cephede çarpışan Mücahide Hatice hanımın Türk kadınına bıraktığı en önemli mirastır. Kahraman kadınlarımızdan tarihe altın harflerle  not düşenler şunlardır.

1-Halide Edip Adıvar: , 1919 yılında İstanbul halkını ülkenin işgaline karşı harekete geçirmek için yaptığı konuşmaları ile zihinlerde yer etmiş usta bir hatiptir. Kurtuluş Savaşı'nda cephede Mustafa Kemal'in yanında görev yapmış, sivil olmasına rağmen rütbe alarak bir savaş kahramanı sayılmıştır. Savaş yıllarında Anadolu Ajansı'nın kurulmasında rol alarak gazetecilik de yapmıştır.

2-Nezahat Onbaşı: Albay Hafız Halit Bey, eşi Hadiye Hanım daha 24 yaşındayken vefat edince ve o yıllarda İstanbul işgal altında bulunduğundan, küçük kızını da yanında götürmek zorunda kalmıştır. kader Nezahat'ı, daha 9 yaşındayken cepheyle tanıştırmış, 12 yaşına kadar tam üç sene müddetle cephelerde bilfiil babasının yanında savaşmıştır. Nezahat Onbaşı babasıyla birlikte, Geyve Savaşı, Konya İsyanı, Birinci ve İkinci İnönü Savaşları ile Sakarya ve Gediz Muharebelerinde yer almış ve gösterdiği kahramanlıklarla 70. alayın simgesi olmuş,

3-Şerife Bacı:, Kurtuluş Savaşı'nda yaşlı kadın ve erkekler ile birlikte İnebolu'da bulunan cephaneleri Ankara'ya götürülmesinde çocuğu ve kağnısıyla yer alırken kış şartları nedeniyle Aralık 1921'de donarak ölmüştür... Anlatılan odur ki, cephane ıslanmasın diye battaniyesini cephaneye sarmış bebeğine de sarılıp onun donmaması için uğraş vermiştir...  

4-Fatma Seher Erden (Erzurumlu Kara Fatma) :1919'daki kongre günlerinde, Mustafa Kemal'le bizzat görüşebilmek için Sivas'a gitti. Milis Müfreze Komutanı olarak batı cephesinde görevlendirildi. Aldığı talimatla İstanbul'a gitti, silah ve adam kaçırma faaliyetlerinde bulundu. İzmir'in Yunan işgaline uğraması üzerine İzmir'e geçerek kurtuluşu için savaştı.  Bir keresinde, onbaşı olduğunda neredeyse sadece kadınlardan oluşan birliği ile düşmanın cephe gerisine bir saldırı düzenledi ve aralarında bir Yunan subayı toplam 25 düşman askerini teslim aldı

5-Halime Çavuş:, uzun yıllar Halim Çavuş zannedildi. Kurtuluş Savaşı’na giderken erkek kılığına girdi, erkek gibi traş oldu, saçını kazıttı ve kimseye kadın olduğunu söylemeden Türk askerinin arasına karıştı. Mühimmat taşımada birçok görev yaptı. Düşmanın açtığı ateş sonucu bir ayağı sakat kaldı.

6- Hafız Selman İzbeli: Kastamonu müdafa-i hukuk cemiyeti, kadınlar kolu kurucularından ve Kastamonu'daki İLK KADIN MECLİS ÜYESİ, sıkı bir Atatürk hayranı ve kendi deyimiyle "Cumhuriyet kadını" idi. Kurtuluş Savaşı sonrasında Kastamonu'daki kadınları toplamış, asker için çorap, fanila ördürüp cepheye göndermişti. Varlıklı bir aileden geliyordu.Asker Kastamonu'ya geldiğinde hepsini yolda karşılayıp doyurmuştu. Hep ben Cumhuriyetçiyim demiş, savaştan sonra yeni baştan herkes gibi Türkce harflerle okuma yazmayı öğrenmişti.

7-Gördesli Makbule: Makbule Hanım daha bir yıllık evli iken eşinin yanında Milli Mücadele'ye katılmıştır. 15 Mayıs 1919 tarihinde Yunan ordusunun İzmir'i işgaliyle Batı Anadolu'yu işgale başlaması sonucu  1921'de kocası Halil Efe ile Türk çetelerine katıldı. Yunan kuvvetleriyle çıkan çatışmalarda bulundu. Yunanlar Sakarya Muharebesi'ni kaybederek Afyon mevzilerine çekildiklerinde, bir taraftan da Halil Efe'nin Gördes-Sındırgı-Akhisar bölgesinde faaliyet gösteren çetesinin saldırıları ile karşılaşıyorlardı. Kocayayla baskınında geri çekilen silah arkadaşlarına cesaret vermek için hızla öne atılınca başından vurularak şehit olmuştur.

8-Çete Emir Ayşe: Yunan askeri Aydın’a doğru geldiğinde iki arkadaşı ile birlikte Menderes’in diğer tarafına geçmeye çalışan Emir Ayşe, arkadaşlarının kayıktan düşüp boğulması sonucunda geri dönmüş ve Çanakkale’de ölen kocasından kalan tek hatıra elmas küpelerini bozdurup kendine bir tüfek almış, dağa çıkmış ve Yörük Ali Efe’ye katılmıştı. Aydın’ın kurtuluşu olan 7 Eylül tarihine kadar Yunanlarla savaşmıştı. Savaş sonrası Atatürk İstasyon Meydanı’nda Çete Emir Ayşe’nin de aralarında bulunduğu kahramanlara İstiklal Madalyası takmıştı. “Savaştım Yunana karşı, elimde kalan en değerli şey Atatürk’ün göğsüme taktığı İstiklal Madalyası'dır” demişti.

9-Tayyar Rahmiye : Adanalı Rahmiye Hanım, 1920 yılında Türkler ile Fransızlar arasında yapılan Kurtuluş Savaşına katılmıştı. Savaşın ilk zamanlarındaki görevleri keşif ve cephe gerisinde kundakçılık yapmaktı ve bu görevlerini birçok kahramanlıkla gerçekleştirmiştir. Daha sonra kendi de savaşta çarpışmalara katılmıştır. Türk askerlerinde yorgunluk ve korku sebepleriyle bir duraksama olunca, “Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum da, siz erkek olarak yerlerde sürünmekten utanmıyor musunuz?” demiş ve askerlerin toparlanmasını sağlamıştır. Aynı muharebede şehit olmuştur.


Bu Türk kadınlarımız kanları, canları ve şanlarıyla adlarını dünya tarihine  kazımış milli kahramanlarımızdır Tarihe ismi yazılmamış olan binlerce şehit kadınlarımızda vardır tümünü rahmet minnet ve  şükranla anıyoruz RUHLARI ŞAD OLSUN, CENNET MEKANLARI OLSUN 

Türk kadını bütün dönemlerde erkeğine destek olmuş, onunla omuz-omuza savaşmış yiğitlerimizdir. Türk kadını cesurluğunu ispatlamış, zaferler kazanmış ve en önemlisi de Yüce yaratanın Türk erkeğine büyük bir lütfudur...