Öncelikle Rus lider Vladimir Putin’i tanıttığım ilk bölümde  -yüz yüze  görüşme imkanı bulduğum  arkadaşlarımın uyarısı üzerine- yanlış anlaşılmayı  önlemek adına Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘ Savaş Konusunda’ dile getirdiği  aşağıdaki sözünü  düzeltme ihtiyacı duydum! 

İlk bilgilendirme: Toprakları istila edilen bir ulusun  yaşamı  tehlikeye girmedikçe harp  bir cinayettir.

Düzeltme: “Ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe ‘Savaş Bir Cinayettir.’ Gazi Mustafa Kemal Atatürk. 

Kitap okuma alışkanlığı olan  arkadaşlarımın “ yazıya şöyle bir bakıyorum, eğer uzunsa   okumadan geçiyorum”  şeklindeki  beyanlarını  dikkate alarak  kaleme aldıklarımı kısa tutmaya  gayret ediyorum.  Rus, Ukrayna savaşının uzaması nedeniyle  iki bölümde yayınlayacağımı belirttiğim yazı  dizisine bu nedenle  birkaç bölüm daha ilave etmem gerekiyor.                                                               

                                                           ***

 Şimdi  Rusya- Ukrayna  savaşından  ve Türkiye’ye olan etkilerinden ne anlamamız gerektiği konusunda  naçizane  fikirlerimi  aktarmaya  başlayabilirim.  

Yukarıdaki haritaya tarafsız gözle bakan biri, -1997’den bu yana geçen  25 yılda- Rusya’nın Küresel Batı tarafından nasıl  kuşatıldığını görür!

Aslında  ABD’nin  ezeli düşmanı  olan Rusya ve Çin’in konuşlu olduğu bu topraklara  yapılan hamlelerin  miladı  1948’lere  kadar  dayanır. ABD’de faaliyet gösteren  ve 1946 yılında kurulan RAND Siyasi strateji ve Düşünce Kuruluşu’nun  başlangıçta  görevi, ABD  silahlı  kuvvetlerinin  güçlendirilmesi yönünde araştırma geliştirme yapmaktı.  Daha sonra asıl hedefin,  Sovyetler  Birliği’nin ve bugünkü Rusya’nın  eski devasa gücüne  erişmesini  önlemek olduğu anlaşıldı. 

Aynı kuruluş  2019 yılında  yaptığı bir açıklamayla, Rusya ve Çin  platosundaki   gerçek niyetini  ortaya koyuyordu.  

Ne diyordu ABD’nin bu  kuruluşu? 

1- Ukrayna silahlandırılacak.  Bu doğrultuda ABD,  Ukrayna’ya  şu sıralar 600 milyon dolarlık silah yardımı yaptı! Ve de yapmaya devam edecekmiş gibi görülüyor.  

2-Suriye’de cihatçılara destek verilecek. Verildi ve verilmeye devam edilmekte!

3- Belarus’un  (Beyaz Rusya)  rejimi değiştirilecek. NATO’ya bağlı olmayan  Belarus,   bağımsızlığını ilan ettiği 1994’den bu yana Rus yanlısı Aleksandr  Lukaşenko tarafından yönetilmektedir. Bu da  Putin’in icraatlarında  elini güçlendiriyor ve asıl hedeflerine  yönelmesine imkan sağlıyor. 

4-Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan gibi Güney Kafkasya ülkelerinde  gerilim  sürdürülecek ve gelişmeler yakın takibe alınacak.  

5- Orta Asya’da bulunan devletlerde ise  Rus etkisi azaltılacak. 

Amerika’nın, dünya hakimiyet planını,  kısaca  belirttiğim  bu beş(5)  maddede özetlemek   mümkündür. 

Şu sıralar küresel batının beşinci (5) madde üzerinde yoğunlaştığını gözlerden uzak tutmamak gerekiyor.  Doğu Avrupa ve Asya topraklarında bulunan, daha da önemlisi  Karadeniz’e  kıyısı olan Ukrayna, Gürcistan  gibi  stratejik ülkeleri batı paktına bağlayabilmek adına kayda değer hamleler yaptığını söylemek hiçte  yanlış olmaz!.

Her zaman olduğu gibi hedef,  küresel batının güdümünde olan çerez ülkeleri  savaşa iştirak ettirmek  olunca “bu  gelişmelerden en çok etkilenecek ülke bana göre  Türkiye olacaktır.” 

Nedeni gayet açıktır. Joe  Biden  2012 yılında  Amerika başkan yardımcısı iken  çerez ülkeleri kast ederek “ biz  eliz sizlerde eldivensiniz”  uyarısını dikkate değer bulurum!  Gelelim  yine Türkiye’ye:   Öncelikle Montrö anlaşmasıyla Karadeniz ve boğazlarda tam kontrol hakkını elinde bulunduran bir ülke konumundadır!.  Hal böyle olunca Türkiye, coğrafi  konumu ve  ekonomik  çıkarları nedeniyle  Rusya’nın  yanında,  NATO’ya bağlı oluşuyla da  ABD saflarında olması akla en yatkın hareket tarzı gibi duruyor. Ancak  iki taraftan  hangisinin yanında duracağımızı belirleyen  ‘Denge Stratejisi’ uygulaması   soğuk savaşın bitimi ve  Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte çökmüştür.  

Sonuç olarak : Yanı başımızda  oynanan   tehlikeli oyunlardan  Türkiye’nin  fazlasıyla etkileneceğini  değerlendiriyorum.                                                                

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE. 

 2 BÖLÜM SONU