Basın hürriyeti, öteki hürriyetlerin emniyet kilididir. diktatör hükümetlerden başka hiçbir kuvvet onu kısamaz...

Özgün bir iletimin tamamını ya da bir bölümünü bloke etmeyi, düzenlemeyi ve maniplasyonunu içeren uygulamaya sansür denilmektedir. Sansür, haber ya da diğer yazınsal türlerin görüntü ve fotoğrafların devletin bir kurumu tarafından yayınlanmasını engellemektir.

Sansür, toplumsal ve ruhbilimsel düzeylerde bilinçli ya da bilinçsiz gündeme gelmektedir. Sansür kitle iletişim araçları tarafından üretilip dağıtılan bilgiyi bastırma ve çarpıtma süreci olarak algılanmaktadır. Sansür, bir topumun kendine güvenmediğinin kanıtıdır.

Osmanlı döneminde II. Meşrutiyetle birlikte 24 Temmuz 1908’de sansür uygulaması resmen kaldırılmıştır. Aradan 111 yıl geçmesine karşın tartışmalar hep sıcak kalmaktadır. Osmanlı’da sansür değişik uygulanmış, matbaa ile birlikte “yasak yayınlar” konusu gündeme gelmiştir. Nelerin okunabileceğine ilişkin Şeyhülislamdan fetva istenmiştir.

Abdülhamit döneminde, sansür katı biçimde uygulanmıştır. Örneğin, Abdülhamit, ağabeyi Murat’ı tahttan indirerek yerine geçmiş, saltanatıyla birlikte de Murat adının kullanılmasını yasaklamıştır. Gazeteler, değil Murat sözcüğünü, harfini kullanmaktan çekinmişlerdir. Bursa’daki Muradiye Türbesi onarılmış, açılış töreni düzenlenmiş; Murat sözcüğünün kullanılması Abdülhamit’i kızdıracağı için, gazeteler çok ince hesaplar yapmak zorunda kalmışlardır. Kapatılma tehlikesine kadar gidecek “Murat” sözcüğünün yerine gazeteler haberi şöyle vermişlerdir: “Fatih Sultan Mehmet’in cennet mekan pederlerinin Bursa’daki Türbesi’nin yeniden ziyarete açılması merasimi.”

Osmanlıda daha ilginç olanı  üç kişiyi hunharca öldüren Hamit isimli bir katilin haberini, adıyla verdiği için bir gazeteci “Sultana Katil” diyor savıyla, tutuklanmış, sonra da Fizan’a sürülmüştür. Namık Kemal, Rodos Mutassarrıfı görevinde iken Osmanlı Tarihiadlı bir kitap yazmış, kullandığı “hürriyet” sözcüğü Abdülhamit’ten tepki almış, kitap yasaklanmış, müsveddeleri zorla elinden alınmıştır. Namık Kemal sonra Sakız Adası’na sürülmüş cezası ağırlaştırılmıştır.

Kimi sansür modelleri de, kendi kendine denetim yöntemleri arasında yer almaktadır. Oto sansür, gazetecilerin dış dayatmalara karşı koymak için uyguladıkları bir yöntemdir. Mesleksel sorumluluğun en üst düzeyde olduğu demokratik ülkelerde basın çalışanları tarafından çizilen sınırlar içinde kalmak koşuluyla yaşama geçirilen otokontrol, iyi niyete dayalı bir sansür uygulamasıdır. unutmayın ki Basın özgürlüğü herhangi yaşayan bir demokraside hayatın ana kaynağıdır.” Sansürün amacı “genel toplum ahlakını ve düzenini korumak” olarak tanımlanıyor. Buradaki “genel” ifadesi o kadar genel bir ifade ki..

Her ne kadar sansür devletle bütünleşmiş bir kavram olsa da bireysel olarak da hem kendimize hem çevremize sansür uyguluyoruz. Gücümüzün yettiği ölçüde kimilerinin düşüncelerini açıklamasına engel oluyoruz. Kimisinin de yapmak istediği şeyleri baskı altına alıyoruz. Televizyonlarda yayımlanan dizi ve filmlerdeki küfürlerin, erotik sahnelerin, kan, sigara, uyuşturucu içeren sahnelerin buzlanması kanımca sansürün en komik kısmıdır. Bu sansür yöntemi ile amaçlanan hiç bir şeye ulaşılamayacağı açıktır.

Aslında sansürün varlığını ergenliğe kadar fark edemeyiz. En azından bize yapılanları sansür olarak tanımlayamayız. Genellikle hoşumuza gitmez ama seçeneğimiz de yoktur. Ne zaman aklımız bazı şeyleri yorumlamaya ve merak etmeye başlar işte o zaman sansür karşımızdadır. Bu konuda aile tarafından özellikle cinsellik ve inanç baskı altına alınır. Sansürün kardeşi “dayatma” da bu çağlarda yoğun olarak hissedilir. Görgü kuralları adı altında neyi söyleyip neyi söylemeyeceğimiz baskılanır, inanç adı altında neye inanacağımız baskılanır, hangi eğitimi almamız gerektiği dayatılır

Sansür, ülkelerin tarihinde sürekli gündem oluşturmuş ve tartışılmıştır. Özgürlüğün en önde gelen savunucularından Sokrat, devletin “sansür hakkı” olduğu görüşünü ileri sürerken, Eflatun “politika adlı ünlü eserinde devletin temel hakları arasında geniş kapsamlı sansüre yer vermiştir. Konfüçyüs, halkı devletin otoritesine baş eğdirmek için sansür uygulamasını önerirken Hıristiyan dünyası ise, nelerin okunacağının bir listesini tutmuş, bunun dışında kalanları yasaklamıştır Katolikler, sansürü kanlı bir biçimde uygularken, Eski İsrail’de, sansür ibadetin, bir unsuru haline getirilmiş, devlet sansürü, yaşamın temel düzenleyicisi sayılmıştır.

Şunu da asla unutmayalım ve aklımızdan çıkartmayalım Çağlar boyunca SANSÜR siyasiler iktidar sahipleri ve din otoriteleri tarafından en iyi şekilde kullanılagelmiştir.

Gereçeklerin gizlenmeden saklanmadan üstü örtülüp kapatılmadan delillerin karartılmadığı alakalı her bir şeyin özgürce  yazılıp yayınlandığı, haber yapıldığı. güzel günlere ulaşmamızı yüce Rabbimizden diliyoruz...