IV. Murad döneminde tütün yasaklanır, tütün içenler ise ölümle cezalandırıldı. IV. Murad'ın tütün içmeyi şiddetle yasaklamasında ona yakın olan Kadızadelilerin de rolü vardı. Tütün yasağına uymayanların katlinin vacip olduğuna dair Şeyhülislam Ahizade Hüseyin Efendi fetva verir.

4. Murat

Osmanlı tahtının on yedinci padişahı olan IV. Murat, 16 yıl 4 ay 8 gün saltanat sürmüştü. Bu müddetin büyük bir kısmı annesi Mahpeyker Kösem Sultan’ın idaresi altında geçmiş bulunduğundan gerçek pa-i taht süresi 7 yıl, 9 ay 21 günden ibarettir. Ve bu kısa süre ise Osmanlı tarihinin en kanlı olayları ile doludur. Zorbaların tahakkümü altında geçen annesinin tahta niyabeti yıllarından sonra yeniçerilerin Sadrazam Hâfız Ahmet Paşa’yı gözleri önünde parçalamaları ve ihtilâlin baş teşvikçisi Damat Topal Recep Paşa’yı sadarete getirmeleri IV. Murat’ın sabrını taşıran son damla olmuştu.

4. Murat dönemi büyük İstanbul yangını limanda başladı

Osmanlı'daki dini ve siyasi bir hareket olan Kadızadeliler tütün ve kahvenin haram olduğunu ileri sürmekteydiler. Kadızadelilerin görüşlerinden cesaret alan IV. Murad, kıyafet değiştirerek şehir ve köyleri dolaşıp, tütün veya kahve içenleri tespit ettiğinde onları cezalandırırdı. İstanbul'da çıkan büyük yangın, IV. Murad'ın bu yasağı uygulamaya yönelmesinin bir nedeni olarak görülür.

4. Murat'ın annesi MEHPAYKER KÖSEM SULTAN

"Halk arasında ‘maslak’ diye adlandırılan esrarın bunun dışında kullanılan isimleri şunlardır: “keyf, fino, gonca, sarı kız, kaynar, antin, yunan, duman, gubâr, paspâl, hanteriş, kabza, hurde, diş, hindi baba, dalga, haşiş, zâbıt duymaz, nefes, kırma, hûd, yuf, dem, dûd-ı siyâh, kara biber, fülfül.”

4.Murat'ın Tütün yasağı koyan fermanı

Sultan. IV. Murad alkol, tütün ve kahveyi yasakladı. Yasağın sebebinin 1630'ların başındaki büyük İstanbul yangını olduğu bilinir ve yangın sonrası çıkabilecek bir ayaklanmaya karşı tedbir olarak İstanbul'daki kahvehaneler yıktırılır. Tütün içenlerin ise öldürülmelerine dair fetva çıkarılır.

Fener

V. Murad döneminde yatsıdan sonra fenersiz geceleri sokağa çıkmak yasaklandı. Zaman zaman kıyafet değiştirerek gece vakitleri sokakları gezen IV. Murad, dışarıda fenersiz gezenlerle karşılaştığında ceza olarak yasaklara uymayanları ölümle cezalandırıyordu. Sabah olduğunda ölümle cezalandırılan kişilerin cesetleri halka ibreti alem için sergileniyordu günlerce defin dahi edilmiyorlardı. Yasağa uymayanları ölümle cezalandıran IV. Murad, bir defasında kıyafet değiştirip gezerken, camiden geç saatte çıkıp fenersiz evine giden bir imam çocuğunu yakalamış ve onu yasağa uymaması nedeniyle olay yerinde ibreti alem diyerek öldürtmüştü Bu olay sonunda halkta galayan meydana geldi.

Osmanlı Kahvesi

 Tütün içenlerden orduya mensup kişiler tespit edilince eli, ayağı kırılıp boyunlarının vurulduğu da oluyordu. Ayrıca meyhane ve kahvelerin Yeniçeri ve isyancıların toplanma mekanı haline gelmesi padişahı düşündürmüştü. Yasak, kaybolan devlet otoritesinin de bir nevi tekrar tesisinin bir göstergesi olacaktı. Padişah kendi yasağına ne derece uyulduğuna bağlı olarak otoritesini ölçtü. Bu nedenle yasak çok katı bir şekilde uygulandı.

Osmanlı Nargilesi

Osmanlı döneminde afyona ‘tiryâk’, afyonu kullanana ise ‘tiryâki’ denirdi. İstanbul’da esnâf-ı bengciyan adı verilen bir sınıf bulunuyordu. Bunlar Süleymaniye semtindeki Tiryâkiler Çarşısı’nda yer alan dükkânlarda şurup, macun, levha gibi esrar ihtiva eden müstahzarlar hazırlayıp tiryâkilere satıyorlardı. Abdulaziz Bey, Dersaadet halkının yüzde sekseninin afyon kullandığına ve cami ve tekkelerde bulundukları zaman bile ceplerinde taşıdıkları kutulardan hap halinde yapılmış ‘gıda’ olarak tabir ettikleri afyonu çıkarıp kullandıklarını ve afyon kullanımında tam bir serbestlik olduğunu belirtmektedir. Öyle ki, bazı Anadolu kentlerinde içine afyon ya da buna benzer maddeler konan ‘berş’ satışı bir gelir kaynağı idi. 18'inci yüzyılda afyon üretimi öyle bir noktaya geldi ki, afyon gibi maddelerin ihracatı yapılmaya bile başlanmıştı. Öyle ki, bu dönemde afyonun ekimi, yetiştirilmesi ve hasadı konusuna yönelik zirâî bilgiler yayınlanarak halkın aydınlanması sağlanmıştır. Genellikle Uykusunu Alamayan Kişilerin Söylediği 'Afyonum Patlamadı' Sözü Osmanlı’dan günümüze kadar gelen bir sözdür…

Osmanlı'da 4. Murat  kahve, tütün, afyon kullanmayı yasakladı

IV. Murad, yasağa uymayanların öldürülmesini emretti. Bizzat kendisi özellikle geç saatlerde kıyafet değiştirerek yasağa uyulup uyulmadığını kontrol etti ve bulduğu şüphelileri öldürttü. Bu tebdil-i kıyafet teftiş uygulamasını sıklıkla yapmış ve birçok meyhaneyi gece kendisi bizzat baskınlar ve infazlarla kapattı. Padişahın üstün ve kutsal bir figür olarak Topkapı Sarayı'nda bulunmasına alışık İstanbul halkı halk arasına karışan ve doğrudan gücünü sergileyen IV. Murad'a bu yüzden farklı bir gözle bakmıştır.

4. Murat Han Osmanlı Padişahı

Sultanın ölünceye kadar sürdüğü bu uygulaması sonucu hiçbir padişaha karşı üretilmeyen efsane ve menkıbelere neden olmuştur. IV. Murad'ın sözlü kültürdeki zengin konumu onun özlenen otoriter bir padişah figürünün bir tecellisi olarak yorumlanmıştır.

​​​​​​​

Osmanlı Eğlence Mekanları

IV. Murad dönemindeki bir diğer yasak ise yatsıdan sonra fenersiz dışarı çıkma yasağı idi. Kıyafet değiştirerek yatsıdan sonra sokakları gezen IV. Murad, fenersiz gezenlerle karşılaşınca ceza olarak onları öldürtmekteydi. Sabah olduğunda bu nedenle cezalandırılan kişilerin ölü bedenleri yerlerde görülüyordu. Yasağa uymayanları ölümle cezalandıran IV. Murad, bir defasında kıyafet değiştirip gezerken, camiden geç saatte çıkıp fenersiz evine giden bir imamın çocuğunu yakalamış ve onu yasağa uymadığı için öldürtmüştü.

​​​​​​​

Osmanlı Padişahı 4. Murat

"Telhisü Mehasini’l-adab" adlı esere göre, Osmanlı’nın ilk sultanları ağızlarına içki koymamışlardı. İlk padişah Osman Gazi, dini bütün Şeyh Edebali’nin damadı olduğundan "kadehin gül rengine rağbet etmemişti".

Bu eserin aksine, bazı tarihçilere göre, Osman Gazi Bizanslı beylerle (tekfur) şarap içmişti. Taib Ahmed’e göre, Osman Gazi’nin oğlu Orhan da içkiden uzaktı.Her iki padişah da içmiyordu ama toplantılarında komutanlarına iltifat etmek maksadıyla içki/"dolu" sunmuşlardı. Bu adet, Yıldırım Bayezid, Çelebi Sultan Mehmed ve Sultan I. ve II. Murad döneminde de devam etmişti.

Osmanlı İçki Sofrası

​​​​​​​

Taib Ahmed’e göre, "Fatih Sultan Mehmed Han ve Sultan Bayezid-i Veli, komutanları ve vezirleriyle arada sırada iyşü nuş (içki álemi) ederlerdi. Hatta Bayezid-i Veli, Sadrazam Gedik Ahmed Paşa’yı işret (içki) sırasında katletmişti".Yine kitabın aksine, bir iddiaya göre, Yıldırım Bayezid içki içiyordu. Padişahın içki ve bezm (içki meclisi) düşkünlüğünün sebebi, eşi Sırp prensesi Maria Despina (Olivera) idi.

Yavuz Sultan Selim içki kadehine fazla iltifat etmezdi, ancak ara sıra içerdi. Sarhoş olur şiir okurdu. Bir gün bir eğlence sırasında yine sarhoş oldu; ayağa kalktı; elindeki kadehi öne doğru uzattı ve üzümden ilk şarabı çıkardığı iddia edilen İran Şahı’nı anımsayıp şiir okudu: "Bint-ül inebin bikrini Cem etti izale."(Üzümün kızının bekáretini Cem yok etti!)Kanuni Sultan Süleyman’ın, ilk zamanlarında musiki dinlerken içki içmişliği vardı. Ancak daha sonra içkiyi yasakladı.

 

Osmanlıda keyif verici madde kullananlar


"Osmanlı’nın yasağı üç gün sürer" deyimi doğruydu. Kısa bir zaman sonra içki yasağı unutuldu, meyhaneler yeniden açıldı.Padişahlar arasında içkiye en düşkün isim II. Selim’di. Lakabı "Sarhoş" idi. Bu dönemde sınırsız içki serbestliği vardı. II. Selim içkiye düşkün olmasına rağmen, beş vakit namazını da kaçırmazdı. Ve sonra, Halvetiyye Şeyhi Süleyman Efendi’nin telkiniyle içki içmeye tövbe etti. Hatta bir gün hastalandığında hekimlerin iyileşmesi için verdiği ilacı, "içinde içki vardır" diye içmedi.

İçkiye karşı padişahlardan biri de III. Murad’dı. İçki içmediği gibi huzurunda lafının edilmesinden bile hoşlanmazdı. Bunun altında yatan sebep ise şuydu: Şehzadeliği sırasında babası II. Selim bir gün kendisini içki sofrasına çağırdı. İçki içmesine izin verdi. Ama padişah daha önce Harem Kethüdası Hekimbaşı Kurdoğlu’na, şarap kadehinin içine baş ağrısına neden olacak bazı maddeler koymasını istemişti. Şehzade bu oyundan habersiz şarap kadehini ardı ardına içince birkaç gün baş ağrısından duramadı ve içkiye tövbe etti.

Bir diğer padişah, III. Mehmed de babasının yolundan gitti; içki içmedi. Ama onun döneminde Osmanlı kötü bir alışkanlıkla tanıştı: Tütün. Allah’tan tütün günah değildi! Osmanlı padişahlarının içkiyle ilişkileri hep inişli çıkışlı oldu. İçki yasağı bazen şiddetle uygulandı, bazen ise görmezden gelindi. Bu uygulamalarda, padişahların kişisel yaşamlarının etkisi vardı: I. Ahmed çok dindardı ve onun döneminde içki yasağı çok etkiliydi.

Tarihte İstanbul'da yaşanan en büyük yangın 4. Murat zamanında

​​​​​​​

Osmanlı savaş kaybettikçe gericileşti. İçki yasakları bu dönemde arttı. Tüm kötülüklerin sebebi bu uğursuz içki olarak görülüyordu IV. Murad kendisi içmesine rağmen halka alkol, sigara ve kahve kullanılmasını yasakladı. İçki içenler darağaçlarında sallandırılırken IV. Murad’ın Şeyhülislamı Zekeriyazade Yahya Efendi bakın şiirinde ne diyordu:

"Mescitte riyamişler etsin ko riyayı/ Meyhaneye gel kim ne riya var ne mürai..." (Bırak mescitte ikiyüzlüler devam etsin riyakárlığa/ Sen meyhaneye gel ki orada ne riya var ne riyakár.)

Sultan İbrahim döneminde yeni keyif verici maddeler ortaya çıktı: Bunların başında, burundan çekilen enfiye (burun otu) vardı. Bir tür uyuşturucu olan enfiyeyi zamanla padişahlar ve sadrazamlar kullanacaktı.

 

Tütün kullanan Osmanlı Tasfiri


Bir sonraki padişah IV. Mehmed, avcılığa ve eğlenceye çok düşkün olmasına rağmen içkiden uzak durdu. Hatta yasakları katılaştırdı. Ve 17. yüzyıldaki içki yasağı, Osmanlı’yı yeni bir alkol çeşidiyle tanıştırdı: Rakı.Rakı, -görünürde sudan farklı olmadığı için-, içki yasağını delmek maksadıyla Osmanlı’ya giriverdi. Görüldüğü gibi, bize ait zannettiğimiz rakı maalesef "milli içkimiz" değildi. "Rakı" sözcüğü Türkçe değil Arapça’ydı. Arap ülkelerinde "arak" denilmekteydi. Rakıyı Osmanlı Sarayı da pek sevdi. III. Ahmed, çoğunlukla geceleri hünkár sofasında, balkonda yumuşak yastıklar içinde yarı yatmış bir halde oturur, sadrazamı, şairleri ve dalkavuklarıyla rakı içerdi.
 

Osmanlı'da tütün kullanımını anlatan resım


Bir sonraki padişah I. Mahmud da içkiyi seviyordu. İçkinin seyri 18. yüzyılda da değişmedi. Bazen yasaklandı, bazen serbest bırakıldı.Ne zaman paraya ihtiyaç duyuldu, içki içimi serbest bırakıldı. Çünkü alkolün alım satımından alınan "Zecriye Vergisi" hayli yüklüceydi! Fındıklı Mehmed Ağa bu durumu "Silahdar Tarihi" adlı eserinde şöyle yazdı:

"Hazine çok sıkıntı içindeydi, içki yasağı kaldırıldı. Meyhanelere ve tütün içmeğe izin verildi. Tütüne de ayrıca gümrük kondu."

İslam inancına göre içkinin bir damlası bile haramdı. İçki murdardı. Bu nedenle içenlerin cezaya çaptırılması gerekiyordu. Nedeni ne olursa olsun, yasağa, cezaya rağmen, bazı halifeler hem de konumlarını bile göz ardı ederek, haram olduğunu bile bile içki içmişlerdi.